Sahi, şimdi ne oldu da Suriye ile bir anda barış noktasına geldik. Suriye’nin politikasında bir değişiklik mi oldu, yoksa bizim politikamızda mı bir değişiklik oldu. Ya da bu barış havası reel politik, konjonktürel bir durum mu? Ya da taktiksel bir olay mı?
BAE ve Suudi Veliaht Prens Selman ile barışırken ve Mısır’da Sisi ile kucaklaşırken de ne olduğunu anlayamadık. Bu tür politika değişiklikleri “ben yaptım oldu”, ya da “dün dündür, bugün bugündür” diyerek geçiştirilemez. Bu durum işin ciddiyetine gölge düşürür. İnandırıcılığınızı kaybedersiniz.
Dün İsrail’le de benzer bir süreç yaşandı. İsrail Cumhurbaşkanı geldi, Netanyahu gelecekti, Erdoğan gidecekti ve bir anda bütün hesaplar tersyüz oldu. Bu durum sadece dış politikada değil, geçmişte MHP ile ilgili de restleşmeler söz konusu idi. Sonra canciğer kuzu sarması oldular. CHP ile eskiden beri restleşen bir AK Parti vardı, bir anda Özgür Özel gelince yumuşama, diyalog havası oluşmuştu, sonra o da bozuldu. Akil adamlar üzerinden HDP/PKK ile bir barış süreci örgütlenilmeye çalışılmıştı, hatta bugün terörist dediğimiz PYD, Türkiye üzerinden geçip bugünkü askeri kamplara ABD tarafından yerleştirildi. Peki, bugün durum ne?
Bakalım Şangay sonrası BRİCKS ile ilgili bir karar açıklanacak mı? Yoksa Washington dönüşü NATO’ya sadakatimizi yenileyen bir açıklamamı yapılacak Beştepe’den… Mesela BOP işi ne olacak? HABAT ve DAHLAN ile ilişkiler ne olacak, iklim, karbon ayak izi, DSÖ, UN WOMAN konularında nasıl bir gelişme olacak!
Bu arada Erdoğan’ın programında sürpriz bir değişiklik yapıldı ve Erdoğan’ın Azerbaycan’ın Şuşa kentinde düzenlenecek olan Türk Devletleri Teşkilatı Zirvesi’ne katılacağı programın iptal edildiği açıklandı. İptal sebebi ise oldukça ilginç: dün oynanan Türkiye-Hollanda maçını izlemek için Almanya'ya gidecek olması. İster misiniz Şusa’ya gelecekler, topluca Berlin’e gitmesinler. İster misiniz maç sonrası bu görüşme Berlin’de yapılsın. (Şaka, şaka, o kadar da değil tabi) Ali Şeriatı ne diyordu: “Tribünlerden gelen sesler, savaşlardaki mazlumların sesinden fazla geliyor ise futbol afyondur!”Ben hala Netenyahu ile bu kadar restleşirken, Ankara neden Netenyahu’nun da bir parçası olduğu HABAT ve AGARTHA konusunda, uluslararası sistem konusunda bir açıklama yapma gereği duymaz.
Önümüzdeki günlerde yeni bir Epstein dosyası daha açıklanacak. İddiaya göre, ABD’de, Newyork’taki, HABAT havrasının bodrumundan geçilen tünellerdeki Pedefolik Satanist ayinlerden daha beter görüntüler olduğu söyleniyor. 1000’e yakın isim açıklanacakmış, birçok ülkeden. Epstein tartışması bitecek gibi değil. ABD’deki HABAT havrasının bodrum katında yapılan Satanist Pedefolik ayinler sadece ABD’de değil, tüm Yahudiler arasında teolojik anlamda travmatik bir tartışmaya dönüştü. HABAT+AGARTHA tartışması ise tüm dünyada siyaset, iş, medya dünyasını derinden sarsmaya devam ediyor. Nedense bu konularda kimsenin ağzı açılmıyor. HABAT ve AGARTHA deyince ortamı derin bir sessizlik kaplıyor. Hemen hemen toplumun her kesiminde, siyaset, bürokrasi, yargı, akademi, emniyet, jandarma, mülki idare, cemaat, medya, STK, iş dünyasında akıl almaz işler oluyor.
Erdoğan-Putin görüşmesinin gündemi belli idi ama onun üzerine bir açıklama yapılmadı. Türkiye’nin BRİCS’e katılıp katılmayacağı da bugün için belli değil. Şangay zirvesi sonrası sıra NATO zirvesinde. Bu arada Azerbaycan’ın Şuşa kentinde düzenlenecek olan Türk Devletleri Teşkilatı Zirvesi programı iptal edildi, Erdoğan Berlin’e Türkiye-Hollanda futbol karşılaşmasını izlemek için gideceğini açıkladı. Sanırım UEFA üzerinden yabancı düşmanlığı ile ilgili de bir şeyler söyleyecek. Bir yandan bunlar olurken, Kırgızistan’da küçük bir grup darbe girişiminde bulunmuş.. Öte yandan Mısır-Yunanistan arasında kablo krizi nerede ise Türk-Yunan, İtalya arasında askeri bir krize dönüşecekti, ama neyse ki olmadı.
