Birilerinin bu kadar çok yol bulmaya çalıştığı bir coğrafyada, siyaset, bürokrasi, akademi, medya, sivil toplum ve cemaat, eğer bu toprağın din, tarih ve geleneğinden habersizse, o coğrafyada yolsuzluk kaçınılmazdır.
Daha bu ne ki, siz buna “Davud Koridoru”nu, “İbrahim yolu”nu, “Yakup yolu”nu ekleyin.Bizde yol da çok, yolsuzluk da! “Kürt koridoru”nu, “Şii koridoru”nu, İran ve Musul petrolünü Lazkiye’den Akdeniz’e, oradan Kıbrıs, Girit üzerinden Avrupa’ya taşıyacak “petrol koridoru”nu ekleyin, “İpek yolu”nu, “Baharat yolu”nu ekleyin, Yecüc, Mecüc / Gog Magog havzasından geçecek olan Zülkarneyn koridorunu, “Büyük İskender koridoru”nu, Moğolistan’dan Romaya uzanan “Atilla koridoru”nu ekleyin. Siz bu yollardan habersizseniz, birileri sizin üzerinizden “yolunu bulur”.. Tarih uyanırken, siz uyuyorsanız, atı alan Üsküdar’ı geçer.
Yuhanna Vahyi’nde geçen Saul’ün yolculuğunun rotasından haberimiz var mı? Tarsus, Hatay, Şam, Konya, Ankara, Antalya üzerinden İzmir, 7 kilise, ardından Selanik, dön Kayseri.. Kayseri’de yakalan, bugünkü Muğla üzerinden, Rodos, Girit, Malta ve Roma, Westefelya ve Alsace Lorraine.. Rodos şövalyeleri, Girit şövalyeleri, Malta Şovalyeleri neyin nesi idi. Sahi, Haçlı koridoru nereden başlayıp, nereye gidiyordu. İznik, Kadıköy, Hatay, Şam, Kudüs arasında nasıl bir bağ var. Siz Babil diye, Bağdat’ı düşünüyorsunuz, bir ucunun İskenderun’a kadar uzadığını, Babil’in en önemli kalesinin Rumkale’de, Frat’ın iki yakasında olduğunu biliyor mu idiniz. Hiç düşündünüz mü Zeugma bunun neresinde. Ya da Belkıs harabeleri. Eflatun’un Çanakkale’li olduğunu, Aristo’nun felsefe mektebinin Antalya Serik’te olduğunu, Eflatun’un “Devlet” kitabının orjinali’nin Haranda büyük İskender’in annesi adına yaptırdığı Kütüphane’ye bir numara ile kaydedildiğini biliyor muydunuz? Sahi onlar Türk müydü, Arab’mıydı, yoksa Kürt mü? Siz bunun tartışmasına devam edin.
“Karay koridoru” İstanbul’dan başlayıp nereye uzanıyor. Hazara Devleti Ukrayna’nın neresinden başlar ve sonra Kırım Üzerinden, Kafkaslardan, Hazar’ın iki yakasından geçerek Basra’ya ulaşırken, Türkler, Kürtler, Faslar, Araplar, Kafkas halkları (Çerkez, Çeçen, Gürcü vd) Ermeniler, Ruslar bölgede birbiriyle uğraşırken CHABAT ve Rothchild’ler “Büyük İsrail”i kurmak için, bu kavimler içindeki Yahudi unsurları “Hazara Birliği” içinde toplayarak büyük İsraili kurmaya çalışıyorlar. “Arz-ı Mev’ud”la yetinmeyecekler. Onu anlatmaya çalışıyorum.
Sahi “Nuhi yasalar” ne anlama geliyordu? Tevrat’ta 10 emir ve İsrail oğullarından her soya özel emirler var ya, Yahudi olmadan Musevi olanlar ya da baba soyundan Yahudilerle kan bağı olanlar bazı ayetlerden muaf oluyorlar. 7 Maddeden oluşan “Nuhi Yasalar”ı bir arama motorundan aratabilirsiniz. Bu yasalar üzerinden Yahudiler kendi köklerini Hz. Yakub, Hz, İshak ve Hz. İbrahim’den öncesine götürüyorlar. Hz. Nuh’un 3 oğlundan biri olan Ham, Sam, Yafes’den, kendilerini Sam’a nisbet ediyorlar. Ham’ı Afro-Arab gibi tanımlıyorlar ve Yafes’i ise Merkezi’nde Türkler’in olduğu Hind-Avrupa kavimleri olarak tanımlıyorlar. Eğer diğerleri Sam’ı korur ve ona tabi olurlarsa, onlara da Nuhi yasalar çerçevesinde bir itibar tayin ediyorlar.
