Önemli tarihsel olayların ardındaki gerçek nedenler çoğu zaman olay üzerinden belli bir zaman geçtikten sonra tam olarak anlaşılabiliyor.

Geçtiğimiz seçim döneminde Meral Akşener’in Altılı Masa’yı devirdiği meşhur çıkışının altındaki nedenler de asıl olarak seçim sonrası dönemde netleşebildi.

Bugün artık daha net anlaşılıyor ki o süreçte Akşener’in İmamoğlu ve Yavaş’a yaptığı “gel cumhurbaşkanı adayı ol” çağrısı, samimi olarak seçimin kazanılabilmesi için yapılan bir çağrı değildi.

Tabii bu durum o gün de gayet kafalardan geçen bir olasılıktı. Ancak durum bugün daha da netleşmiş oldu.

İYİ Parti ve Akşener o dönemde İmamoğlu ve Yavaş’ın cumhurbaşkanı adayı olmasını gerçekten isteseydi bugünkü yerel seçimde İmamoğlu ve Yavaş’ın karşısına kendi parti adaylarını koymaz, bu şekilde Cumhur İttifakı’nın İstanbul ve Ankara’yı kazanma şansını artırmazdı.

Gerçekten de daha bir yıl önce İmamoğlu ve Yavaş’tan büyük övgüyle bahseden, bu kişilerin cumhurbaşkanı olmasını isteyen ve masadan ayrıldıktan sonra ancak bu iki isim cumhurbaşkanı yardımcısı olması şartıyla tekrar masaya dönen Akşener’in bugün belediyeciliklerini de eleştirerek bu iki ismin karşısına kendi adaylarını çıkarması nasıl açıklanabilir?

Bu iki ismin belediyecilikleri kötüyse cumhurbaşkanı olmalarını neden istemişti, eğer belediyecilikleri iyiyse o zaman bugün karşılarına ne gerekçeyle aday çıkarıyor?

Akşener’in 3 Mart’ta yaptığı çıkış ve İmamoğlu ve Yavaş’a yaptığı çağrıda asıl kaygının seçimin kazanılması olmadığına dair başka göstergeler de var. Bunlardan en önemlisi, Akşener’in bu iki ismin adaylığını masanın gündemine getirmek için neden son ana kadar beklediği. Çünkü dert gerçekten bu olsa bunu masanın gündemine çok daha erkenden getirme imkanı vardı. O dönemde Kılıçdaroğlu’nun adım adım cumhurbaşkanı adaylığına hazırlandığı bir sır değildi.

Ayrıca durup durup bir anda bu iki isme çağrı yapan Akşener, bu çağrıyı yapmadan önce bu isimlerle konuşmuş da değildi.

Öyleyse Akşener’in amacı neydi?

En yüksek ihtimal, seçimin kazanılmasından sonra belli bir makam ve güç bölüşümü yapma üzerine temellenmiş olan Altılı Masa projesinde Akşener istediklerini alabilmek için İmamoğlu ve Yavaş’ın adaylığını Kılıçdaroğlu’na karşı bir koz olarak kullanmak istedi.

O dönemde benim de kendi sosyal medya hesabımdan birkaç kez paylaştığımı üzere, Altılı Masa’da İYİ Parti hariç herkes istediğini fazlasıyla alabiliyordu. Kılıçdaroğlu istediği üzere cumhurbaşkanı adayı oluyor, dört küçük muhafazakar/liberal parti oy oranlarının çok üstünde bakanlık ve vekillik alıyordu. Ancak İYİ Parti masada oy oranıyla orantılı tatminkar bir kazanım elde edemiyordu. Bu da onun için büyük bir huzursuzluk sebebiydi.

İşte Akşener bu güç bölüşümü sürecinde istediği kazanımları elde edebilmek için kamuoyunun asıl istediği İmamoğlu veya Yavaş’ın cumhurbaşkanlığı adaylıklarını birer koz olarak kullanmak istedi. Eğer o da masadan istediğini alabilseydi çok büyük ihtimalle bu adaylıkları hiç gündeme getirmeyecekti.

Ancak Kılıçdaroğlu ve masadaki küçük partiler Akşener’e istediğini vermeyip bir de dayatma yapmaya kalkınca süreç Akşener’in zehir zemberek açıklamasıyla sonlandı. Ne var ki muhtemelen o da bu açıklamadan sonra bu derece negatif tepki göreceğini hesap edemedi. Aksine büyük ihtimalle kamuoyunun kendisine destek vereceğini ve böylece Kılıçdaroğlu’na karşı elinin güçleneceğini sandı. Ancak tam tersi oldu, eli daha da güçsüzleşti.

Tüm bu süreç gösteriyor ki Altılı Masa daha en baştan muhalif tabanın asıl istediği İmamoğlu ve Yavaş’ın adaylıklarının önünü kesmek için kurulmuştu. Kılıçdaroğlu ve dört küçük parti bu sürecin gönüllü katılımcısıydı. İYİ Parti ve Akşener ise bu duruma gerçekten seçimi kazanmayı istediğinden değil, masada istediklerini alamadığı için itiraz etti. Ve sonuçta seçim elbirliğiyle kaybettirildi.

Şimdi muhalefet içinde Altılı Masa’ya benzer fiili bir “ön kesme” koalisyonu İmamoğlu’na karşı yeniden kurulmuş durumda. Ve İYİ Parti de bu fiili koalisyonun üyesi gibi gözüküyor.