Kazanmaya kilitlenmiştik. Kaybetme ihtimalini aklımızın ucundan bile geçirmemiştik. Bu yüzdendir ki üzüntümüz ve hayal kırıklığımız derin oldu. Boğazımız düğümlendi, isyan ettik, hıçkırarak ağladık… Ancak umudumuzu hiç kaybetmedik, mücadele inancımızdan asla vazgeçmedik. Çünkü biliyoruz, sonunda biz kazanacağız; kazanan demokrasi olacak. Ajitasyon yapmıyorum, ortak duyguların tezahürünü söylüyorum.
Ancak 21 yıllık yıpranmış AKP iktidarını ve Recep Tayyip Erdoğan’ı bu konjonktürde yenememenin ciddi hatalardan kaynaklandığını kabul etmememiz gerek. Örgütlenme modelimizi, çalışma tarzımızı ve mücadele anlayışımızı değiştirmemiz gerek.
Seçim kazanılsaydı şüphesiz ki en büyük pay Kemal Kılıçdaroğlu’nun olacaktı. Uyguladığı politikalar yere göğe sığdırılamayacak, belki de üniversitelerde demokrasi dersi olarak okutulacaktı. Kemal Kılıçdaroğlu, Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş süper üçlü olarak tarihteki yerini alacaktı. Kemal Kılıçdaroğlu ve Meral Akşener’in kurduğu ittifakın ne kadar doğru bir hamle olduğu, ittifakın genişletilmesinin siyasi dahilikle eşdeğer olduğu anlatılacaktı. Herkes kendine bir pay çıkaracak, başarı paylaşılamayacaktı.
Ancak hem Cumhurbaşkanlığı hem de parlamento seçimlerini kaybettik. Hemen ardından bir suçlu aranmaya başlandı. Vurun abalıya misali, Cumhurbaşkanı Adayımız, Genel Başkanımız Kemal Kılıçdaroğlu seçimi kaybeden tek sorumlu olarak ilan edildi. Oysaki ilk taşı günahsız olanımız atsaydı, seçimin kaybedilmesinde hepimizin az ya da çok payı olduğu görülürdü.
Kimse eleştirilemez değildir, Kıliçdaroğlu da değildir. Ancak bir hakkı teslim etmek, eleştiri hakkımıza helal getirmez. Başarıyı hanemize yazarken, başarısızlığı tek kişinin hanesine yazmaktaki mahirlik kabul edilemez.
Seçimin kaybedilmesinde tek bir neden aramak doğru değildir. Sonuçlara az ya da çok etki eden nedenler vardır.
Bu seçim sürecini dört aşamada ele alabiliriz.
1- İttifakların kurulması, politika ve aday belirleme süreci
2- Seçim çalışmaları sürecinde partilerin ve adayların propaganda, vaat ve mitingleri
3- Seçim günü sandık güvenliğinin sağlanması, oyların doğru sayımı ve ilan süreci
4- Sonuçlar ilan edildikten sonra yapılması gerekenler
Aday belirleme sürecinde Millet İttifakı içinde yer alan siyasi partiler, sendikalar, demokratik kitle örgütleri ve demokrasi güçleri Millet İttifakı’nın tek adayla çıkması gerektiğini savunmuştur. Kararlar da o doğrultuda alınmıştır.
Cumhur İttifakı Anayasa’ya aykırı olmasına rağmen, Recep Tayyip Erdoğan’ın adaylığını ilan etmiştir. Millet İttifakı tarafından cılız itirazları saymazsak, tam bir kabullenme ile karşılanmıştır.
Millet İttifakı ve demokrasi güçlerinin desteklediği Kemal Kılıçdaroğlu’nun adaylığı ise tartışmalar nedeniyle çok geç ilan edilmiştir.
Ankara ve İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlarımızın aday yapılması tartışmalarının uzaması; Kemal Kılıçdaroğlu ile adeta yarıştırılmaları seçmeni bölmüş sandıktan uzaklaştırmıştır.
