ABD, Ukrayna’dan Sonra İkinci Cepheyi Ermenistan’da mı Açmak İstiyor?
Amerika’nın -uluslararası barış gücü misyonlarına hazırlık- kapsamında 11-20 Eylül tarihlerinde Ermenistan ile ortak düzenlediği “Eagle (Kartal) Partner 2023” adı verilen askeri tatbikat, Rusya ve Amerika’yı karşı karşıya getirerek bölgede zaten var olan gerilimi üst düzeye çıkarmış durumda. Ermenistan’dan 175, ABD’den ise sadece 85 askerin katıldığı bu tatbikatın rutin bir tatbikat olduğu, Erivan-Bakü arasındaki gerilimle bir alakası olmadığı veya Rusya’nın egemenlik alanlarına tecavüzün olmadığı belirtilmiş olsa da Ukrayna’dan sonra Rusya ile Amerika arasında ikinci bir cephenin açıldığını rahatlıkla ifade edebiliriz.
Öyle ya, ne işi var Amerika’nın Rusya’nın dibinde, Kafkasya’da?...
Aslında bu “tatbikatın, Amerika’nın Güney Kafkasya’daki ikinci denemesi olduğunu söyleyebiliriz. İlki Gürcistan’da yaşanmıştı. Amerika bölgede Moskova’ya karşı “turuncu devrim” ile Gürcistan’da ilk kıvılcımı yakmıştı.
Ukrayna’yı da ilave edersek Rusya’ya karşı açılan bu üçüncü cephe, ABD’nin Rusya’nın etrafını abluka altına alma siyasetini sürdürdüğünü gösteriyor.
Bu tatbikatın ikinci önemli etkisi, ilk defa Ermenistan’ın Rus karşıtı bir söylem ifade etmiş olmasıdır. Ermenistan’ın geçmişten bu yana Moskova’ya olan bağımlılığını ilk kez “stratejik bir hata” olduğunu ifadesi, Ermenistan’ın sırtını ABD ve NATO’ya dayamak istediğini gösteriyor. Bu şekilde diasporadaki Ermenilerden güç alan Erivan yönetiminin Moskova’ya gözdağı vermek istediği şeklinde de değerlendirmek mümkün.
ABD ve NATO’nun Hedefi
Özetle yukarıda da belirtildiği üzere, ABD Güvenlik ve İstihbarat birimlerinin, Doğu Avrupa’da en son Ukrayna’da yaptıklarını Kafkasya bölgesinde de yaparak Gürcistan’dan sonra Ermenistan’ı da yanına çekerek Rusları abluka altına almayı içeren çalışma içerisinde olduğunu söyleyebiliriz.
ABD ve Batı’nın temel stratejik hedefi, Ukrayna krizinde de anlaşılacağı üzere, Rusya’nın eski SSCB bölgesinde yeni “hegemonik güç” olmasını engellemektir. Amerika’nın bölgedeki istihbarat faaliyetleri ve “jeopolitik çıkarları; tüm bölgeyi Moskova’nın etkisinden çıkarmak, yerleşik jeopolitik sistemi bozmak, Kafkasya topraklarını Batı’nın azami menfaati yönünde yeniden biçimlendirmekten ibarettir. Amerika planında yıkıcı ve yapıcı olmak üzere iki aşama vardır. Birincisi, Kafkasları destabilize etmeyi, güçler dengesi sistemini ve Moskova’nın stratejik kontrolünün geçiş kuşaklarını tahrip etmeyi öngörmektedir. (…) İkinci aşama ise, durumu istikrara kavuşturacak yeni bir yapıdan ibaret olacaktır. O zaman bölgedeki kilit mevziler ya doğrudan Amerikan yanlılarının ya da Atlantikçi güçlere zımnen hizmet edenlerin elinde toplanacaktır” (Alıntı? Sh.366-367).
Bunun için de Amerika’nın kesinlikle Türkiye’nin desteğine ihtiyacı vardır.
Ancak bölgedeki çıkarlar ve dengeler geçmişte olduğu gibi Amerika’nın istediği gibi gelişmiyor. Rusya ile Türkiye’nin ilişkileri iyi. İran ile Türkiye’nin de ufak tefek sürtüşmelere rağmen iyi durumda. Bu arada Çin de Kafkasya ile yakından ilgileniyor. Çin’in İran ile Türkiye ile stratejik ortaklığı var. Ayrıca Moskova’da çok güçlü Rus yanlısı Ermeni diasporası var. Bunun dışında Ermenilerin çok büyük bir kısmı Türkiye ile “kucaklaşmak” arzusunda.
Türkiye’de çok söylenmese de on binlerce Ermeni çalışıyor ve ailesinin geçimini Türkiye’de çalışarak temin ediyor. Rusya’daki Ermeniler de sorunların üstünün örtülmesi gerektiğine ve Türkiye’nin sınır kapısını açmasının kendi çıkarlarına uygun olduğuna inanıyorlar.
En önemlisi artık, Amerika’nın çıkarları uğruna İran ile, Çin ile, Rusya ile düşman olacak bir “Ankara” yok. Ankara, Amerika’nın Gürcistan ve Ermenistan yaklaşımına, İran ve Rusya’yı üzmeden kendi çıkarları doğrultusunda tepki verecektir. Doğrusu da budur.