Magazin yazarı Birsen Altuntaş, Rekabet Kurulu’nun, oyunculuk sektöründe tekelleşme ve manipülasyon iddialarını gündemine aldığını beş ay kadar önce yazdığında sadece TV100 yazarı Fuat Uğur’un dikkatini çekmişti.

   Bu konuda üç yazı kaleme alan Uğur, yazılarında bir kadın menajerin, “kadın oyuncularından birini, bir eşcinsel şarkıcıyla sevgili gibi lanse edip şarkıcının iş adamı sevgilisinden 5 milyon dolar tırtıkladığını’ da öne sürmüştü. Uğur’un bu kadar ağır bir suçlamayı isim vermeden de olsa dedikodu biçiminde ve karşı görüş almadan aktarması sorunluydu.

     Altuntaş’ın “Rekabet Kurulu’nun 21 kast ajansı ve menajerlik şirketi hakkında rekabeti ihlal soruşturması açtığı”nı, 7 Ocak’ta web sayfasında yazmasına kadar da kimseler üzerinde durmadı bu iddianın. Rekabet Kurulu’nun soruşturma açıklamasıyla birlikte anımsandı o yazılar…

    Dizi sektörünün ünlülerinin paylaşımları sosyal medyada uçuşurken Fuat Uğur’un isim vermediği kadın menajerin ID İletişim’in kurucu ortağı Ayşe Barım, “reklam aşkı” yaşayanların da Serenay Sarıkaya ile Mert Demir olduğu söylentileri yayıldı.

    Enteresandır, tıpkı oyuncular gibi magazin medyasında da saflaşma oldu. Saflaşmanın en bariz iki örneği Sabah’ın magazin eki Günaydın ve Hürriyet’in magazin eki Kelebek’ti. İddialar, ilk günden itibaren hemen her gün Günaydın’ın manşetindeydi:

   “Rekabet Kurulu’ndan ‘Korku İmparatorluğu’na soruşturma, “Korku düzeni ifşa oldu”, “Bu zorbalık ve mafya düzeni bitsin artık”, “Suçlamalar ciddi, hedefteki isimler ifade verecek”, “Menajerler biat etmeyenin hayatını karartıyor”, “Gerçekleri karartma paniği / Ayşe Barım’a yurtdışı yasağı”, “Bazı menajerler mafya gibi”, “Güçlünün güçsüzü ezdiği bir sistem bu.”

     Kelebek ise altı gün boyunca sessizliğe gömüldü. Öyle ki, Rekabet Kurulu’nun soruşturma açtığını bile haberleştirmediler. Günler sonra Ahmet Hakan Hürriyet’teki köşesinde kısaca yer verdi; Kelebek’te de Orkun Ün ve Savaş Özbey köşelerinde yazdılar; o kadar.

1 (1)-1

     Savcılığın da soruşturma başlatması ve Ayşe Barım’a yurtdışı yasağı koymasıyla birlikte Kelebek, sessizliğini bozarak, savunma atağına kalktı. İlk olarak Serenay Sarıkaya ve Mert Demir’in avukatlarının “Bize ulaşan tebligat yok” sözlerini manşet yaptı. Mert Demir’in sözleri de aynı gün Hürriyet’te haber oldu. Bir gün sonra da savunma “Serenay’a haksızlık yapılıyor” haberiyle sürdürüldü. Hatta çok beğenilmiş olacak ki, Mert Demir’in sözleri ertesi gün bir daha yinelendi. Sarıkaya’nın savcılığa ifade vermesini de “Savcı o iddiayı sordu” diye haberleştirdi.

    Velhasıl, Günaydın ve Kelebek, uçlara kaymış ve taraf olmuş durumdalar. Günaydın, suçlamaları yayımlarken savunmalara yer vermiyor; iddia makamından yayın yapıyor. Kelebek ise okuru bilgilendirmeyerek ve sadece savunmaları yayımlayarak, soruşturulan menajerler ile şirketlerinin savunuculuğunu üstleniyor. İkisi de gazetecilik açısından hatalı.

Halk TV’nin reklam ilkesizliği

    Halk TV ve haber sitesi, aylardır Sinpaş şirketinin Marmaris’in Kızılbük koyunu betona çeviren inşaatına karşı yayın yapıyordu. Gözde Şeker de bir ay kadar önce yayımlanan “Kırmızı Çizgi” programında Halk TV’nin yaklaşımını şöyle açıklıyordu:

   “Halk TV olarak öyle peşkeş çekilen koyların, madene açılan ormanların takipçisiyiz. Adım adım takip ediyoruz. Bu takipten sonuç aldığımız çok sayıda da örnek var.

    Marmaris’te Kızılbük bir cennet köşe. En klişe ifadeyle. Fakat Kızılbük oldu betonbük. İnşaat yasağı var, uymayanlara mühürleme var, para cezası var. Fakat buna rağmen inşaata devam etme özgüvenini, cesaretini taşıyanlar var. Mahkeme ruhsatları iptal etti.”