Bu NATO zirvesinin tarihi üzerinden ezoterik bir okuma yapmak istiyorum: 9.11.2024’de ABD’de yapılacak NATO zirvesi ilginç bir tarihte yapılıyor. 9/11 ya da 11/9 tartışmalı konulardır. Mesela 11 Eylül darbesi 11/9 formatında. Önümüzdeki NATO toplantısı 9/11’de. 11 Eylül’de, yani 11/9’da ABD’de Newyork’taki İkizi Kuleler çökertilmişti. Kimine göre 11/9 bir melek sayısı. (Bu melek, “Melek-i Tavus” da olabilir. Bu rakama olumlu anlamlar yükleyenler “koruyucu meleklerin bu rakamlarla karşılaşanlarla iletişim kurmaya çalıştığını sembolize ediyormuş… Onun için bu“Melek sayıları “deniyormuş. Melekler bize rehberlik etmek için mesaj veriyormuş.
Biliyorsunuz 9-11 tarihleri arasında ABD’de, örgütün kuruluşunun 75. yılı vesilesi ile bir zirve var. Bu zirvenin 9.11 tarihleri arasına denk getirilmesi ilginç. Bu “melek sayısı” fikrini savunanlar diyorlar ki, “Melekleriniz ve evrenin yüce mimarı, önünüzde ne denli zorluklar olursa olsun, sizi izliyor ve koruyor. Sizin tercihiniz hayallerinizi gerçekleştirmek konusunda başarı için sizi harekete geçmeye çağırıyor. Koruyucu meleklerimize inanmalı ve güvenmeliymişiz bu arada.
Buyurun bir de böyle bir yorum var: “Bilindiği üzere 9 sayısının sembolik anlamlarından biri de, yaratılışın ve yaratılıştaki düalitenin pozitif yönünün sembolü olan 6 sayısının tersi olmasıdır. 11 sayısı ise farklı boyuta geçiş portalının, yeni döngü başlangıcının, düalitenin ve açılışın sembolüdür. 9 ve 11 sayılarının yan yana yani 9/11 ( 9+1+1 = 11 ) olarak kullanılması negatif enerji frekanslarına kapı açma anlamını içermektedir. ( 6 ve 11 sayısı yanyana kullanıldığında ise ortaya çıkan 8 sayısı, 11 sayısıyla aynı okült ezoterik anlamları ve ayrıca sonsuz döngü anlamını temsil etmektedir. ) 9 sayısı ayrıca sergilediği matematiksel fenomenden dolayı "MagicalNumber" (Sihirli Sayı) olarak da anılır.”Bu sayılar Tevrat ve İncil’de de vardır. Hurufilere göre Kur'an'da 9 sayısı negatif enerjiyi, negatiffrekansı ifade eder. Ezoterik hesaplamalarda 9/11 sayısı cinler için yapılan negatif enerjili ritüelleri sembolize etmektedir.
Kabbala’da, 9 sayısı insanı, 10 sayısı yaratıcıyı, 11 sayısı ise şeytanı temsil eder. Bu arada ABD’de acil durum hattı 911’dir. Kabbalistik yorumlar yapan masonik ritüellerle uğraşan kahinlere göre (Haşa), İnsan, yaratıcının değil,şeytanın yardımı ile, gayeye giden her yolu meşru gören bir anlayışla başarılı olabilir!?
Cin suresinde, kararlarında cinlere danışanlar, onlarla ortaklık edenler olarak tanımlanır. Onlar eskiden gökten haberler alırken, daha sonra kendilerinin yakıcı bir enerji bariyeriyle engellendikleri anlatılır. Hurufiler Ayetteki cin kelimesinin 11. Kelime olduğunu tespit etmişler. Ve o ayette 18 Kelime bulunmaktadır. Onun sayısal değeri 9’u verir. Bütün bunların ötesinde ayet bize açık bir mesaj verir: (Cin 13’de) “Kim Rabbine inanırsa, artık ne hakkının eksik verilmesinden, ne de haksızlığa uğramaktan korkar" buyurulur.
Onlar şeytanları ile gece gündüz hesaplar yaparlar. Allah (cc) de onları görür. Onlara bazan mühlet verir ki, onlar eli ile onlar karşısında sessiz kalanları hatta onlara yanaşmaya çalışanları cezalandırsın. Onlar tuzaklar kurur, Allah onların tuzaklarını başlarına geçirir. Allah kendi dinine yardım edenlere yardım eder ve onların eli ile zalimleri cezalandırır ve mazlumlara yardım eder. Güç ve kudret sahibi olan, mutlak iktidar sahibi olan yalnızca Allah’tır. Hüküm sahibidir.