Bu arada bizde tüm dünyanın ihtiyacını karşılayacak kadar çok Boraks’mız var. Bunun yüzlerce türevi alınabiliyor. Denizin, yerin dibini delip fosil yakıt çıkaracağız, güneş enerjisi, su, rüzgar enerjisi üreteceğiz diye debelenmeye gerek yok. Niye boraks enerjisi kullanmıyoruz? Yüzeyde, rezerv çok büyük, kalite de öyle. Hani “Sıfır atık” filan diyoruz ya, “çok çevreciyiz”, en çok çevre kirletenlerden biri de şu deterjanlar. Bordan deterjan yaptık kullanan yok. Kime, neyi, nasıl anlatacaksınız? Siyasilerin elleri ayakları boş değil, tuttukları iş değil. Ağız dolusu laf.. Ama bizler servet üzerinde oturan yoksul bir halk olarak sağdan soldan borç arıyoruz. Karadeniz’in altı Hidrojen sülfür dolu. Eğer bu HidroSülfür’ü azaltmazsak, yarın bunlar bütün Karadeniz sahil ülkeleri için ölümcül olabilir. Hidrojeni petrol yerine kullanabiliriz, enerji de üretebiliriz. Sülfürü Boraksla sentezleyip tarımsal alanlar için gübreye dönüştürebiliriz. İklimci, çevreci geçinen, karbon savaşçılarından bir ses çıkıyor mu? Karadeniz ölürken içindeki balıkları, çevredeki insanları, hayvanları ve bitkileri de öldürecek! Çevre ve iklim, Tarım ve Hayvancılık, Enerji ve sağlık bakanlığı ne düşünüyor bu hususta.
4 iklim yaşanan, 3 tarafı denizlerle çevrili, bütün kadim uygarlıkların yaşandığı bir coğrafyada yaşıyoruz, ama bu medeniyetler hakkında fazla bir şey bilmeyen bir halka dönüştürüldük. Burası Kavimler kapısı. Bir uygarlık koridoru. Doğu, batı, kuzey, güney burada düğümlenir. Amerika kıtasına Kuzeyden soğuk denizden Bering’ten geçen bir yol, bir de Moritanya’dan sıcak denizden Güney Amerika’ya geçen bir yol vardır. Biri Kafkaslardan, öteki Mezopotamya’dan beslenir. Anadolu’nun Kuzey ve güneyinden. Napolyon’un dediği gibi dünyaya tek bir başkent olacak olsaydı, o İstanbul olurdu. Anadolu’dan 2-3 saatlik bir uçuşla dünyanın 3’te ikisine ulaşırsınız. Dünyanın en zengin bitki örtüsü Macahel’de, haberimiz var mı? Macahel nerede? Artvin’e hiç gittiniz mi?
Kadim uygarlıklar beşiğinde siz Göbeklitepe ile oyalanın!. İşini bilen bir kebabcı, “Göbekli tepe ciğercisi”ni açıverdi Ankara’nın göbeğinde. “Zerzevan çorbacısı” ne zaman açılacak? Hz. Adem’den beri meskun olan bir coğrafyanın tarihi anlamda zenginliğinden habersiz bir halk yaşıyor bu toprakların üstünde. Bir çok kişi bu bölgenin Kudüs-ü Şerif’in mik’ad alanı olduğunu da bilmez. Bu coğrafyanın arz-ı Mev’ud olduğunu, Vahiy coğrafyası olduğunu bile bilmez. Simon dağı’nın adını Saman dağına çevirecek kadar cahil bırakılan bir halkız. Urfa tarihi hakkında biraz malumatı olan birine sorun size 10 Göbeklitepe yeri saysın. Ya hu, Hz. Ademden beri meskun bir mekandan söz ediyoruz. Hz. Nuh da buralı değil mi idi. Hz. İbrahim de, Hz. Eyyub da buralı. Hz. İsaya iman eden Edese kıralı da buradaydı. İncili ruhbanlar İzmit’te 4’e indirdiler. Diğerleri Mudanya’da Triana manastırlarında korunuyordu, kimin umurunda. (Bu arada Trilye zeytini de, zeytinyağı da iyidir. Macahel balını da tavsiye ederim). Hz. İsa’nın risaletine iman edenlerin ilk mabed’lerinden biri Hatay’da idi. Kudüs, Şam ve Hatay bu anlamda kardeştir.
