-Tahıl koridoru

-Ukrayna- Rusya savaşı

-Esir takası ve geçici ateşkes uygulamaları

-Ermenistan- Azerbaycan gerilimi

Bunlar Türkiye’nin yakın tarihte “arabulucu” rolüyle dünya devletlerinden alkış aldığı konular.

***

-Gazze’de güvenli yer yok,

-Gidecek yerimiz kalmadı.

-Ekmek yok- su yok- ilaç yok

-Kaçın dedikleri yerleri de bombalıyorlar.

Bunlarda Gazze’li Müslümanların dünyaya haykırdığı yardım çığlıkları…

***

Hal böyle olunca,

Türkiye, İsrail Filistin çatışmasında arabulucu rolünde gibi görünse de Ermenistan Azerbaycan savaşında taraf olduğu gibi aslında özgür Filistin davasında da taraf…

Dün olduğu gibi bugün de Filistin’in yanında.

***

Aslında Türkiye’nin tavrı net.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın son 1 haftadır kullandığı ifadeler Türkiye’nin nerede durduğunu ortaya koyuyor.

2 başlıkla özetlemek gerekirse

1-Barış

2-Özgür Filistin Devleti

*

-Hamas’ın saldırıları

-İsrail in verdiği karşılık

-Ve o günlerde Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan taraflara gelen “itidal” çağrısı…

*

Sağcısından, solcusuna,

İş adamından, sanatçısına…

Uzun bir aradan sonra Türkiye’de ilk kez siyaset rafa kalktı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “itidal” mesajı büyük takdir topladı.

*

Ancak bugün geldiğimiz noktada şartlar ilk günkü gibi değil.

İsrail tam bir terör devleti gibi hareket ediyor.

Uluslararası savaş kuralları ayaklar altında.

Kan, intikam ve katliam sesleri yükseliyor.

*

Avrupa’nın görmezden geldiği ve sessiz kaldığı bu çirkin tavır, Türkiye’nin sesini yükseltmesine neden oldu.

Barış ve itidal söylemi hala cepte, ancak Türkiye’nin tavrı ve tutumu artık daha sert.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın son günlerde yaptığı açıklamalardan da bunu anlamak mümkün.

Erdoğan, İsrail’in sivil katliamına ilk sert çıkışını TBMM’deki grup toplantısında yaptı.

İsrail için;

"Sivil insanları öldürmek ancak örgüt refleksidir. Devlet gibi davranmazsa örgüt muamelesi görür." İfadelerini kullandı.

*

İsrail’e verilen mesaj netti.

İsrail, Gazze’de katliam yapıyor.

Türkiye bu zulme sessiz değil.

Filistin’in açık ve net olarak yanındayız.

*

Türkiye geçmişte olduğu gibi bugün de İsrail-Filistin çatışmasında taraf.

*

Çünkü İsrail savaş kurallarını ve insan haklarını hiçe sayıyor dün olduğu gibi bugün de Gazze’de sivil katliamı yapıyor.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ilk günlerde yaptığı “itidal” çağrısı nasıl kamuoyunda takdir gördüyse sonraki açıklamaları da aynı ölçüde destek ve takdir gördü.

*

Peki, İsrail-Filistin çatışmasında

-Türkiye’nin arabuluculuk rolü üstlendiği,

-Barış, itidal çağrısı yaptığı,

-Ve Filistin davasını desteklediği noktada

*

Avrupa ve ABD nerede duruyor?

Kimler, ne planladı?

Bu çatışma, kimin ya da kimlerin işine yarayacak?

*

Yanıtı asıl bilinmesi gerekenler bunlar.

*

-ABD, bölgemizdeki istikrarsızlığın ve kaosun 1 numaralı planlayıcısı

-Jandarma edasında

- Nefes aldığı yerlere kan ve gözyaşı getiriyor.

-Orta Doğu’nun mikseri ünvanını kimseye bırakmıyor.

*

Cumhurbaşkanı Erdoğan, ABD’nin, İsrail-Filistin çatışmasında nasıl bir oyun kurucu olduğunun farkında.

O nedenle külliyede yaptığı dünkü son konuşmasında ABD’yi “es” geçmedi.

