Cumhurbaşkanı Erdoğan ‘Biz bitti demeden bitmez’ diyerek partisinin motivasyonunu güçlendiren ciddi bir konuşma yaptı.
Ak partinin tarihsel sürecini ve Filistin’e bakış açısını hamaset söylemleri ile itibarsızlaştırmak isteyenlere de fırsat vermeyeceğini dile getirdi.
Ak parti olarak değil, Cumhur ittifakı olarak elde edilen başarının toplamdaki karşılığını da özellikle vurguladı.
Açıklamalarında kısa bir mola verdiklerini ve kaldıkları yerden devam edeceklerini söyledi.
Bir liderden beklenen açıklamaları dinlediğimizi söyleye biliriz.
Fakat Ak Parti içerisinde kısa sürede bu söylemin her birimden partililer tarafından dile getirilmesi soru işaretlerini de beraberinde getirdi.
Öncelikle biz bitti demeden bitmez ifadesini kullanan liderin bu mesajları partililerine söylediği, bu hususta gerekenin partililer tarafından yapılması gerektiği hususu unutulmuş olmalı ki partinin en üst kademesinden en alt kademesine kadar herkes bu söylemi tekrar etmeye başladı.
Evet Cumhurbaşkanı Erdoğan bu mesajı vermekte ciddi bir kararlılık göstere bilir ama parti içerisinde herkesin kendisini Erdoğan gibi görmeye başladığını, vatandaşın yerel seçimlerle Ak partiye verdiği uyarı kartını Erdoğan’dan başka hiç kimsenin üzerine almadığını hayretler içerisinde izlemeye devam ediyoruz.
Bir nevi Cumhurbaşkanı Erdoğan haricindeki herkesin kadercilik söylemine sığındığını, hiçbir surette çaba göstermediğini, üzerlerinde rehavet oluştuğunu, nasıl olsa Reis halleder diyerek kolaya kaçtıklarını görebiliyoruz.
Ak parti içerisinde analiz yeteneğini kaybetmiş, sadece bir söylemi tekrar etmekten öte bir adım atılmıyor.
Liderin söylemine inanıyorlar ama liderin söylediğini gerçekleştirmek için sorumluluk almıyor, çaba göstermiyorlar.
Oluşmuş olan bu tablo için çözümün adresini bilen ama çözüm için kollarını sıvamayan aynı zamanda oluşturdukları çemberin içine kendilerinden başka kimseyi almak istemediklerini görebiliyoruz.
Yirmi iki yıllık bir süreçte aynı isimlerin veya bu isimlerin yakınında olan bireylerin sahaya sürüldüğünü görüyoruz.
Yerel yönetimler noktasında Ak Parti’yi adamcılığa kurban ettiklerini görüyoruz.
Sırf birilerinin adamına kazandırmak için takla atanlar, milletin adamı olan Erdoğan’a ve Ak Parti davasına ihanet ediyorlar.
Ak Parti’yi öyle bir hale getirdiler ki artık vatandaş Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın nice çilelerle kurduğu bu partinin tekrar dirilmek için Anadolu’daki tabirle binayı tadilat edeceğine yık yeniden yap diyorlar.
Özellikle CHP’nin oylarını arttırmadığı, Ak Partililerin sandığa gitmediğini büyük bir teselli olarak anlatmaya başlayan partilileri görünce, kötü vakadan dahi pay çıkarmak istemediklerini ne yazık ki görebiliyoruz.
Evet CHP yaklaşık bir milyon gibi bir oy artışı sağlamış,
Ak parti ise yaklaşık 8 milyon gibi bir oyu sandığa götürememiştir.
Sandığa götürülemeyen seçmen neden sandığa gitmedi?
Neden ikna edilmedi?
Neden sandığa gitmeleri için gayret gösterilmedi.
Bu hususu şu şekilde açıklayabiliriz,
Ak parti içerisinde sahaya inmeyen, sahanın sesine kulak veremeyen ‘nasıl olsa kazanacağız’ diyen büyük bir kesim olduğunu pekâlâ biliyoruz.
