“Bir başkadır benim memleketim”. Tavşantepe’de kimin eli kimin cebinde belli değil. Daha fazlası da var da, hangisini yazayım. “Bekri Mustafa Ayasofya’ya imam olmuş” dersem artık gerisini siz anlarsınız. ‘Narin’imiz nasıl bir cehennemin içine düşmüş meğerse. Narini kim niçin öldürdü belli değil hala. Ne zaman ve nasıl öldürüldüğü belli oldu. Şüphe ailede yoğunlaşıyor.

Adli tıp raporu ailenin anlattıkları ile çelişiyor. Bakalım bundan sonra ne olacak? İşe ecinniler / iyi saate olsunlar karıştığına göre, doğru sonuca ulaşmak pek kolay olmayacak gibi.

Bindik bir alamete, gidiyoruz kıyamete. Gazze bir yandan, bir yandan Narin, öte yandan Sıla Bebek. Ve bu olay bunlarla sınırlı değil. Bu olay bu saatten konuyla ilgili herkesin bildiği ve kimsenin hakikati söylemeye cesaret edemediği bir SIR. Yöneticiler de biliyor ahali de, ama kimsenin ağzını bıçak açmıyor. Kimse ‘duvar yıkılır’ diye duvarın kilit taşını çekmeye cesaret edemiyor. Çünkü duvar yıkılırsa, herkesin duvarın altında kalacağı da bir gerçek.

Bakın her şey üst üste gelmekte. İnsanlar akıl etmemekte direniyorlar. ABD’de yaşananlara bakar mısınız, ya da Lübnan’da ne oluyor? Önce çağrı cihazları, ardından telsizler patladı. Ukrayna Rusya’nın en büyük Mühimmat depolarından birini vurdu. Yemenden savaşçı gruplar Suriye’ye geliyor, İsrail’e karşı cephe savaşı için. İsrail’in Lübnan’dan sonra Suriye’ye saldırması bekleniyor. Tabi Suriye’de İsrail’i, Rusya ve İran da bekliyor. Ama içeride de PYD ve DAEŞ unsurlarının ne yapacaklarına bakmak gerek. Orada Türkiye ve ABD’de var.

Erdoğan daha birkaç gün önce ABD’ye uzaktan gönderdiği sesli mesajında NATO’nun en sadık ülkesi olduğunu söylüyor ve her fırsatta uluslararası sisteme sadaktını beyan ediyor, ama aynı zamanda BRİCS’e üyelik başvurusunda bulunuyoruz. Bugünlerde Kazan’da BRİCS toplantısı var. Sahi Rusya NATO ile karşı karşıya gelirse bir kimin yanında olacağız?

Paris’e gidip iklim anlaşmasını imzalıyor, fosil yakıt yatırımları ile ilgili şartları kabul ediyoruz, gelip yeni bir  fosil yakıt projesinin temelini atıyoruz. Bir yandan anayasayı tartışmaya açıyoruz, birileri  başlangıç bölümü ve değiştirilmesi dahi teklif edilemeyen yasaların değiştirip değiştirilmeyeceğini tartışıyoruz. Öte yandan, GlobalResetçiler, TEK DÜNYA, TEK İNSAN, TEK AİLE, TEK GELECEK, TEK PARA diye slogan atıyorlar, kimsenin sesi çıkmıyor. Ya hu devleti ortadan kaldırmaktan söz ediyorlar, siz hangi anayasadan söz ediyorsunuz ki! Kaldı ki, Anayasa üçte iki çoğunlukla Mecliste kabul edilmişse, siz MİLLİ İRADEYİ oradan kaldırmış olmuyor musunuz MİLLİ EGEMENLİK ve CUMHURİYET rejimi bu şarta bağlı değil mi? Hadi bir de Referanduma götürdünüz, millet değişim istiyor, siz karşı mı çıkacaksınız. Bu milletin “kendi geleceğini belirleme hakkı“ yok mu? Türkçü, Kürtçü, şucu-bucu TransHumanizm’e karşı çıkan kaç kişi var aramızda. Ya hu, biz BİYOLOJİK İNSAN NESLİNİN SON ÖRNEKLERİ DEĞİL MİYİZ? bunlara göre. Din, ahlak, gelenek ve biyolojik cinsiyetinden bağımsız, GENDER diye tanımlanan, Nesneler arası iletişimin NESNE’si olan GENOM BİREY’le  dönüştürülürken, dini, mezhebi, etnik, ideolojik, politik, felsefi ve vicdani kanaat farklılıkların bir anlamı kalmıyor ki. Kafanıza NeuraLinkleri taktıktan sonra artık siz İnsan değil SİBORG olacaksınız.

