Yeni anayasa müzakere süreci başladı.
TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş, CHP Genel Başkanı Özgür Özel ile anayasa turlarına start vermiş oldu.
Bugün Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Özgür Özel AK Parti Genel Merkezi’nde bir görüşme gerçekleştirecek. Bu görüşmenin ana gündem maddesinin de “yeni anayasa” olması bekleniyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 5 ay önce Almanya dönüşü gazetecilere yapmış olduğu açıklama halen tazeliğini koruyor.
Erdoğan: “50+1 şartının değişmesi konusunda aynı fikirdeyim. İsabetli olur. Çoğunluğu alan adayın seçilmesi usulüne geçilmesi halinde Cumhurbaşkanlığı seçimi de seri olur. Uğraştırmaz ve yanlış yollara sevk etmez” demişti.
Tahminimce Erdoğan’ın bu konudaki fikirleri değişmiş değil. Çünkü yaptığı tespitler bir hakikate işaret ediyor.
50+1 şartı, siyaset kurumunun dokusunu bozmuş durumda.
Hiç bir siyasi parti “kendisi” olamıyor.
50+1’i yakalamak için özellikle büyük partiler, küçük partilerden “medet umar” hale geliyor. Böyle olunca “taviz” vermek durumda kalıyor. Bu tavizler de büyük partilerde “eksen kayması” yaratıyor. Özgünlük buharlaşıyor. Parti programından ve ilkelerden uzaklaşılıyor.
Bunun en büyük sancısını AK Parti yaşıyor.
Son 20 yılda yapılan tüm genel seçimlerde 1.Parti çıkan AK Parti, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin getirmiş olduğu 50+1 zorunluluğu yüzünden küçük partilere muhtaç hale geldi. Bu da kuruluş ilkelerinden sapmasına neden oldu.
Maalesef Türkiye’de siyaset “makam/mevki pazarlığı” üzerinden dönüyor son iki seçimdir.
Küçük partiler, 50+1 şartını gerekçe göstererek büyük partilerden kendi çaplarını aşarcasına “büyük parça” kopartmaya endeksleniyor.
Tam olarak “fırsatçılık” yapılıyor.
Zararı da “büyük partiler” görüyor.
Sadece “makam/mevki pazarlığı” ile de bitmiyor.
Bunun yanında büyük partilerden “siyasi tavizler” de isteniyor. Böyle olunca büyük partiler hem kendi parti programlarından, hem de kuruluş ilkelerinden taviz vermek zorunda kalıyor.
Küçük partilerin listelerde yer almak pazarlıkları, büyük partilerin teşkilatlarında ayrıca bir küskünlüğe ve performans kaybına neden oluyor.
AK Parti’nin son iki Cumhurbaşkanlığı seçiminde karşılaştığı temel sorunlar bunlar.
Kendisi gibi olamıyor AK Parti.
Prangaları onu savuruyor!
2002’den 2019’a kadar olan süreçte AK Parti daha reformist, daha özgür ve cesaretli politikalar üretiyordu.
Ne var ki, 2019’dan sonra daha içine kapanık, daha cesaretsiz, paradigma dışına çıkamayan, özgür politikalar üretemeyen bir Ak Parti’ye dönüştü.
Bu sofistike durumdan bir an önce uzaklaşmak, siyaseti normalleştirmek ve büyük partileri prangalardan kurtarmanın yegane yolu 50+1 şartını değiştirip “çoğunluğu alan adayın seçilmesi şartını” getirmekten geçiyor.
Siyaset kurumunun normalleşmeye ihtiyacı var.
Başta AK Parti olmak üzere tüm siyasi partilerin silkelenip kendi özlerine dönmesine ihtiyaç var.
Bakalım AK Parti 50+1 prangasından kurtulmak için ne gibi adımlar atacak!
İzleyip göreceğiz…