Burada oluşan başarısızlık sandığa gitmediler ne yapalım diyerek kapatılabilir mi? Hayır.
Örneğin küçük bir ilçede ramazan günü pide sırasına giren yaklaşık elli vatandaşın yanına yanaşan siyah bir makam aracından takım elbiseli biri iniyor, bu zat herkesin önüne geçip hazırlanan on- on beş pideyi alıp oradan ayrılıyorsa sırada bekleyen vatandaşlar seninle sandıkta görüşürüz diyebilir mi? Pekâlâ diyebilir.
İlçe başkanı olan arkadaşın terbiyesizliğini bütün bir partiye mal etmek ne kadar yanlış ise
Temsil makamında olduğu halde yanlışa kapı aralamakta il başkanının yanlışı değil midir?
Büyümek, ben ve kibir hissiyatını tetikler.
Büyümek ne oldum delisi eder insanı.
İnsanın kendini bilmesi ise büyümeyle birlikte tevazu ve alçakgönüllülüğü beraberinde getirir.
Ülkemizde bu olay garip bir şekilde tersten uygulanıyor.
Lider tevazu ve alçakgönüllü olurken,
Diğerleri kibir ve ben tuzağına çok rahat düşüyor…
Bu konuyu Şah Hatayi’nin sözü ile bitirmek istiyorum;
‘Kibirdir yorulup yollarda kalan’
Diğer tarafta sahneye yeni çıkan CHP’de milletin verdiği imkânı çarçur edebilecek sinyaller almaya başladık.
Örneğin Afyon’da ‘bu kapıdan HDP’liler hariç herkes geçebilir diyen,
İmamoğlu’nun dili sürçmüştür diyerek düzeltmeye çalıştığı,
Özgür özelin kafası karışmıştır diyerek HDP’lilere laf kondurmak istemediği,
Afyon Belediye Başkanının işten çıkarmalara başladığı iddia ediliyor,
Yine İstanbul’da ilçe belediyesini alan Onursal Adıgüzel’ineşini başka bir belediyede başkan yardımcısı yaptığı,
Ve yine, Eskişehir Odunpazarı Belediye Başkanı Kazım Kurt’un kızı Tutku Kurt Bayyurt’un Çankaya Belediye Başkan Yardımcısı olarak atandığı da biliniyor.
Bir zamanlar siyasi partinin birine metin yazarlığı için teklif götürülen bir Arkadaş teklif sahibine şu soruyu sormuştu?
Sizin hedefiniz, beklentiniz nedir?
Verilen cevap ise aynen şu şekilde olmuştu;
‘Onlar saltanatı çok sürdüler, birazda biz saltanat sürelim’demişti.
Bu cümle hepimizi şok etmişti.
Belki de bizi şok eden o söylem gerçeğin ta kendisiydi.
Zira bugün saltanat olarak görülen yerlerde benzer hamlelerin yapıldığını ne yazık ki görebiliyoruz.
1986’dan bu yana yerel seçimlerde iktidara uyarı kartını çıkaran vatandaş hiçbir genel seçimde yerel seçimde destek verdiği partilere destek vermedi.
Bunun en önemli sebebi halkın umut beslediği yerel seçim kahramanlarının dört beş sene içerisinde gerçek maskelerinin düştüğü yönündeydi.
2024 yılında verilen desteği 2028 yılında da maharetsizlikleriile hiç edeceklerinin sinyallerini almaya başladık bile.
Unutmayın bu topraklar zor zamanlarda bağrından yeni evlatlar çıkarmıştır
Bu vatan asla devletsiz, devlette asla lidersiz kalmamıştır.
Yazımı Yavuz Ağıralioğlu’nun sözleri ile bitirmek istiyorum;
‘Din, meşrep tartışmasını bırakıyoruz. Ufka dönüyoruz. 85 Milyonun bir millet, 85 Milyonunda eşit olabildiği bir siyasal alanı demokrasi yüksek, hukuk standartları yüksek, dünyayla baş edilebilen konforlu bir ülke kurmak zorundayız. Bu millet zaman kaybedemez.’’