Aslında bu başlık standart dışı bir makalenin ipuçlarını veriyor. Evet… Gelin hep birlikte düşünüp geçmişe doğru uzanalım.

Bir Ülke Düşünün…

 

Ordusunun ihtiyaçlarını tamamıyla yurtdışından sağlamak zorunda kaldıkça kalan.

Bir Ülke Düşünün…

Soydaşlarını Rum soykırımından koruyabilmek için yapacağı askeri harekatı, teçhizat yetersizliğinden dolayı erteledikçe erteleyen.

Bir Ülke Düşünün…

Kendi piyade tüfeğini üretebilmek için adeta Almanya’ya yalvardıkça yalvaran.

Bir Ülke Düşünün...

 

Çıkarma gemisi olmadığı için askerini Kıbrıs’a gönderemeyen ve eli kolu bağlı, çaresizlik içinde kıvrandıkça kıvranan.

Bir Ülke Düşünün…

ABD’nin insafına kalan ve F-104’lerde yani “uçan tabutlarda” gözbebeği pilotlarını şehit verdikçe veren.

Bir Ülke Düşünün…

Batılı ülkelerin ambargoları karşısında terör örgütleriyle mücadelede başarısız olup yenildikçe yenilen.

Bir Ülke Düşünün…

Savunma sanayi alanında yokları oynadıkça oynayan.

Bunları söyledikten sonra, gelin şimdi de savunma sanayi alanında günümüz Türkiye’si içinde bulunduğumuz durumu şöyle bir gözden geçirelim.

Bir Ülke Düşünün…

 

Savunma sanayinde yerlilik oranını yüzde yirmilerden yüzde seksenlere çıkaran.

 

Bir Ülke Düşünün…

 

Kendi savaş uçağını kendisi üreten.

Bir Ülke Düşünün…

Kendi milli piyade tüfeğini üretmekten de öte ihracını yapan.

Bir Ülke Düşünün…

Kendi savaş gemisini yapıp dünyadaki ülkelerden siparişini alan.

Bir Ülke Düşünün…

İnsansız silahlı savaş uçağıyla gökyüzünde düşmanlarına korku salan.

Bir Ülke Düşünün…

Milli mühimmatını sadece kullanan değil, aynı zamanda başka ülkelere de gönderen.

Savunma sanayi alanındaki güncel durumu sizlere aktarmaya çalıştım. Bugünkü durumla ilgili sayfalarca makale yazılabilir fakat ben sadece geçmişten günümüze oluşan farkı ortaya koymak istedim. Artık umursamazlıktan kaynaklanan unutkanlıklarımızı bir nebze olsun ortadan kaldırma amacındayım.

Vesselam…