Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın oğlu Bilal Erdoğan’ın öncülüğünde, siyasal iktidarla bağlantılı STK’lar geçen yıl olduğu gibi bu yılbaşında da İstanbul’da bir Filistin mitingi düzenledi.
Tesadüf, geçen yıl Elips Haber’deki ilk yazımı bu mesele üzerine yazmıştım.[i]
O yazıda, şaşırtıcı olmayan bir biçimde, bir yandan siyasal iktidarın Filistin’e yardım etmek için atması gereken adımları atmayıp diğer yandan siyasal iktidarla bağlantılı STK’ların Filistin’e destek mitingi düzenlemesindeki çelişkiye dikkat çekmiştim.
Steril bir miting
Bu yıl da değişen pek bir şey yok. Temel çelişki halen ortada duruyor. Ancak bu çelişki geçtiğimiz bir yıl içerisinde öğrendiklerimiz ve yaşadıklarımızla daha da vurgulu bir hale geldi.
İsrail’in Gazzeli sivilleri bombalarken kullandığı savaş uçaklarının yakıtı Türkiye üzerinden gitmeye devam ediyor. Aynı şekilde, yerel seçim yenilgisi sonrası hükümetin “kestik” dediği ticaretin de farklı kanallar üzerinden devam ettiğini ve bu ticaretin içerisinde soykırımcı İsrail ordusunun kullandığı çelik, çimento, dikenli tel, elektrik kablosu gibi malların da olduğunu biliyoruz.
Mitinge baktığımızda ise bu hususlarla ilgili hiçbir talebin yer almadığını görüyoruz. İçinde somut bir talebin olmadığı, etliye sütlüye karışmayan tamamen steril bir “Filistin’i destekliyoruz” mitingi.
Örneğin, mitingde yer alan dev pankartlardan birisinde “soykımı durdurun” yazıyor. Peki, kim durduracak bu soykırımı tam olarak? Devletler durduracağına göre mitingin Türk devletine ve onu yönetmekte olan siyasal iktidara da birtakım çağrılarda bulunması gerekmez mi? Ancak, mitingde mesele tamamen Türkiye’nin dışındaymış, olaylar başka bir evrende geçiyormuş gibi davranılmakta.
Geçtiğimiz yılki yazımda bu açık çelişkiye rağmen iktidarla bağlantılı STK’ların neden bir Filistin mitingi düzenlediğini sorgulamış ve en önemli nedenin siyasal iktidarın tabanına “bir şeyler yapıyoruz” görüntüsü vermek olduğunu belirtmiştim. Nitekim, bu görüntünün verilmesinin önemi o yazımdan 3 ay sonra gerçekleşen yerel seçimde, AKP’nin Yeniden Refah Partisi’ne dikkate değer oranda oy kaybetmiş olmasında görüldü. Bu oy kaybında ülkedeki mevcut ekonomik zorluklar kadar İsrail’le kesilmemekte ısrar edilen ticaretin de rol oynadığını tahmin etmek zor değil. Zaten yerel seçim yenilgisinden hemen sonra Cumhurbaşkanı Erdoğan bu durumun kendisine oy kaybettirdiğini gördüğünden İsrail’le ticareti sonlandırdığını açıkladı. Ne var ki, resmi söyleme rağmen ticaretin farklı kanallardan devam ettiğini biliyoruz.
Laik-dindar kültür savaşı
Siyasal iktidar açısından seçmen tabanına yönelik “bir şeyler yapıyoruz” görüntüsü vermek elbette önemli. Ancak, bir yandan da siyasal iktidarın İsrail’le ilişkili olarak bir taraftan kürsülerden çok büyük laflar ederken diğer taraftan bunu icraate dökmediği ya da dökemediği de görmek isteyen için oldukça açık.
Dolayısıyla, seçmen tabanına yönelik mesajlar dışında burada başka motivasyonlar da aramak gerekli. İlk akla gelen ise laiklerle dindarlar arasındaki kültür savaşında üstünlük kurma motivasyonu.
Malûm, Türkiye’deki sosyo-siyasal kutuplaşma ortamında laiklerle dindarlar arasında kamusal alanda kimin kültürel değerlerinin baskın olacağına dair bir mücadele söz konusu. En son bu mücadeleyi Gassal dizisi sonrasındaki tartışmalarda gördük.
Kültürel alanda Batıcı ve laik kesimin mevcut hegemonyasını siyasal iktidarın sağladığı avantajları kullanarak bitirmeye çalışan muhafazakâr kesim, televizyon dizileri üzerinden yeni bir gerçeklik inşa etme peşinde. Bu doğrultuda, özellikle kendi değer dünyasını o dizilere yansıtmakta ve dizilerde dindar kesimi daha iyi, ahlaklı, üstün ve “cool”; laik kesimi ise daha kötü, ahlaken sorunlu, vasat ve yetersiz göstermeye ve bunu toplumun zihnine kazımaya çalışmakta.[ii]
Kültür savaşı için araçsallaştırılan Gazze
İşte, Filistin mitingini de, televizyon dizilerinin de bir parçası olduğu kamusal alanı fethetmeye dönük bu İslami toplumsal mühendislik projesinin başka bir parçası olarak düşünmek gerekiyor.
Bu noktada, Filistin mitingi için 1 Ocak’ın özellikle de görece erken saatlerinin seçilmesi bir tesadüf değil. Malûm bir önceki gün yılbaşı gecesi. Yılbaşı kutlayanlar içki içip geç saatlere kadar oturmakta. Böyle bir miting ile mitingi düzenleyenler “biz yılbaşı kutlamıyoruz, onun yerine İslam dünyasının sorunları ile meşgûl oluyoruz” mesajı vermeye çalışmakta. Dahası, bu şekilde, bir önceki gün ve hafta boyunca kamusal alanı kuşatan yılbaşı ve noel simge ve sembollerine karşı bir gövde gösterisi de yaparak sembolik düzeyde kamusal alanı tekrar geri kazanmakta.
Dikkat edilirse, siyasal iktidarın veya iktidar bağlantılı kesimlerin Gazze hassasiyeti özellikle laik kesime karşı bir üstünlük kurma durumu ortaya çıktığında daha bir depreşmekte. Siyasal iktidarın Gazze konusunda yapması gerekip de yap(a)madığı konularda sessiz kalan kesimler, iş Starbucks ya da Burger King gibi siyonizme destek olan firmalardan alışveriş yapan insanları taciz etmeye gelince cengâverleşebilmekte.
Bu da gösteriyor ki, Filistin meselesi bu iktidar için başlı başına bir amaç olmaktan daha çok laik kesime üstünlük kurabilmenin meşru görünümlü bir aracı.
Çelişkilerini, sterilliğini ve özellikle de özenle seçilen tarihini göz önüne aldığımızda, dün gerçekleştirilen Filisting mitingi de öyle.
https://www.elipshaber.com/tuhaf-ve-celiskili-bir-filistin-mitingi
Bu konu üzerine geçen yıl Mart ayında daha detaylı bir yazı yazmıştım: https://www.fikirtepemedya.com/siyaset/islamci-toplum-muhendisligi-ve-televizyon-dizileri/