    Gözde Şeker’in bu sözleri, Halk TV’nin Youtube hesabında “Mahkemeden bomba karar! Marmaris Kızılbük’ü talan eden Sinpaş’ın ruhsatları iptal edildi” başlığıyla sunuluyor.  

    Sinpaş’ın bu inşaatı hakkındaki “Hükümete yakın şirkete şimdi de valilik izni! Marmaris’i bu hale getirdiler!”, “Marmaris’teki koyu, Sinpaş 18 yıldır talan ediyor! İnşaat yasağı, mühür. Bu inşaat hepsinden muaf!” ve “Sinpaş’a mahkemeden şok. Cennet koyu betona boğan proje için iptal kararı” başlıklı haberler de hâlâ Halk TV’nin haber sitesinde duruyor.

     Fakat Dr. Cem Baykal’ın, sosyal medyadaki paylaşımından görüp, baktım ki Halk TV’nin internet sitesinde “Denize sıfır 2025 Nisan teslim” diye Sinpaş’ın bu inşaatının reklamı yayında.

1 (2)-2

     Haber ve programlarınızda bu inşaatın çevreye zarar verdiğinden, mahkemenin ruhsatını iptal ettiğinden bahsedeceksiniz; sonra da reklamını haber sitenize koyup o inşaatın tanıtımına ve satışına katkıda bulunacaksınız! En hafif deyimle, çelişik ve ilkesiz bir tutum bu. Haber ve yorum ile reklamlar birbirinden bağımsız değerlendirilemez.

    Dahası, haber ve yorumların zıddı reklam yayımlamak o kanalın para kazanmak uğruna haber ve yorumların inanılırlığını yok etmeyi göze aldığı anlamına gelir. Öyle ya, Halk TV’nin okur ve izleyicileri, hangisine inanacak? Haber ve yorumlarına mı, yayımladıkları reklamlara mı? 

 'Narin cinayeti'nde ham haberler

    Narin Güran cinayeti davasında mahkeme kararını verdi, dosya artık temyiz sürecinde. Ama cinayeti kimin, neden işlediği aydınlatılamadığı için tarafların aklanma çabaları da sürüyor. Sanıklardan Nevzat Bahtiyar’ın avukatı Ali Eryılmaz’ın paylaşımı da böyle bir çabaydı:

    “Az kaldı, görünen o ki ya bir itiraf gelecek ya da birbirlerini suçlamaya başlayacaklar. İlk suçlama da geldi. Yüksel ‘Salim yaptı’ dedi. Hadi bakalım, söz sırası Salim’de!”

   Gazeteciler, avukatın bu paylaşımının üzerine atladı desem yeridir. Artı Gerçek, Evrensel, Haberler, Habertürk, Hürriyet, Sputnik Türkiye, TGRT Haber, T24, Milliyet, Sözcü TV ve 24TV’nin de aralarında olduğu çok sayıda medya kuruluşu başlıklarda “iddia” sözcüğünü de kullanarak haber yaptı. Ama Akşam, Sabah, Gazete Duvar, Gazete Pencere, Halk TV ve CNN Türk’te avukatın sözleri, “Suçlamalar başladı”, “Cinayet itirafı” ve “İlk itiraf” gibi başlıklarla gerçekmiş gibi sunuldu.

     Hemen belirteyim, haber böyle yazılmaz. Haber doğrulanmış bilgilerle oluşturulur. Gazetecilik, paylaşımları kontrol etmeden aktarma mesleği değildir. Paylaşımları “iddia” diye yazmak gazeteciyi kurtarmaz, her söylenen hemen haber metnine dönüştürülemez.

    Avukatın paylaşımını haber yapmadan önce “Avukatın iddiası doğru mu?” ve “Anne gerçekten de itiraf etti mi?” soruları sorulmalı, yanıtı aranmalıydı. Doğru gazetecilik budur.

   Bahtiyar’ın avukatının sözlerine karşı, yetkilileri ya da Güran ailesinin avukatlarını aramak çok zor olmasa gerek. Nitekim A Haber muhabiri Sinan Yılmaz yetkililerle görüştüğü ve itiraf iddiasının doğrulanmadığı bilgisini haberine eklemişti.

