Büyük ozan Neşet Ertaş, “Kadınlar insandır biz insanoğlu” diyerek karşı cinsi en yüce makama oturtmuştur ama kadına onun yüreğiyle değil vahşetin kazması, küreğiyle bakanlar kan dökmeye, can almaya devam ediyor…
Katiller!
Esiri oldukları ‘fetiş’ ile insanlık denizinde batış yaşayanlar, “Ay Karanlık” türküsü çığırırken maviye çalan bir çift göz arar ama bulamaz…
***
O Dem;
Ahmed Arif’in dizeleriyle Ahmet Kaya vurur tokadı onlara.
İtten aç,
Yılandan çıplak,
Gelip durmuşsam kapına
“Var mı ki” sorusu ve “Sevmelerim gibisi?” cevapsız kaldığında hayata dair söylemler, eylemler bir başka hal ve gidişin girdabına katılır…
O dem;
Oturmuş yazıcılar
Fermanım yazar
N’olur gel,
Ay karanlık...
***
Karanlıkta, sevgisi yüreğe dolanlar değil dört yanı puşt zulası olanlar çıkar ortaya…
Dost yüzlü,
Dost gülücüklü…
***
O dem;
Tanju Okan kalkar ayağa ve der ki;
Eşyalar toplanmış seninle birlikte
Anılar saçılmış odaya, her yere
Sevdiğim o koku yok artık bu evde
***
O dem;
Büyük ozan Aşık Veysel yüreğini, sazını, sözünü silah edip, “Sen bir ceylan olsan ben de bir avcı” diyerek düşer sevdiğinin peşine! Dörtlükler halinde sıkar mermileri!
Ancak…
“Avlasam çöllerde saz ile seni” dediği sevgili, kurulur ‘güzelim’ deyin! Balık olup deryada takla dönse de tora düşmeyen sevgili büyük ozan için sadece yürek, saz, söz hedefidir.
O dem der ki;
Veysel der ismini koymam dilimden
Ayrı düştüm vatanımdan ilimden
Kuş olsan da kurtulmazdın elimden
Eğer görse idim göz ile seni
***
Kadına, çocuğa kıyan katiller ozanların diliyle, sazıyla, sözüyle, yüreğiyle yola gelir mi bilinmez ama bu caniler hiç türkü dinlememiş olsa gerek!
Dinlese, en azından Usta’nın şu dizelerini duymuş, ürpermiş olurdu:
Can yakıp kalp kırma ey insanoğlu
Senin de gül benzin solacak bir gün