Dünyadaki ülkelerin çok büyük bir kısmının sınırları, rejimleri, iktidarlarını 1. ve 2. Dünya savaşının galipleri belirledi. Daha önce Westefelya’da Derebeyleri ile Kilise (Vatikan) belirlemişti. Türkia, İtalia, Syria, Algeria, Almania, Albania, Rusia, İndia Bulgaria, sahi, bu isimleri kim böyle seçmişti. 22 Arap ülkesindeki krallıkları, emirlikleri, cumhuriyetleri, sultanlıkları o ülkenin hakları mı seçti sanıyorsunuz. Onların tarihlerini de, dillerini de, ekonomilerini de, gelecek vizyonlarını, iktisadi sistemlerini, yasalarını egemenler şekillendirdi. Bizim Merkez Bankasını mesela Hollandalı bankacıya kurdurmuşlar. Artık TEK PARA’ya geçince artık o derdimiz de kalmayacak. Başka banka da olmayacak.

Ne güzel değil mi, parti de yok, vakıf da yok, dernek de. Neyin kavgasını veriyor ki bizimkiler. “Yerli ve Milli” tartışması da bitecek. TEK AİLE olacağız ya.. Rekabet de yok, zam da.. Enflasyon da olmayacak, Düasyon da. Diyanet de olmayacak, cami de cemaat de. CHP’liler, Cem evlerini ibadethane olarak tanımakta geç kaldılar. Sahi bu “Mabed”de kim hangi “Mabud”a “kul” olacak. “İbadet etmek” bir “Mabuda kulluk etmek” anlamına gelir. Sahi o Mabud’un resulü kim? O resul hangi kitabı getirdi. Onun haramı ne helali ne, sünneti ne mekruhu ne? O yeni dinin “Akaid”i ne, “Şeriat”ı ne? Mebde ve Mad, ahiret hakkında iman ettikleri şey ne?

CHP BilBoard’lara LGBT bayraklı afiş asmıştı. LGBT’liler için ayrı bir Cem Evi de açacaklar mı? Cami olmadı Cem evi verelim diye, Gaziantep’te tekbirlerle genelevi açtıkları gibi, LGBT’liler için kendi ibadetlerine nasıl çağıracaklarsa, o çağrı ile Cem Evi açacaklar mı? Sahi okul da olmayacak. Fulbrigt tartışması da olmayacak. Okul yoksa öğretmen de yok öğrenci de.  Tabi Müfredat da. Bağlan yapay zekâya ulaş bilgiye. Darbe de olmayacak, mahkeme de. Daha doğrusu kafanızda suç oluşmaya başlamışsa, o düşünce silinecek. Kriminal risk katsayınız yüksek sistem sizi resetleyecek zaten.

Evliliğe de gerek kalmayacak. MeteVerse de her şey mümkün. Hatta cinayet işlemek bile. Gerçek tadında, artırılmış sanal gerçeklik dünyasında her şey mümkün.  Din olmayınca ahlak da yok, suç da yok günah da. Yargı da son aşamada olmayacak ceza da. LucidDream ve Astral yolculukla farklı dünyalara zaman ve mekan üstü yolculuk da yapabileceksiniz.

Agnostiklere, Deistlere, Şamanistlere kötü bir haberim var. Siz bunu ancak MetaVerse’de, sanal alemde deneyleyebilirsiniz. Hatta cemaatler, şeyhler müritler de öyle. “Dünya 5’den büyüktür” diye nutuk atmak da mümkün olmayacak bu “hayal” gerçek olursa. Çünkü öyle ne BM var, ne AB, ne NATO var , ne güvenlik konseyi. Devlet yok ki, devletlerarası sözleşmeler ya da örgütler olsun. Erdoğan’ın İstanbul Sözleşmesini, Lanzarote’yi geri çekmesini de beklemeyin artık. Çünkü onlara da gerek kalmayacak. Çünkü TransHumanizmle birlikte bunlar otomatikman olacak. Yazılı bir kanuna da gerek yok.

Üzgünüm ama GlobalReset sonrası eski silah sistemleri ve İHA’lar, SİHA’lar da işe yaramayacak.

