Herhangi bir ülkede cumhurbaşkanlığı seçimlerinin yapılması en önemli siyasi gelişme olarak sayılır. Çünkü ülkede yeni cumhurbaşkanının iktidara gelmesiyle birlikte o toplumda siyasi, ekonomik ve sosyal gibi alanlarda köklü değişiklikler yaşanır. Bu tür değişiklikler bazı siyasi gruplar ve kesimi memnun ederken toplumun diğer kesimlerinde memnuniyetsizlik yaratabilir.

Cumhurbaşkanlığı seçimi sürecinde adaylar ve bu adaylara yakın siyasetçiler arasındaki siyasi tartışmalar, eleştiriler ve kavgalar kızışır. Öyle ki gergin atmosfer o toplumun mevcut ve gelecekteki kaderini etkileyebilir.

Son iki yılda Türk toplumunda seçim etkisiyle böyle bir atmosfere tanık olduk. 14 Mayıs seçimlerine büyük ilgi gösteren Türk vatandaşların ülkenin siyasi sistemi hakkındaki görüşlerini özenle dile getirmesi, 2023 Türkiye seçimlerinin bir önceki seçimlere göre çok önemli olduğunu gösteriyor.

Muhalefet ve destekçileri AK Parti iktidarını sona erdirme konusunda oldukça kararlı, bu arada iktidar partisinin muhalefet partilerine yönelik tepkisi çığ gibi büyüyor. Bu ortam Türk halkının dikkatini daha çok çekmiştir. Özellikle Cumhur ve Millet İttifakı taraftarları, adaylarının başarısızlığını kendi başarısızlıkları olarak görüyorlar.

Tabii ki, bu tür kritik ortam daha önceki seçim dönemlerinde hissedilmedi. Ancak bu yazının başında da belirtildiği gibi, bazen seçim süreci gergin bir durum yaratabilir. Böylesi durumlar dünyanın farklı ülkelerinde meydana gelmiştir.

2023 Türkiye seçimlerinin sıcak siyasi gündemi ve kritik ortam 2009 İran seçimlerini anımsatıyor. O dönemde de İranlı seçmenler aynı Türkler gibi cumhurbaşkanlığı seçimi heyecanından son derece politize olmuştu.

2009 İran seçimlerinde siyasi kutuplaşma yaşandı. Bu yüzden seçim yenilgisini kabullenmek istemeyen Yeşil Hareketi taraftarları protesto eylemine başvurdu.

2019 seçimlerinde reformist adayın yenilgisi Yeşil Hareketi taraftarlarının protestolarına neden oldu.

Çünkü reformcular adaylarının başarısızlığını kendi başarısızlıkları olarak görüyorlardı. Elbette ki bu seçimde muhafazakar adayı kaybettiğinde bu adayın destekçileri sokaklara inmiş olacaktı.

Yeşil Hareket'in destekçileri, "Benim oyum nerede" sloganıyla seçim sonuçlarını protesto ederken bu seçimi hedef almaya çalıştı. Bir süre sonra şiddete dönüşen bu protesto eylemleri sona erdi ve ardından İran cumhurbaşkanlığı seçimlerinin hiçbir döneminde böyle bir durum yaşanmadı. Bu yüzden o dönemi İran’ın siyasi tarihinde acı bir olay olarak değerlendirebiliriz.

İran'da 2021 cumhurbaşkanlığı seçimlerinde böyle bir olaya tanık olmadık. Seçimler normal bir şekilde yapıldı, ancak seçime ilginin azaldığını gördük.

Şimdi 14 Mayıs seçimlerinde  2009 İran seçimleri sürecine benzer bir toplumsal heyecana tanık oluyoruz. Sokak röportajlarında Türk halkının konuşma ve anlatım biçimi ve sosyal medya kullanıcılarının yorumları, 2023 seçimlerinin 2018 ve önceki diğer seçim dönemlerinden çok farklı olduğunu gösteriyor. Seçim yarışmasını Türkiye'nin iki önemli adayı Recep Tayyip Erdoğan ve Kemal Kılıçdaroğlu'ndan hangisi kazanırsa kazansın, muhtemelen mağlup aday ve destekçilerinin seçimi protesto edecektir.

Bu tür protestoların nasıl gerçekleşeceği önemli, çünkü sokakta yapılan eylemler şiddete dönüşürse bir süreliğine toplum huzurunu bozar ve etkisi uzun sürer. Bu yüzden Türk güvenlik yetkililerinin 2009'da İran'da yaşanan olaylara benzer bir durumun yaşanmaması için bu önemli konuya dikkat etmesi ve Türk toplumunu sakinleştirecek gerekli önlemleri alması gerekiyor.