Uzun bir arayış ve karar verme süreci sonunda AKP Genel Başkanı Tayyip Erdoğan partisinin büyükşehirlerinde yarışacak belediye başkan adaylarını belirledi.

Aday belirleme sürecinde İBB adaylığı için de bir dolu kişinin adı geçti.

Tabii bu durum hiç şaşırtıcı değil. Geçtiğimiz genel seçimde anlaşıldığı üzere belki artık “İstanbul’u alan Türkiye’yi alır” diyemiyoruz ama İBB Seçimi hem bu megakenti kimin yöneteceği hem de önümüzdeki genel seçime potansiyel etkileri ile gene de önümüzdeki yerel seçimlerin şüphesiz en önemlisi olacak.

Ben kişisel olarak Erdoğan’ın zihin yapısını ve siyaset yapma tarzını göz önüne aldığımda, Selçuk Bayraktar ve Ali Yerlikaya’nın AKP’nin İBB adayı olabileceklerine hiçbir zaman ihtimal vermemiştim. Tevfik Göksu ve Murat Kurum arasından Murat Kurum’un şansını biraz daha fazla görüyordum ki öyle de oldu.

Peki, AKP’nin adayı da artık belirlendiğine göre, İBB Seçimi’ni kimin kazanma ihtimali daha yüksek?

Murat Kurum’un profili

Murat Kurum, profil olarak 2019’daki seçimin AKP adayı Binali Yıldırım’dan çok farklı bir siyasi figür değil. Kendi başına bir siyasi kişiliği veya cazibesi yok. Tamamen Erdoğan’ın icazetiyle siyasette var olan birisi.

Bu, tek adam partilerinin önemli bir handikapı. Tek adamcı partilerde kararları son tahlilde tek kişi aldığından belki kararlar kargaşa yaratmadan hızlıca alınabiliyor ama bu tür partilerde bu defa da halkta karşılık bulacak yeni isimler ortaya çıkamıyor.

Partideki herkes liderin emir erinden hallice olduğu için diğer parti üyelerinin halkta karşılık bulacak bağımsız siyasi kişilikleri gelişmiyor. Ki gelişirse zaten bu mevcut lidere bir tehlike olarak algılanıyor.

Erdoğan’ın İstanbul’a kimi aday yapacağını uzun süre düşünmesinin nedenlerinden birisi de büyük ihtimalle buydu. Partide Erdoğan dışında herkes siyasetçiden çok onun kararlarını uygulayan bürokratlara benzediği için İmamoğlu gibi halkta karşılığı olan bir ismin karşısına kimin koyulması gerektiğine dair belli ki epeyce düşündü.

Bu bakımdan Murat Kurum’un başlı başına parlak bir isim olduğunu söylemek zor. Belki negatif bir imajı yok ama halkta karşılığı olan bir siyasi kişiliği de yok. Daha çok şehir plancılığı ve imar işlerinden anlayan “Erdoğan’ın görev adamı” profilinde bir isim. İstanbullu seçmen kendisine oy verecekse bu kendisi için değil Erdoğan için olacak.

Diğer bir deyişle, 2019’da olduğu gibi, İmamoğlu’nun İstanbul’daki rakibi Murat Kurum değil gene Erdoğan olacak.

İmamoğlu’nun avantajları

Cumhur İttifakı’nın adayının Murat Kurum olduğunu göz önüne alarak, normal şartlarda ben bu seçimin favorisinin İmamoğlu olduğunu söylerdim.

Bir kere İmamoğlu 2019 İBB Seçimi’ni beklentilerin aksine, hem de iki defa, kazanmasını bilmiş bir isim. O günden bugüne de, bazı hataları olmakla beraber, pozitif imajını korudu. Şu anda da hem icraatları hem de seçmenle iletişim kurma becerisiyle halkta önemli ölçüde karşılığı olan birisi.

Ayrıca, İmamoğlu’nun bireysel siyasi hünerlerinden öte, 2017’den beri aslında muhalefetin İstanbul gibi büyükşehirlerde sosyolojik bir avantajı da var.

Son yıllarda kötü giden ekonomi ve artan otoriterleşme kentli seçmeni iktidar bloğundan kısmen uzaklaştırdı. Son kaybedilen seçimde dahi zayıf bir cumhurbaşkanı adayı olan Kılıçdaroğlu İstanbul’da Erdoğan’dan %3.6 daha fazla oy almayı başardı.

İmamoğlu’nun handikapları

Ancak İmamoğlu’nun bu seçimde ciddi bir handikapı var. O da muhalefetin son genel seçim yenilgisinden miras kalan dağınıklığı.

Son genel seçimde beklentiler çok yüksekken seçimin gene kaybedilmesi, muhalefet partilerini tekrardan güçlerini birleştirme ve CHP’ye destek olma konusunda çok tereddütlü hale getirdi.

Muhalefet partilerinde “güçlerimizi birleştirsek de sonuçta kazanamıyoruz” duygusu çok güçlendi.

Unutmamak gerekir ki, muhalefetin gücünü birleştirmesi teker teker partilerin kendi bireysel parti kimliklerinden taviz vermesi anlamına geliyor. Erdoğan’a karşı başarı kazanma umudu varken bu taviz verme tolere edilebiliyordu. Ama o umut sönünce muhalefetin CHP dışındaki iki majör muhalefet partisi İYİ Parti ve DEM Parti artık CHP liderliği altına girip parti kimliklerinden taviz vermek istemiyor.

Bu doğrultuda DEM Parti gene de İmamoğlu’na destek vermeye görece daha istekli gözükmekle beraber, İYİ Parti son seçim sürecinde yaşananlardan sonra yerel seçimde artık kendi adaylarıyla yarışma konusunda ısrarcı.

Bu İmamoğlu için önemli bir sorun.

İYİ Parti son genel seçimde İstanbul’da %8 civarı bir oy aldı. Yerel seçimde bu seçmenin en az yarısı İYİ Parti’nin adayının kazanma şansı olmayacağı için gene gidip oyunu kazanma ihtimali olan İmamoğlu’na verecektir.

Ancak ya vermeyecek olan diğer yarısı? “Adayım kazanamayacak olsa bile gene gider kendi partimin adayına veririm” diyecek İYİ Partili bir seçmen grubu da azımsanmayacak ölçüde olacaktır.

İşte bu seçmen grubu İmamoğlu’na seçimi kaybettirme potansiyeline sahip.

Çünkü unutmayalım İmamoğlu 2019’da seçimi sadece %0.15 oy farkıyla kazandı. Seçim haksız yere tekrar edildiğinde açılan farkı burada baz almamalıyız. Muhalefetin sosyolojik avantajına rağmen İstanbul’da Cumhur İttifakı da oldukça güçlü.

Dolayısıyla, İBB Seçimi için ben her iki adayın kazanmasını da mümkün görüyorum.

Bir tarafta muhalefetin sosyolojik avantajı ve İmamoğlu’nun pozitif imajı, diğer tarafta ise İYİ Parti’nin ayrı aday çıkaracak olması ve Cumhur İttifakı’nın da İstanbul’da güçlü olması.

Öte yandan şu var ki, eğer ciddi handikaplara rağmen İmamoğlu bu seçimi de kazanırsa, kendisi 2028’in en favori cumhurbaşkanı aday olacaktır.