Türkiye, dile kolay yaklaşık kırk yıldır terörle mücadele ediyor. Kamuoyunda bu mücadele bir kesim tarafından “Kürt sorunu” olarak adlandırılırken, mücadeleyi sürdüren taraf ise “terör sorunu” olarak adlandırıyor bu durumu.

Apoculardan PKK’ya

            Türkiye sınırları içinde faaliyet göstermeye başlayan ve ismine “Apocular” diyen grup, diğer örgüt yapılanmalarına karşı amansız bir infaz süreci başlattı. Yetmişli yıllardan seksenli yıllara geçiş sürecinde “Apocular”, Rızgari, Ala Rızgari ve Tekoşin mensubu üç yüz kişiyi katletti. Türkiye Cumhuriyeti Devleti, seksenli yıllara gelindiğinde su kaynaklarının kullanımı noktasında yeni bir strateji belirledi. Bu, şu anlama geliyordu: Türkiye, komşu bazı ülkelere karşı su kartını oynamaya başlayacaktı. Bu yeni stratejiye karşı, komşu Suriye’nin devlet başkanı Hafız Esad ise terör kartını masaya sürdü. Apocular yapılanması, komşu Suriye’nin desteğiyle daha güçlü bir hâle geldi. Bu destekle Türkiye’ye karşı eylemlere başlayan PKK yapılanması Türkiye karşıtı diğer ülkeler tarafından da desteklenmeye başladı. Çünkü Hafız Esad’ın bu adımının başarılı olduğunu diğer ülkeler de gördüler.

Diyarbakır Cezaevi Bir Proje miydi?

            12 Eylül askeri darbesi sonrasında aktif hâle gelen Diyarbakır Cezaevi’nde Kürt kökenli vatandaşlara akla hayale gelmedik işkenceler uygulandı. Terörle alakası olmayan birçok Kürt vatandaşı gördüğü işkenceler nedeniyle dağa çıktılar. Diyarbakır Cezaevi’nin terör sorununu körükleyen sonuçlar ortaya çıkarması, bunun bir proje olduğu yönündeki iddiaları kuvvetlendirdi. PKK’ya karşı yürütülen bu mücadele esnasında öyle büyük hatalar yapıldı ki bu hatalar oluşturduğu sonuçlar itibariyle adeta vatan hainliğiyle eş değerdi.

            Türkiye’de bir televizyon kanalında silahlı kobra helikopterinin kokpit içindeki kamera görüntüleri yayınlandı. Bir operasyon esnasında pilot ve silahçının kendi aralarındaki diyaloğu PKK terör örgütünü harekete geçirdi. PKK, omuzdan atılan, karadan havaya Rus füzelerini Sırbistan’dan aldı ve bu füzelerle çok sayıda helikopteri düşürdü. Verdiğimiz bu örnek, PKK ile gösterilen mücadelede yapılan hataların en küçüğü şeklinde değerlendirilebilir ama sonucu itibariyle çok büyük hasarlara yol açtı. PKK’ya verilen bu destek bununla da sınırlı kalmadı. Türkiye ile sorun yaşayan ülkeler, silah desteğinin yanı sıra eğitim konusunda da çok yardım ettiler.

Terörle Mücadelede Yeni Dönem

            PKK, özellikle kaçakçılarla mücadele için sınırlara yakın bölgede kurulmuş olan karakollara saldırılar düzenledi. Örgütün bu karakol saldırılarında Türkiye çok kayıplar verdi. Durum böyle olunca açık hedef hâline gelen karakollar devre dışı bırakıldı. Bunların yerine “kalekol” diye adlandırılan yeni karakollar devreye girdi. Türkiye bununla yetinmedi. Terörle mücadelede devrim sayılabilecek sınır ötesi operasyonlara başladı. Türkiye’nin ortaya koymuş olduğu terörle mücadeledeki yeni anlayış çok başarılı oldu. Özellikle, Milli İstihbarat Teşkilatı’nın sınır ötesi PKK’nın üst düzey yöneticilerini hedef alan operasyonları örgüte çok büyük darbe vurdu. Bu yeni süreç, PKK’yı adeta bitirme noktasına getirdi. 

            Evet, Türkiye terörle mücadelede geçen kırk yıllık sürede sonuca hiç bu kadar yaklaşmamıştı. PKK artık geriye sayıyor.

Vesselam.