Tarih boyunca devletin bekası, kutsallık mitiyle örtülerek dokunulmaz bir varlık olarak tasvir edilmiştir. Osmanlı’dan günümüze, rejimler ve ideolojiler değişse de, "devletin âli menfaatleri" gerekçesiyle hak ve özgürlükler çoğu zaman geri planda bırakılmış, kendi menfaatlerini adaletin önüne koyarak her türlü yöntemi meşru saymışlardır.
Ancak kutsallık zırhıyla korunmaya çalışan bir devlet, aslında kırılgandır. Gerçek güç, dokunulmazlık iddiasından değil, adaletin sağlam temellerinden doğar. Adalet, bir devleti meşrulaştıran ve halkını bir arada tutan en temel değerdir. Adaletten yoksun bir devlet ise ayakta kalamaz; çelişkilerinin ağırlığı altında er ya da geç çöker.
Devlet ve adalet ilişkisi
Devlet, temel işlevi itibarıyla toplumsal düzeni korumak ve bireylerin haklarını güvence altına almak amacıyla varlık bulur. Ne var ki tarih, devletlerin kendi bekalarını önceleyerek adaleti göz ardı edebildiğine defalarca tanıklık etmiştir. Adaletin ihmal edilmesi, uzun vadede toplumsal barışın zedelenmesine ve devletin meşruiyetini yitirme riskine yol açar.
Adalet, yalnızca bireyler için bir talep değil, aynı zamanda devletin varoluş amacını belirleyen temel bir ilkedir. Bir devletin sürdürülebilirliği, haksızlıkları örtbas ederek veya meşrulaştırarak değil, bu haksızlıklarla yüzleşerek, hesap verebilirliği sağlayarak ve adaleti yeniden tesis ederek güvence altına alınabilir. Bu nedenle, devleti sorgulanamaz ve kutsal bir yapı olarak kabul etmek yerine, onun adalet zemininde hareket etmesini sağlamak, toplumun en öncelikli sorumluluğu olmalıdır.
Devletin dini olmaz: Adalet tek rehberdir
Bir devleti tek bir ideolojiye, inanca veya dünya görüşüne dayandırmak, çoğulculuğu ve toplumsal barışı yok eder. Adalet, bu tür dogmaların gölgesinde gelişemez. Devlet, belli bir dini veya ideolojiyi benimsediğinde, bu anlayışa uymayanları dışlama riskini taşır. Oysa devletin görevi, tüm inançları ve bireyleri eşit şekilde koruyarak toplumsal huzuru sağlamaktır. Bu bağlamda, devletin tek bir dini ya da ideolojiyi benimsemesi değil; adaleti rehber edinmesi esastır.
Modern hukuk devleti anlayışı, laiklik ilkesine büyük önem verir. Laiklik, devletin tüm inançlara eşit mesafede durmasını, bireylerin temel hak ve özgürlüklerini tarafsız bir şekilde korumasını sağlar. Bu ilke, sadece inanç özgürlüğünü değil, aynı zamanda toplumsal barışı ve adaletin sağlanmasını da güvence altına alır. Adaleti merkeze alan bir devlet, dini ya da ideolojik referanslardan bağımsız hareket ederek herkesin haklarını eşit bir şekilde koruyabilir. Bununla birlikte, adaletin üstünlüğü ilkesi çerçevesinde, laiklik ile adalet arasında bir çatışma meydana geldiğinde, devletin adaleti sağlamak adına gerekli düzenlemeleri yapması kaçınılmazdır. Böyle bir durumda, laiklik katı bir duvar değil, adaleti teminat altına alan bir araç olarak değerlendirilmeli ve bu anlayışla hareket edilmelidir.
Haksızlıklar karşısında sessizlik, adalete ihanettir
Adaleti savunmak, haksızlıklar karşısında susmamayı gerektirir. Haksızlık karşısında sessiz kalan bir toplum, adaletin tesis edilemediği bir devleti besler. Devletin bekasını gerçekten önemseyenler, yapılan haksızlıkları açıkça dile getirip bu yanlışların giderilmesi için kararlılıkla mücadele etmelidir. Adaletin sesi ne kadar gür çıkarsa, devletin meşruiyeti ve toplumsal düzeni o kadar sağlam temellere oturur.
Devletin bekası, adaletten ayrı düşünülemez. Devleti kutsal bir varlık olarak görüp haksızlıkları meşrulaştırmak, uzun vadede toplumsal huzursuzluklara ve meşruiyet krizine yol açar. Devletin rehberi bir ideoloji ya da dini anlayış değil, adaletin evrensel erdemleri olmalıdır. Bu yaklaşım, hem bireylerin haklarını koruyacak hem de toplumsal barışı ve devletin devamlılığını güvence altına alacaktır.
Adalet, bir devletin temel taşıdır. Bu taş yerinden oynadığında, devletin bekası yalnızca bir hayalden ibaret kalır. Dolayısıyla, adalet için konuşmak, mücadele etmek ve gerektiğinde devleti eleştirmek, aslında devleti yaşatmanın en etkili yoludur.
Yeni yılın, hak, hukuk ve adaletin teminat altına alındığı, özgürlüklerin korunduğu ve toplumsal barışın güçlendiği bir yıl olmasını dileriz. 2025, herkes için eşitlik, adalet ve dayanışmanın yılı olsun. Mutlu yıllar!