Cumhurbaşkanı Erdoğan, 28 Mayıs’ta da zaferle çıkmanın ardından merakla beklenen yeni bakanlar kurulunu hafta sonu kamuoyuyla paylaştı. yeni kabinede önceki kabineden sadece iki kişi kendine yer bulurken, Erdoğan sonrası varis olarak görülenlerin üstü ise çizildi.
Erdoğan, bu kabineyle ‘mekanın sahibi benim’ derken, en etkili bakanlıklara ise en güvendiği isimleri getirmiş oldu. Bu kabineyi bir önceki bakanlar kurulundan ayıran en temel etken ise popülist ve kavgacı olmayan bir kabine olması. Erdoğan, güvenlik politikalarında Savunma Bakanlığı’nı Genel Kurmay Başkanı Yaşar Güler’e, İçişleri Bakanlığı’nı ise İstanbul Valisi Ali Yerlikaya’ya vererek, Akar ve Soylu gibi karizmatik bakanlar yerine Cumhurbaşkanlığı sistemiyle daha uyumlu çalışacak isimleri getirmiş oldu.
Hazine ve Maliye Bakanlığı’na Avrupa’nın ve yatırımcının sevdiği Mehmet Şimşek’i getirmekle ekonomide ‘epistemolojik kopuştan/ heterodoks politikalardan’ Ortodoks politikalara yönelerek, rasyonel zemine dönüş hedefleniyor. Ayrıca ekonomi görüşü Şimşek ile benzerlik taşısa da daha çok AK Parti kimliğiyle ve Erdoğan’a bağlılığıyla bilinen Cevdet Yılmaz’ı Cumhurbaşkanı yardımcısı yaparak Şimşek ve oluşturacağı ekonomi politikaları üzerinde bir denetim oluşturuldu. Hem Cevdet Yılmaz hem de Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’na getirilen Mehmet Özhaseki partinin eski yüzleri olarak kabinede yer almış oldu.
Cevdet Yılmaz’ın Cumhurbaşkanı Yardımcısı, Erdoğan’ın sır küpü MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ın ise Dışişleri Bakanlığı’na getirilmesi ilerleyen süreçte Kürt politikasına ilişkin paradigma değişikliğine gidilebileceğinin de işaretini vermiş oldu. Müzakereci kimliğiyle öne çıkan Hakan Fidan’ın önümüzdeki süreçte Suriye gibi meselelerin halledilmesinde de etkin rol alması bekleniyor. Erdoğan’ın kabinedeki tek kadın olan Belçika kökenli Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Mahinur Özdemir Göktaş’ı tercih etmesinin sebebi olarak ise gurbetçi oylarını ödüllendirmek olarak değerlendirmek yanlış olmaz. Özel sektörden gelen Sağlık Bakanı Fahrettin Koca ile Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy’u aynı koltukta bırakarak bu alanları yine sektör geçmişi olan isimlere bırakmış oldu.
En az ekonomi, içişleri ve dışişleri kadar önemli olan hatta bu alanların sağlıklı ve iyi işlemesini sağlayan Adalet Bakanlığı’na ise TBMM Adalet Komisyonu Başkanlığı ve Ak Parti Grup Başkanvekilliği yapan Yılmaz Tunç’un getirilmesi yeni dönemde insan hakları ve hukukun üstünlüğünün benimseneceğini ortaya koyuyor. İçişleri Bakanı Yerlikaya da devir teslim töreninde insan hakları ve hukukun üstünlüğünden hiçbir zaman taviz vermeyeceklerini ifade etmişti. Şimşek’in ekonomiyi rayına oturtabilmesi için en elzem ihtiyacı ise adalet olacak. Hatta Şimşek’in ekonominin başına geçmek için iki şart ileri sürdüğü birinin kendi işine karışılmaması diğerinin ise kesinlikle hukukun üstünlüğünün benimsenmesi olduğu belirtiliyor. Erdoğan’ın ise bu talepler üzerine hem İçişlerini Bakanlığı’nı hem de Adalet Bakanlığı’nı uyumlu çalışabilecek isimlere verdiği ifade ediliyor.
Erdoğan yüzde 52’ye hitap eden ancak 48’de de sempati oluşturabilecek kavgadan uzak, uzlaşmacı isimleri tercih etti. Bu kabinenin oluşturulmasında yokuş aşağı giden ekonomi, yurtdışındaki itibar ve önümüzdeki yerel seçimlerin etkili olduğu belirtiliyor. Ekonominin başına Şimşek’in getirilmesi Batı dünyasıyla tekrar uyumlu bir ekonomi modeline dönüşün, Fidan’ın Dışişleri Bakanlığı’na getirilmesiyle de özellikle Ortadoğu ve bölgede daha müzakereci ve barışçı politikalarla uzlaşmacı bir yeni dönemin sinyalini verilmiş oldu.