Eyüpsultan'da, 1 Mart tarihinde meydana gelen trafik kazası, sadece bir isimle değil, bir aile hikâyesiyle de anılmaya başlandı. Oğuz Murat Acı'nın, kullandığı arabayla çarptığı ATV'lerin arasında hayatını kaybetmesi, sadece bir trafik kazasının ötesinde bir trajediyi simgeliyor. Ancak geride bıraktığı en masum varlık, Oğuz Murat Acı’nın küçük çocuğu, acının ve yasın içinde kaybolmuş durumda.
Oğuz Murat Acı'nın hayatının tam ortasında, ona ait bir parça, gözlerine bakan o masum yüz, şimdi babasız büyüme mücadelesi verecek. Çocuğunun gözleri, belki de anlam veremedikleri bir kayıpla dolu. Henüz dünya ona masumiyetini sunmuşken, bir aniden her şey değişti. Babasının yokluğu, onun geleceğini, büyüyeceği dünyayı ve hissedeceği sevgiyi etkileyecek.
Oğuz Murat Acı, sadece bir trafik kazası kurbanı değil, aynı zamanda bir baba, bir eş ve bir aile reisiydi. Onun aile dünyası, şimdi bir boşluğun içinde savruluyor. Her bir üyesi, kaybettikleri sevgilileriyle yüzleşirken, küçük çocuk bu acı gerçeği henüz anlayacak yaşta değil. Ancak zaman ilerledikçe, bu kayıp, büyüdüğünde daha da derin izler bırakacak.
Eylem Tok ve T.C.'nin, kaza sonrası ülkeden kaçarak adaletten kaçma girişimi, toplumda büyük bir infial yarattı. Bu eylem, sadece bir trajik kaza sonucu ölen bir kişi değil, aynı zamanda suçluların yargılanmasını engellemeye çalışan bir anne ve oğulunun hikâyesine dönüştü.
Eylem Tok'un oğlu T.C. ve kendisi, kaza sonrası ülkeden kaçarak bir sığınma arayışına girdi. Ancak unutulan bir detay var: geride bırakılan ailenin yürekleri, masum bir çocuk ve annesi. Bu trajedide suçlu arayışı kadar, kaybedilen bir yaşamın ardında bıraktığı izleri anlamaya çalışmak da önemli.
Oğuz Murat Acı'nın yaşamış olduğu trajedi, sadece bir aile içi kayıp değil, aynı zamanda toplumun vicdanına dokunan bir hikâye. Belki de bu acı, bize sevdiklerimize daha sıkı sarılmayı, küçük mutlulukları daha çok kucaklamayı öğretecek. Unutulmaması gereken, bir yaşındaki masum bir çocuğun babasız büyüme mücadelesi ve annesinin, bu acıya rağmen ayakta kalma çabasıdır. Oğuz Murat Acı, bir yaşındaki o küçük çocuğun kalbinde yaşamaya devam edecek.
Eylem Tok'un oğlu T.C.'yi olay yerinden kaçırması, adaletin karşısına dikilmek yerine, suçluyla işbirliği içinde olma çabası olarak yorumlanabilir. Bu durum, toplumda büyük bir öfkeye neden oldu. Kazanın hemen ardından ülkeden kaçan bu iki kişinin, sorumluluktan kaçma ve yargılanmaktan kurtulma çabalarını sert bir şekilde eleştirmek, kamuoyunun vicdanında bir yer etmiş durumda.
Adalet, bu tür trajik olaylarda toplumun güvenini sağlamak ve kayıplara karşı bir tür teselli oluşturmak adına önemlidir. Ancak Eylem Tok ve T.C.'nin kaçışı, adaletin önüne geçmeye çalışan bir tavrı sergiliyor. Bu durum, toplumun gözünde suçluların kaçışını değil, aksine adaletin eksikliğini vurguluyor.
Eyüpsultan faciasının suçlularına sert eleştiri getirmek, adaletin sağlanmasını talep etmek ve kaybedilen yaşamın hak ettiği saygıyı görmesini sağlamak, toplumun bu trajik olaya karşı duyduğu öfkenin ifadesidir. Adaletin gecikmesi, ailenin ve toplumun içinde yaşanan acının daha da derinleşmesine neden oluyor. Bu noktada, suçlu anne ve oğlunun hukuki süreçle yüzleşmesi, vicdanların rahatlaması adına bir adım olabilir.
Yazar: Ateş Çatıkkaş