“Kazanacak aday” tartışmalarının uzun bir süre devam ettirilmesi, Kemal Kılıçdaroğlu’nun aday gösterilmeden yıpratılmasına neden olmuştur.
Son virajda Meral Akşener’in masadan kalkma hamlesi, seçimden sonra pek konuşulmasa da hem partisine, hem de ittifaka kaybettirmiştir. Bu hamle Millet İttifakı’na yönelen seçmende büyük bir kırılma yaratmıştır. Bundan dolayıdır ki Meral Akşener mitinglerde CHP seçmeninden partisine oy istemiştir.
Recep Tayyip Erdoğan ve Devlet Bahçeli’nin Millet İttifakı’nı terörle ilişkilendirmesine sessiz kalınmıştır. Erdoğan’ın Kemal Kılıçdaroğlu’nu terörle ilişkilendiren montaj videolarına zamanında hak ettiği tonda tepki verilmemiştir. Benzer videolarla propaganda yapılmasına adeta göz yumulmuştur. Cumhur İttifakı’nın IŞİD ve Hizbullah’la kurduğu seçim ittifakı adeta yok sayılmıştır. Camdan evi olan Cumhur İttifakı “terör” konusunda bize taş atarken, ciddi bir hamlemiz olmamıştır. Vurdumduymazlık kaybetmemizde etkili olmuştur.
Seçimleri kaybetmemizde kırsaldan gelen oyların etkili olduğunu sağır sultan bile biliyor. Kırsal kesimdeki örgütsüzlüğümüze rağmen, gerekli çalışmalar zamanında yapılmamıştır. Üstelik kırsalda sandıklara da yeterli düzeyde sahip çıkılamamıştır.
AKP ve MHP’nin, HDP’yi (Yeşil Sol Parti) hedefine koyan ötekileştirici politikalarına İYİ Partinin de ortak olması, Cumhur İttifakı’ndan Millet İttifakı’na oy geçişinin önüne set vurmuştur. Millet İttifakı’nın diğer partileri de bu algıyı yıkacak politikalar geliştirememiştir. CHP bu konuda yalnız kalmış, söylemleri de yeterli etkiyi yaratamamıştır.
Millet İttifakı’nı oluşturan partiler Cumhurbaşkanı adayı Kemal Kılıçdaroğlu’nun seçilmesi için kendi seçmen kitlelerini yeterince harekete geçirememiştir. Oy oranlarına baktığımız zaman milletvekili seçimlerinde de beklenen destek alınamamıştır.
Örgütlenme hayatın her alanındadır. Sokakta başlar mahallelerde, kahvelerde, evlerde, tarlalarda, fabrikalarda, sendikalarda, demokratik kitle örgütlerinde ilmek ilmek örülür… Örgütlenmeyi masa başından talimatlarla, toplantılarla yürütme anlayışı bize kaybettirmiştir.
Milletvekili adaylarının belirlenmesinde uygulanan mülakat sistemi de kaybettirmiştir. Milletvekili adaylarının 8 kişilik komisyonca belirlenmesi örgütlerimizin devre dışı bırakılmasına ve örgütlerin istediği adayların listelerde yer bulamamasına sebep olmuştur.
Aday olmak için istifa eden il başkanlarının çok büyük bölümü seçilecek yerden aday gösterilmemiş, bu da örgütlerde huzursuzluğa neden olmuştur.
Üç dönemden fazla milletvekili adayı olanların, tekrar aday yapılması da örgütte ciddi tepkilere neden olmuştur.
CHP listelerinden aday gösterilen Saadet, Gelecek ve DEVA adaylarının yüksek oy getirecekleri bölgeler doğru tespit edilememiştir. Bazı adayların ise CHP tabanının tepki gösterdiği yerlerden gösterilerek seçmenin hassasiyeti göz ardı edilmiştir.
