*Sarılmalar
*Öpüşmeler
*Sevinmeler
Hepsi mazide kaldı.
*
Meral Akşener,
Bir anne, bir abla şefkatiyle sıkı sıkı sarıldığı Ekrem İmamoğlu’nu,,,
*
Tebessümlerle kucakladığı Mansur Yavaş’ı ortada bırakıverdi.
*
“Başınızın çaresine bakın, ben artık yokum, ittifak da yok” dedi.
*
Akşener’in tavrı İlk başta tutarlı bir karar gibi görünse de aslında pek öyle değil.
Neden mi?
Hatırlayın Akşener’in sözlerini;
“Bu ittifak meselesi Türkiye’yi uçuruma sürüklüyor.
Gelin yerel seçimlerde herkes hür ve müstakil olsun” demişti.
*
Peki öyle mi oldu?
Görünürde evet öyle oldu.
Ancak bu işin bir de “aması” var.
*
O da şu;
*Madem İYİ Parti seçimlere tek başına girme kararı almıştı.
*Madem diğer partilere çağrı yapılıp İttifaklar ülkeye zarar veriyor,
dönelim bu yoldan denilmişti.
*
Öyle ise soruyoruz
*
question 1
*
O zaman
Ey CHP
Ey medya
Ey Türk milleti
4 Aralık Pazartesi gününü bekleyin
GİK toplantımızdan çıkacak sonucu bekleyin
niye denildi?
Bu bir çelişki değil miydi?
*
question 2
*
Yoksa,
“Biz çok demokrat bir partiyiz,
bakın yetkili kurullarımıza soruyoruz,
bizde istişare kültürü var”
demek miydi bu.
*
question 3
*
Fikre saygı varsa,
Parti içi demokrasi varsa,
İstişare varsa
*
Akşener, 6’lı masa krizini minimize eden,
O günlerde basının gazını alan
en yakınındaki isimlerden gazeteci ve basın danışmanı Murat İde’yi neden görevinden azletti.
*
Durun ben söyleyeyim.
“İttifaksız olmaz” dediği için.
*
Hem de hiçbir ahde vefa göstermeden kapıyı gösteriverdi İde’ye.
Üstelik de bunu kendisi yapmadı, 3. şahıslara yaptırdı.
*
Hani istişare,
Hani fikre saygı,
Hani parti içi demokrasi
*
Bir başka çelişki de şu ki;
*
Önce İYİ Parti olarak
kararımız kesin,
seçimlere tek başımıza giriyoruz açıklaması yap.
*
Bunu parti içinde yay,
tüm örgüte, teşkilata, yetkili kurullara haber sal,
Sağır sultan bile duysun.
*
Gidene dur deme.
İstifalara göz yum.
Hatta bazı isimleri kendin gönder,
*
Ardından pazartesi gününü bekleyin GİK’e soracağız de.
*
Demezler mi adama, “bu ne perhiz bu ne lahana turşusu”…
*
22 Kasım tarihinde yazdığım “İYİ Parti”de Şifreli Kapılar” başlıklı köşe yazımın bir bölümünde şu ifadeleri kullanmıştım.
*
“Bir İYİ Parti’li isimle görüştüm, bana şöyle dedi:
“Akşener, tüm planını yerel seçimler üzerine yapmış. Başarısız olup siyaseti bırakacak.”
*
“Gitmek,,,
ama kaybederek gitmeyi istemek.
Gerekçe olarak da kaybetme planı yapmak.
Enteresan değil mi?”
*
Bu satırların üzerinden 15 gün geçti.
Bu süre diliminde yaşananları düşününce,
o İYİ Partili ismin bana çok da yanlış bilgiler vermediğini anlıyorum.
*
İstifalara ve parti içi tepkilere rağmen
Akşener’in seçimlere tek başına girme kararlılığı
bir dik duruş ,
bir güç testi,
bir demokrasi dersi verme arzusu olamaz.
*
Gelinen noktada İYİ Parti’nin durumu gün gibi ortadayken bunun adı düpedüz siyasi intihar,
köşeye çekilme, İYİ Parti’yi tasfiye etme planı.
*
Bu parti bana yar olmadı kimseye de olmasın demenin başka bir “şey”cesi…
*
Aldığım bilgi İYİ Parti’de istifalar bitmedi, devam edecek.
Tren hareket etti yerel seçim yolculuğu başladı.
Son düdük 2024 Mart durağında çalacak.
Bugün itibarıyla İYİ Parti trenine binen yok.
Ama inen çok.
Üstelik tünele de girildi.
Çıkılır mı bilinmez.
Ayrıca mevcut tabloda Akşener için tünelin ucunda ışık görünmüyor.
*
“Gel gel” yapan beyaz sakallı dedenin ışığının ucunda siyasi meftalık var.
*
SON SÖZ
Hadi şeytanın avukatlığını yapalım.
*
Görünen o ki;
İYİ Parti yerel seçimlerde ringe havlu atacak.
Yerel seçimlerde büyük hüsran yaşanacak.
*
Seçimlerin hemen ardından Yavuz Ağıralioğlu’nun partisi siyaset sahnesine çıkacak.
*
İYİ Parti tasfiye olacak.
Partiden kopanların büyük bölümü adres olarak Yavuz Ağıralioğlu’nun partisini seçebilir.
*
Dağılma öyle büyük olabilir ki,
Ağıralioğlu İYİ Parti’den kopanlarla TBMM’de grup bile kurabilir.
*
Farkındayım
Avukatlığını yaptığım
şeytanın senaryosu
biraz iddialı ama imkansız değil.
*
O zaman
Bekleyelim ve görelim.