Unutmayalım ki bize hayır gibi gelen şeylerde şer, şer gibi gelen şeylerde Allah hayır murat etmiş olabilir. Biz bilmeyiz Allah bilir. O zaman ne gam.
9-11 NATO toplantısı, diğer şeyler gibi, birilerinin CENNETe, birilerinin CEHENNEMe doğru yolculuğunun vesilesinden başka bir şey değil. Durmak yok, yola devam. Herkes kendi yoluna.
(Kehf 29)“Dileyen inansın, dileyen inkâr etsin. Biz, zâlimlere öyle bir cehennem hazırladık ki, onun duvarları kendilerini çepeçevre kuşatmıştır. Susuzluktan imdat dileyecek olsalar imdatlarına, erimiş maden gibi yüzleri haşlayan bir su ile cevap verilir. Ne fena bir içecek ve ne kötü bir kalma yeri!”
(İnsan 29)Bu sadece bir öğüttür; dileyen, Rabbine giden yolu tutar. (30) Allah’ın dilemesi olmadıkça siz dileyemezsiniz. Şüphesiz Allah hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.
(Hac 22/1-2)“Ey insanlar! Rabbinize karşı gelmekten sakının. Çünkü kıyametin sarsıntısı gerçekten çok korkunç bir şeydir. Onu göreceğiniz gün, dehşetten her emzikli anne emzirdiği yavrusunu unutup terk eder, her hâmile dişi de karnındakini düşürür. İnsanları sarhoş görürsün, halbuki onlar şarap içip sarhoş olmuş değillerdir, lâkin Allah’ın azabı pek şiddetlidir.”
Müzzemmil (17)“Siz de inkârda direnirseniz çocukları ihtiyarlatan o günden kendinizi nasıl koruyacaksınız? (18) O gün gökler paramparça olacak, Allah’ın vaadi mutlaka yerine gelecektir. (19) Şüphesiz bunlar bir öğüttür; artık dileyen rabbine ulaştıracak bir yol tutar.”
Allah’tan bağışlanmayı dileyin, şüphesiz Allah çok bağışlayıcı çok esirgeyicidir.
Gelin aklımızla vicdanımızı barıştıralım. Bu barış gerçekleşmeden İnsan insanla barışmaz/barışamaz. Adalet yoksa, merhamet yoksa barış olmaz. Bundan sonra da insan fıtratı, yaratılış gayesi ile, diğer yaratılanlar bitkiler, hayvanlar, hava, toprak, su ile, tabiatla barışmadan gerçek barışa yol bulamaz. Bu 3 barış bizi Allah’la barışa götürür. Değilse insan Allah’la savaştadır. Ve bu savaşın galibi yalnız Allah’tır. Bu savaşta nefsini put edinen, cinleri ve şeytanları İlah ve Rab edinenlerin vay haline.
Selam ve dua ile...
İNGİLTERE SEÇİMİ ÜZERİNE KISA BİR NOT: Evet, batıda Demokrasi değil, otokrasi yükselişte. Giderek artan bir yabancı düşmanlığı söz konusu. İngiltere'de dar bölge seçim sistemi uygulanıyor. 650 seçim bölgesinde en fazla oyu alan aday milletvekili seçiliyor. Tek başına iktidar olmak için 326 sandalye kazanmak gerek. Bir önceki seçim 12 Aralık 2019'da yapılmıştı. O seçimde Muhafazakar Parti oyların % 43,6'sını alarak 365 milletvekili çıkarmıştı.Bu seçimde İşçi Partisi, % 70 oy aldı ve 650 sandalyeli Avam Kamarası'na 410 milletvekili kazanarak tek başına iktidar oldu.. Daha önce 202 milletvekili vardı, bunu ikiye katladı. İktidardaki Muhafazakâr Parti'nin sandalye sayısı ise 131'e düştü. Oysa önceki seçimde 365 sandalye kazanmıştı. Radikal sağUK Partisi 13, Liberal Demokratlar 11’den 61 sandalyeye yükseldi. İskoçya Ulusal Partisi 48’den 10 sandalyeye geriledi. Yeşiller 2 sandalye kazandı. Yeni Başbakan KeirStarmer ceza hukukçusu. Kendi ateist eşi Victoria Alexander Yahudi. Çocuklarını bu inanca göre yetiştiriyor “Performans siyaseti gütmeyeceği, popülizme pirim vermeyeceğini” söylüyor.
Bugün Haram aylardan ve Hicri/Kameri ayların ilki olan Muharrem’in ilk günü. Hicri 1446 yılımızı tebrik ediyorum.