CHP Meclis Grubunda milletvekilleri bazı mesleklerde yoğunlaşırken, bazı mesleklerde ya da uzmanlık alanlarında hiç milletvekili olmaması kamuoyunda şaşkınlıkla karşılanmıştır.
Örneğin emek cephesinin temsilcileri Meclis’te temsil edilmemiştir. Bu dönem CHP Meclis Grubunda sendikacı bir tek milletvekili yok. Kulağa inanılmaz geliyor ancak bu doğru! Sendikaların, demokratik kitle örgütlerinin sözcüleri Meclis’te yoksa bir yanımız hep eksik kalacak.
Milli Eğitim Komisyonunda görev alacak öğretmenin, tek bir eğitim uzmanının bulunmaması da tepki yaratmıştır.
Parti Okulu yine beklenen performansı gösterememiştir. Yoldaşlık bilinciyle harekete geçen, militan kadroları yetiştirmekte yetersiz kalmıştır. “Öbek Örgütlenmesi Modeli”nın de sözde kaldığı görülmüştür. Yeterli sandık görevlisi ve müşahit bulamamamızın nedenini nasıl açıklayacağız? İletişim teknolojilerimizin de sandık sonuçlarını almamız için yeterli altyapıya sahip olmadığı ortaya çıkmıştır. Sonuç olarak; bu seçimde de Parti Okulu, Örgütlerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcılığı ve Bilgi ve İletişim Teknolojileri Başkan Yardımcılığının beklediğimiz düzeyde koordineli çalışamadıkları görülmüştür.
Bizim çuvaldızı iktidara batırırken, kendimize de en azından bir iğne batırmamız gerekmez mi?
Şimdi herkes değişim istiyor. Bir kesim değişimden sadece Genel Başkan değişimini kastediyor. Sadece Genel başkanın değişmesi sorunları çözecek mi? Değişim isteyen herkesin, değişimin altını doldurması gerek. “değişim” derken altını boş bırakmak değişim istememektir.
Aynı örgütlenme modelleriyle, aynı sonuçları alacağımız ortada. Toplumsal muhalefeti örgütleyemeyen bir CHP iktidar olamaz! Sokağa çıkmayan, mahallelere girmeyen, vatandaşın evine gitmeyen, duygusal bağ kuramayan bir parti nasıl iktidar olacak?
Madem kırsal kesim oyları metropol oylarının çok gerisinde, madem bu sonuçlar seçim sonuçlarını etkiliyor, madem yıllardır bu biliniyor, neden örgütlenme modelimizi değiştirmiyoruz.
Bu seçim sonuçları gösteriyor ki ikna edemediğimiz çok kesim var.
Cumhuriyet Halk Partisinin şu aşamadan sonra, bir değişim ve dönüşümü önüne koyarak ilerlemesi gerek. Değişim çağırısı yapanların da somut önerilerini sunmaları en doğru yöntem olacaktır. Değişim isteyen herkesin şu sorulara yanıt vermesi gerek:
1- Parti programı değişecek mi?
2- Tüzük değişikliği yapılacak mı? Yapılacaksa ne öneriyorsunuz?
3- Örgütlenme modeli öneriniz var mı? Varsa nelerdir?
4- Çalışma tarzı ve mücadele anlayışınız nedir?
5- İl, ilçe, mahalle seçimlerinde üyelerin söz ve karar sahibi olması için önerileriniz nelerdir?
6- Milletvekilleri, belediye başkanları, il genel meclisi üyeleri ve belediye meclis üyelerinin belirlenmesinde kararı kim verecek? Üyeler mi? Parti Meclisi mi? Merkez Yönetim Kurulu mu?
Tüm bu sorulara açık ve net yanıtlar verilmeden, dönüşüm ve değişim olmaz.
Cumhuriyet Halk Partisi dönüşüm ve değişimi sağlayacak iradeye ve kadrolara sahiptir. Cumhuriyetin ikinci yüzyılını demokrasiyle taçlandıracağız. Yolumuz açık olsun…