Olivier Hirschbiegel'in yönettiği 2002 yapımı 'Das Experiment,' sosyal psikoloji deneylerinden biri olan Stanford Hapishane Deneyi'nden esinlenerek, güç ve otorite dinamiklerinin insan davranışları üzerindeki derin etkilerini çarpıcı bir şekilde ele alır. Hirschbiegel bu yapımda, sıradan bireylerin otoriteye olan eğilimlerini ve güç kazanımının ardından karakterlerinin nasıl değiştiğini gözler önüne seriyor.
Filmin hikayesi, hapishane ortamında gerçekleşen bir deney çerçevesinde, katılımcıların gardiyanlar ve mahkumlar olarak iki gruba ayrılmasıyla başlar. Başlangıçta, katılımcılar rollerine uyum sağlamaya çalışırken görülen değişimler, kısa süre içinde güç dengesizliklerinin tehlikeli sonuçlarını doğurur. Gardiyan rolünü üstlenen katılımcılar, ellerine verilen gücün konforuyla, baskıcı, zorba ve acımasız davranışlar sergilemeye başlar. Kendilerine tanınan bu konforlu alanı, aslında deneye tabi tutulan birer mahkûm oldukları gerçeğini hiçe sayarak, yaşadıkları güç zehirlenmesi ile, güç sahibi olmanın ve otoritenin, insan doğasında latent olarak bulunan karanlık yönleri nasıl ortaya çıkarabileceğini somut bir şekilde gösterirler. Bu anlamda yönetmen, insanın davranışlarını yönlendirme konusunda içinde bulundukları konum, kat ve makamın ne derecede belirleyici olduğunu, vahşileşmenin ve zorbalaşmanın konjonktüre göre ne denli büyük bir değişime uğrayabileceğini sahneler.
Güç sahibi bireylerin, zamanla empatiden yoksun hale gelmesi, otoritenin sınırsızlığı karşısında yasaların ve etik değerlerin yok sayılması gibi konular, filmde çarpıcı olaylar dizisiyle izleyiciye sunulur. Aynı zamanda, otoriteye karşı koyma iradesinin kaybolması ve itaatin içselleştirilmesiyle, toplumsal yapıların nasıl şekillendiği sorgulayıcı bir bakış açısıyla ele alınır. Zira aynı şartlarda yaşamalarına rağmen iki farklı sınıfa ayrılmış mahkumlar, sistemin biçtiği role göre davranışlarını ve aksiyonlarını değiştirmiş ve dönüştürmüşlerdir. Otoritenin yarattığı bu dönüşümler, sadece bireylerin değil, toplumların da yozlaşmasına neden olabilecek çıkarımlardır. Toplum içindeki güç dinamiklerinin dengesi bozulduğunda, sosyal adalet ve insan hakları kavramları tehdit altına girer. Dolayısıyla, 'Das Experiment,' gücün sorumluluk ve etikle yönetilmediğinde hem bireysel hem de toplumsal boyutta nasıl bir kaosa yol açabileceğini etkileyici bir şekilde gözler önüne serer.
Elbette burada gardiyanların temsil ettiği otoritenin karşısında asıl irdelenmesi gereken grup mahkumlar grubudur. Zira filmdeki “mahkumlar”, Milgram'ın ünlü itaat deneyindeki gibi, otoriteye kolayca boyun eğer ve örgütlenemez. Bu aynı zamanda toplumdaki ezilen sınıfların örgütsüzlüğünü, başkaldırmaktan uzak sessizliğini yansıtan bir kompozisyondur.
Film, aynı zamanda sosyal normların ve ahlaki değerlerin, uygun koşullar altında ne kadar hızlı çözülebileceğini gösterir. Bu anlamda filmin anlatısına göre toplumsal düzen denilen kavram aslında son derece kırılgan ve hızla değişebilen, baskıcı bir yönetim ile insanlık için tehlikeli bir düzensizliğe dönüşebilen bir yapıdır.
Das Experiment, yakın dönem Türkiye’sine dair sosyolojik çürümenin yansımalarını gözlemleyebileceğimiz bir yapım olarak dikkat çekiyor. Zira son dönemlerde artık günlük yaşamımızın sıradanlaşmış haberleri haline gelen şiddet, kavga, cinayet gibi unsurlar aslında güce sahip olan herkesin kendi hukukunu sağlamaya çalıştığı bir toplumsal buhranın işareti. Bu anlamda güç ve otoritenin insan psikolojisi ve toplumsal dinamikler üzerindeki derin etkilerini yaşadığımız bu günlerde Das Experiment’teki psikolojik yansımaları irdelemek ve bunun toplumdaki aynasını gözlemlemek önemli bir yol haritası.
Sinema dolu günler…