Bakın, Free Web Turkey sitesi, 9 Eylül’de Türkiye’deki resmi kurumlarda kaydı olan 108 milyon yurttaşın kişisel verilerinin hacklendiği haberini vermişti. Bu verilerin içinde vefat etmiş kişilerin, ülkeye turistik ya da iş gezisi amacıyla yasal olarak giriş yapmış yabancıların ve kayıtlı göçmenlerin kişisel verilerinin de bulunduğu ileri sürülmüştü. İletişim Başkanlığı bakanın açıklamasından hemen sonra, herhangi bir veri sızıntısı olmadığını açıklamıştı.

MicroChip’le üretilen bütün Chip’ler ve bu Chip’le üretilen bütün sistemler, NanoChip’le üretilen ve Quantum yazılımına sahip bilgisayarlar bu sistemlere doğrudan erişebilecek. Yani bir Hacker’e de gerek yok. Onların yerini Canlılara yönelik Hack’lemeler için BioHackerler alacak. Sabit ya da Mobil bütün elektronik sistemler TEK TIK’la, havaya uçurulabilir, ele geçirilebilir, hatta o sistemin sahibine yönelik bir saldırı aracına dönüşebilir. Artık anne-baba, hala, teyze, dayı, amca, dede ve nine de olmayacak. Aile de yok, hamile kalmak da. Sperm bankasının yumurtalar döllendirilip sonra bir Humanoid annenin rahminde istendiği kadar, istenilen özellikle istenilen yerde ve istenilen zamanda üretilebilecek. İcabında diğer hayvanlardan aktarılan genlerle Kimerik Klonoid, karma canlı forumlar üretilebilecek. Ha, bu arada hasta olmak da yok. Hatta ölmemek de. Telomerlere müdahele ile onlara göre bu mümkün olabilecek.

Birileri böyle bir dünya hayal ediyor. Bu hedefi gerçekleştirmek için dünya nüfusunu 500 milyona çekme çabasında. Bu hedefe giderken bütün konvansiyonel silahları, atom stoklarını yok etmek için yakın geçmişte DUNE PROJECT diye, 1300 km’lik bir alanda, CERN öteki bir projeyi test ediyorlar.

Onlar için çoğu gitti azı kaldı, ama kendi aralarında liderlik yöntem, nihai hedef konusunda ihtilaflar yaşıyorlar. Dünyada birçok ülke derin bir uykuda, EPSTEİN OLTASI’nı yutmuş olmalılar ki, oltayı yutan balığın yem istememesi gibi, kafalarını kuma sokmuş bekliyorlar. Adeta gözleri var görmüyorlar, kulakları var duymuyorlar, kalpleri var hissetmiyorlar.  GAZZE konusundaki sessizlikleri de bundandır. Programlarında gecikmeler var. ABD’de seçim öncesi yaşanan kriz daha çok bu konu ile ilgili. Bu işin bir de klehanetlerle, astroloji ile süslü TEOPOLİTİK bir yanı var. Bugün yaşamakta olduğumuz şeylerin çoğu bu derin gerçekle ilgili. Nereden geliyoruz, nereye gidiyoruz yeniden düşünmemiz gerek.

Gençliğimde “Evlenmeyin bekarlar, naylon kızlar çıkacak” diye bir şarkı vardı. Artık her şey mümkün. Sentetik et de mümkün portakal ağacında karanfil kokulu sarımsak yetiştirmek de.

Sahi biz Ankara’da neyin ve kimin kavgasını veriyoruz. Her şey korkulu bir rüya gibi akıp gidiyor. Ben toplumda çok yavaş da olsa kıpırdanmalar olduğunu görüyorum. Yakın tarihli bir güven indeksinde her şey tepe takla olmuş. Halk kimseye güvenmiyor. Ama bir çıkış yolu da bulabilmiş değil. Ama artık insanlar bu şekilde devam edemeyeceğinin farkına varmış durumda.

Kuşkusuz birilerinin bir takım hesapları var, Allah’ın da bir hükmü var. Galip olacak olan Allah’ın hükmüdür. Karanlığın en koyu anı aydınlığa en yakın olduğu zamandır.  Aklımızı kiraya vermeyelim. Yeniden iman edelim. Daha akıllı, daha dürüst, daha cesur olalım. Ezberlerinizden ve kurtarıcı adamlardan kurtulun. Onlardan kurtulmadan kurtuluş yok. Selam ve dua ile..