    Maalesef sadece avukatın paylaşımına dayanarak yapılan haberler, annenin gerçekten böyle bir itirafta bulunup bulunmadığı bilgisini vermiyor. O yüzden bunlar haber değil, ham, yetersiz metinler. Gazeteciliğin soru sorma yeteneğinden eser yok bu metinlerde, şüphecilikten de…

İletişimcilerin iletişim hatası

    Yeni Şafak yazarı Ali Saydam’ın Onursal Başkanı olduğu Bersay İletişim analistlerinden Ramazan Çakmak, 15 Ocak’ta bazı medya kuruluşlarına bir e-posta gönderdi:

     “Sayın Gazeteci Dostumuz, Bugün İHA’da çıkan “Maslak’taki rezidans inşaatında cinayet” başlıklı haber, kaynağı İHA tarafından kaldırılmıştır. Bu vesileyle sayfanızda geçtiğiniz haberi kaldırmanızı rica ediyoruz. Desteğiniz bizim için kıymetli. Çok teşekkürler…”

     Böyle bir e-posta gönderilebilmesi tam bir fecaat. Bir iletişimci, gazetecilerin amiri değildir; “rica” edemez; bir haberin kaldırılmasını isteyemez. Eğer varsa mantıklı bir nedeni, onu belirtmesi gerekir ki, mesajda böyle bir bilgiden ya da haberin yanlış olduğundan söz edilmiyor.

    Ayrıca İHA haberini yayından kaldırmışsa abonelerine o bilgi verir, iletişimcinin araya girmesine gerek yok. Kaldı ki, söz konusu haberi DHA da geçmiş, mesaj gönderen iletişimci bunun farkında değil. Nedense İHA kaldırmış ama DHA’nın haberi birçok yerde yayında…

    Cinayet işlenen rezidans inşaatının firması, Bersay İletişim’in müşterisi olabilir ama haberlerde rezidansın adı bile yok. İsmi bile yazılmayan bir şirketin itibarı uğruna bir cinayet haberinin engellenmek istenmesi nüfuzun kötüye kullanımı. İletişimcilerin iletişim gafı…

Tek cümleyle:

• Türkiye’nin, “Depozito sistemi ölü doğdu” haberinde iade ücretinin kutu başına 25 kuruş olduğu yazılırken, Akşam’ın, “Depozitoda çifte kazanç” manşetinde depozito bedeli eksikti.

• Sözcü, İstanbul Balat’taki bir cinayeti “Balat’ta trans, seyyar satıcıyı silahla öldürdü” başlığıyla zanlının cinsiyetini öne çıkararak ayrımcılık yaptı.

•Hürriyet ve Yeni Şafak’ta Türkiye’den bir emekli yerine Sırp fotoğrafçı Dobo Kristian’ın çektiği bir Sırp emeklinin fotoğrafı kullanıldı.

•Hürriyet’in, “Güney Kutbu’na ulaşan ilk Türk (A. R. Bilal)” haberini Posta, “Sıfır noktasına ilk ulaşan Türkler iki gazeteciydi (B. Özerdem/H. Kumuk)” haberiyle tekzip etti.

1 (3)-1

•Posta, Beşiktaş Belediye Başkanı Rıza Akpolat’ın ilk günkü fotoğrafını koyup üzerine “3 gündür kasketini başından çıkarmadı” yazdı ama Akpolat, adliye çıkışında kasketsizdi. 

•Sabah, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, “...doğrusu Esed değil Esad'dır” demesinden sonra Anadolu Ajansı’nın “Esed ailesinin lüks araçları görüntülendi” haberindeki ismi “Esad” diye düzelterek kullandı.

•MHP’nin yayın organı Türkgün, “MHP lideri Bahçeli, Kılıçdaroğlu’nu affetti” yazdı ama “şikayeti geri çekme” kararı, “af” anlamına gelmez.

•Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Işıkhan, Habertürk TV’deki programda çalışmasını anlatmak yerine “bakanlık basın ekibine hazırlattığı haber metni”ni okudu.

• Yeni Yaşam gazetesi “Soykırımcı alçak İP müsvettesi” yazarak, İyi Parti Genel Başkanı Musavat Dervişoğlu’na hakaret etti.

•Sabah’ın “Alışveriş merkezinde feci kaza” haberinde kazanın meydana geldiği Ankara Çankaya’daki AVM’nin adı gizlenmişti.  

•Yeni Şafak, AKP’li Konya Büyükşehir Belediyesi’nin tanıtım metnini “Konya’da tarihi miras gelecekle buluşuyor” başlığıyla tam sayfa ve habermiş gibi yayımladı.

• Akşam’ın “Ağaç olduğu sahnede konser verdi: 30 yıl sonra intikamını aldı” haberinde Karsu’nun konser verdiği sahnenin nerede olduğu bilgisi eksikti. 

•Los Angeles yangınlarında insan kayıpları haberleştirilirken, hayvanlar ve bitkilerle ilgili bilgi eksik bırakıldı; o canlılar haberlerde yok sayıldı.

•Kelebek’te yayımlanan, gazetenin sahibi Yıldırım Demirören’in eşi Revna Demirören’in katıldığı İtalyan güneş gözlüğü markasının etkinliğiyle ilgili metin, örtülü reklamdı.

ELEŞTİRİ, ŞİKÂYET VE ÖNERİLERİNİZ İÇİN: [email protected]