Amerika’nın bölgeye uçak gemisi göndermesine ve savaşın ateşini körüklemesine

Üst perdeden tepki gösterdi.

“Senin ne işin var orada” diye sordu Biden yönetimine…

Aslında bu soru hem ABD’ye

hem de İsrail’in yaptıklarını görmezden gelen Avrupa’ya bir tepkiydi.

*

-İsrail’in ABD’nin baskılarına rağmen Çin ile yakınlaşması.

-Çin ile teknoloji anlaşmalarına imza atılması.

Son dönemde ABD ile İsrail arasında soğuk rüzgarlar estiriyordu.

*

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Davos’ta verdiği “one munite” ayarından yıllar sonra İsrail-Türkiye ilişkilerinde yeni bir döneme girildi.

Erdoğan ABD’de Netenyahu ile görüştü, onu Türkiye’ye davet etti.

*

İsrail Başbakanının hem Çin’e gitmesinin hem de Türkiye’ye gelmesinin gündemde olduğu bir dönemde birileri düğmeye bastı.

*

-Hamas devreye sokuldu.

-İsrail’e “Aksa Tufanı” isimli operasyon yaptırıldı.

Ve Netenyahu’ya intikam yemini ettirildi.

*

Peki, ya sonuç.

*

Görünen o ki;

günün sonunda fatura İsrail Başbakanı Netenyahu’ya kesilir.

-İsrail halkının ikiye bölündüğü,

-“yargı reformu” protestolarının arttığı

-ve Netenyahu’nun savaş ilanı yaptığı bir dönemde

Kaybeden İsrail Başbakanı olur.

Biden yönetiminin istediği de bu zaten.

*

Kendi güdümünden çıkmış,

Çin’e, Türkiye’ye ve bölgedeki diğer ülkelere yakınlaşmış ya da ticari anlaşmalara girişmiş bir İsrail istemiyor ABD.

*

Ağustos 2020’de Birleşik Arap Emirlikleri ve İsrail arasında bir anlaşma imzalandı.

Adı: İbrahim anlaşması.

Zemini oluşturan baş aktör kim?

O dönemin ABD Başkanı Trump.

Peki, amaç ne?

Körfez Araplarının İsrail ile ilişkileri normalleştirmek.

Anlaşmanın kapsamına, Birleşik Arap Emirlikleri, Bahreyn, Sudan ve sonra Fas da katılmıştı.

Zaten 1974 Camp David Sözleşmesi’nden beri Mısır İsrail’i tanıyordu.

Ama en önemlisi, Suudî Arabistan İsrail ile iş tutmaya doğru gidiyordu.

*

Sonuç?

Nasrettin Hoca’nın  kazanı doğurdu.

Biden yönetimi İsrail’e “patron benim,

kendine üvey ana baba ve üvey evlatlar edinemezsin” dedi.

*

ABD, Hamas hamlesiyle İsrail’in bölgede kurmaya çalıştığı ilişkilere limon suyu sıktı.

Gazze’de işlenen insanlık suçu,

İsrail’in Çin ile, Türkiye ile ve Körfez’deki Arap ülkeleriyle kurduğu diyaloğu paramparça edecek nitelikte.

*

Hamas’ın İsrail’e yaptığı saldırılardan İran kokusu da geliyor.

Hamas destekçisi İran da tıpkı ABD gibi İsrail’in Arap ülkeleriyle ilişkilerinin normalleşmesini istemiyor.

*

Bunun en net göstergeleri;

-Hamaney’in “Hamas’ın yanındayız” açıklaması

-Ve İsrail ile yakınlaşan ülkelere “yanlış ata oynuyorsunuz” uyarısı çekmesi

*

İran şunu çok iyi biliyor.

İbrahim anlaşmaları İsrail’in Körfez’deki Arap ülkeleriyle normalleşmesini sağlıyor.

Bu durum da İran’ı zayıflatıyor.

*

Son sözü söylemek gerekirse

*

SON SÖZ:

 

ABD kendine bağlı, yalnız bir İsrail

İran ise çevresiyle sorunlu zayıf bir İsrail hayal ediyor.

*

Filistin konusunda terör örgütü gibi hareket eden İsrail devleti bölgede ateşle oynuyor.