Sahi hani “şehre iki adam geldi, bir de 3.’sü vardı, bir adam dağdan koşarak şehre geldi, Sakın bunlara bir kötülük yapmayın onlar sizi Hakka ve hayra çağırıyordu dedi”. Onlar kimdi ve bu ayet bize neyi anlatıyordu., Boşverin bunları Hatay’ın Künefesi, Urfa’nın çiğ köftesi, Anteb’in Kebabı, Maraş’ın dondurması, Adana’nın Şirdan’ı, şalgamı iyidir. Bir de bizim “yerli ve milli” Mason Locası “Türk Yükseltme Cemiyeti”, “Mitra locası” diye Türk masonlar için yeni bir Loca açsa nasıl olur!. Aman, ben nelerden söz ediyorum. İnsanlar daha önemli ve ciddi işlerle uğraşıyorlar, mesela ihale kapmaca gibi. Bir” adrese teslim ihale” kaptınız mı, köşe olursunuz, ne uğraşacaksınız bunlarla. Habere gel habere : “Ekrem İmamoğlu FETÖ'cü Cemre Birand'ın sahibi olduğu 20 bin TL lik sermayeli şirketine 38 MİLYON TL’lik ihale vermiş' 'Bu ihaleler aynı gün peş peşe verilmiş”..
Eee, birileri onların açığını yakalarsa ötekide onların açığını yakalar: “Cengiz İnşaat, kamudan 18 milyar 106 milyon 457bin 773TL değerinde 32 ihale almış. Deva partisi’nden biri de çıkmış bu günkü bütçe görüşmeleri sırasında: “2005-2022 yılları arasında en fazla ihale alan 11 şirkete verilen 444 ihalenin %81’inin; 21/b pazarlık usulü (adrese teslim) ihale ve belli şirketlerin davet edildiği usuldeki ihaleler olduğunu tespit ettik” diyor.. Ben kime ne diyeyim şimdi. Birilerinin arasında dehşet dengesi oluşmuş. “Deme derim ha” diyor biribirlerine aba altında sopa gösterenler aslında zihniyet ikizleridir. Ömer Hayyam "Bir elde kadeh, bir elde Kur'an; bir helâldir işimiz, bir haram. Şu yarım yamalak dünyada. Ne tam kâfiriz ne tam Müslüman!" derken bunu demek istemiş olabilir mi? Necip Fazılın dediği gibi: “Durun kalabalıklar, bu cadde çıkmaz sokak! / Haykırsam, kollarımı makas gibi açarak: - Durun, durun, bir dünya iniyor tepemizden, / Çatırtılar geliyor karanlık kubbemizden”..
Bir yandan AK Parti, CHP, MHP, DEM TransHumanizm’i, NeuraLinkki, Cinsiyetsiz toplumu, din ahlak, gelenek ve biyolojik cinsiyetten bağımsız GENDER diye tanımlanan bir BİREY’i savunuyorlar, yetmiyor, kimliklerimize GENDER yazıyorlar, sonra Türklük, Kürtlük, Şeriat, Laiklik tartışıyorlar. “TEK DÜNYA, TEK AİLE, TEK GELECEK” e kimsenin itirazı yok, ama Cumhuriyet, Cumhuriyetin nitelikleri, Anayasanın değişmez maddeleri, Ulus devleti tartışıyoruz. Aman aman, bu ağzından çıkanları kulağı duymayan akılsızlara neyi anlatacaksınız. “Tartılan vatana bak, dalkavuk kefesinde!” Memleketin irfanına gelince “Bir kitap sarayının bin dolusu iskambil; / Barajlar yıkan şarap, sebil üstüne sebil! Hadi duymayın vurguncular, Mafia bozuntuları, İhaleye fesat karıştıran, rüşvetçiler, torpilciler, kiralık kalem sahibi gazeteciler, yargıçlar, bürokratlar ve politikacılar yiyin efendiler yiyin, “Patlayıncaya, tıksırıncaya kadar!”
“Destan”sı bir sefaletin zebunu olduk!. Övünmek ve dövünmekten ne tarihi doğru düzgün okuyabiliriz, ne hali anlayabiliyoruz, ne de geleceğe ilişkin sağlıklı bir tasavvurumuz, beklentimiz var. Liderler ve Şeyhler, ve bunların çevresine toplanmış Sermaye, STK, Media, Akademi yuvarlanıp gidiyoruz. “Allah'ın on pulunu bekleye dursun on kul; / Bir kişiye tam dokuz, dokuz kişiye bir pul. / Bu taksimi kurt yapmaz kuzulara şah olsa; / Yaşasın, kefenimin kefili karaborsa!”
Selam ve dua ile.
NOT: Bugün İsrail’in Suriye’den işgal ettikleri tampon bölge 1919 da Paris Konferansı’nda İsrail yokken bir Yahudi devleti kurulması ve sınırları haritada görüldüğü belirlenmeye çalışılmış. Bugün bizim Suriye’de ne olup-bittiğini bilmek için Temel olan dini bilgiler ve peygamberler Tarihi yanında güçlü bir tarih ve coğrafya bilgisi ile Mitoloji bilgisine ihtiyacımız vardır. Bilad-ı Şam tarihin başladığı, son bulacağı bir coğrafyanın merkezinde yer almaktadır.