Her şey birkaç saat içinde oldu.

 Akşam saatleriydi. (9 Temmuz)

Cumhurbaşkanı Erdoğan, NATO zirvesi için daha Litvanya’ya hareket etmemişti.

Zirvede Türkiye’nin tutumu ne olacaktı.

İsveç’in NATO üyeliğine tamam mı denilecekti.

Yoksa veto mu edilecekti.

Zirve öncesi yanıtı en çok merak edilen soru buydu.

İletişim Başkanlığından haber ajanslarına gönderilen son dakika bilgisi gündemi iyiden iyiye ısıttı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Biden’la telefonda görüşmüştü.

Zaten çok geçmeden de görüşmenin içeriğiyle ilgili açıklama geldi.

Erdoğan kartları açmış,

F-16 konusunu ve Türkiye’nin AB üyeliğini masaya koymuştu.

Kulis: (Türkiye’nin AB konusunu gündeme taşıyacağını ilk olarak Dışişleri Bakanı Hakan Fidan telefonda görüştüğü ABD Dışişleri Bakanı Blinken’a söylemiş.)

Biden’ın gündemi ise İsveç’in NATO üyeliği meselesiydi.

Görüşmede Erdoğan, Biden’a ;

“Türkiye’nin F-16 talebi İsveç’in NATO üyeliğiyle ilişkilendirilmemeli” yanıtını vermişti.

Üstelik İsveç, Türkiye’nin “olmazsa olmaz” dediği şartları yerine getirmemişti.

Geçen yıl Madrid’de yapılan NATO Zirvesi’nde imzalanan 3’lü muhtıra gün gibi ortadaydı.

İsveç ve Finlandiya Türkiye’nin terörle mücadelesine destek verecek, terör örgütlerine arka çıkmayacak, ülkedeki terör faaliyetlerini yasaklayacak ve teröristlerin iadelerini sağlayacaktı.

Peki öyle mi oldu?

Tabii ki hayır.

İsveç’te 10 gün önce Kur’an yakma eylemi gerçekleşmiş,

Bir cami önünde yapılan bu çirkin provokasyona hükümet izin vermişti.

İsveç, terörle olduğu gibi İslam karşıtları ile de arasına mesafe koymuyordu.

Yani, Türkiye’nin beklentileri karşılanmamıştı.

İsveç için zaman daralıyordu.

Türkiye, İsveç’e soğuktu

İsveç de terörle mesafeli olmaya...

(İsveç parlamentosu yeni terör yasasını onayladı ancak ülkede terör faaliyetlerine hala göz yumuluyordu)

 

Erdoğan’ın telefonda Biden’a verdiği yanıt NATO Zirvesi’nin ne kadar çetin geçeceğinin işaretiydi.

(F-16 talebimiz İsveç’in NATO üyeliğiyle ilişkilendirilmemeli)

 

Artık 11 Temmuz’daki NATO Zirvesi’ne saatler kalmıştı.

Ancak öncesinde Litvanya’da baş döndüren bir diploması trafiği yaşandı.

 Zirveden 1 gün önce Cumhurbaşkanı Erdoğan, Stoltenberg ve İsveç Başbakanı Kristersson’le 3’lü zirvede bir araya geldi.

Taraflar o gün 2 kez toplandı.

İlk toplantıdan sonra açıklama olmadı.

Ancak bomba 2. oturumdan sonra patladı.

Kameraların karşısına geçen NATO genel sekreteri Stoltenberg,

tüm dünyanın merakla beklediği son dakikayı verdi.

“Türkiye İsveç’in NATO’ya katılmasına onay verdi” dedi

Televizyonların kırmızı renkli son dakikalarında (kj’lerde) bu haber geçiyordu.

Çıkmayan candan ümidini kesmeyen İsveç istediğini almıştı.

Üstelik süreç çok hızlı ilerlemişti.

Haber tüm dünyada büyük yankı uyandırdı.

Tabii ki Türkiye’de de…

Ne olmuştu da, umutları suya düşen İsveç için yeniden bahar gelmişti.

Ne olmuştu da, Türkiye İsveç’e yeşil ışık yakmıştı.

*NATO BİR KAZIK DAHA ATAR MI?

Aslında olan şuydu.

Al takke ver külah usulü pazarlık yapılmış,

her iki taraf da olaya “kazan kazan” anlayışıyla bakmıştı.

Türkiye ve İsveç arasında imzalanan protokol gereği;

-NATO tarihinde ilk kez Terörle Mücadele Özel Koordinatörü atanacak.

-İsveç, vize serbestisi başta olmak üzere AB ilişkilerinde Türkiye’ye destek verecek. Gümrük Birliği'nin güncellenmesi çabalarını da destekleyecek.

 

-Protokolde olmasa da F-16’ların teslimi konusunda Biden’ın Türkiye’ye yaktığı yeşil ışık da önemli.

(Tabii F-35’lerin parasına çöken ABD’ye ne kadar güvenebiliriz orası meçhul)

-Varılan mutabakatın NATO’nun resmi internet sitesinde yayınlanması da oldukça kıymetli. Böylece Türkiye, terör örgütleriyle olan mücadelesini NATO’nun resmi belgeleri arasına sokmayı başarmış oldu.

-Türkiye’ye uygulanan örtülü ambargoların kaldırılması da Türkiye’nin çabalarıyla metne dahil edildi.

           

Üstelik İsveç’in NATO’ya üyelik sürecinin garantisi de yok.

Neden mi?

Çünkü İsveç’in NATO üyeliğine vizeyi TBMM verecek.

 

Bu şu demek oluyor. İsveç için NATO üyeliği çantada keklik değil.

Türk kamuoyu ve TBMM’deki diğer siyasi partilerin ikna edilmesi ve bunun için de İsveç’in somut adımlar atması gerekiyor.

Şartlar yerine gelmezse TBMM’den beklenen onayın çıkmaması kimseyi şaşırtmasın

 

***

*EMEKLİ DE SEYYANEN İSTİYOR?

 

Çok uzatmayacağım!

Kimi öğretmenimiz

Kimi belediye işçisi Ahmet abimiz

Kimi de mahallemizin marketçisi Ayten ablamız…

İsimlerin ve sıfatlarının aslında hiçbir önemi yok.

Listeyi saysam uzar gider.

Kısacası onlar bizim emeklilerimiz.

Refah içinde yaşamak, herkes gibi onların da hakkı.

Ömrünün kalan yıllarını geçim sıkıntısı içerisinde geçirmek istemiyorlar.

Başları dik umutlu gözlerle devlet büyüklerinden gelecek güzel haberleri bekliyorlar.

Diyeceğim o ki;

Yüksek enflasyon nedeniyle işçi ve memur maaşlarına önemli dokunuşlar yapıldı.

Oransal ve seyyanen zamlarla memur maaşları 22 bin TL’nin üzerine çıkarıldı.

Asgari ücret 11 bin 400 TL oldu.

Gözü kulağı hükümetten gelecek müjdeyi bekleyen emeklilerimizde ise buruk bir sevinç hakim.

Açıklanan yüzde 25 zam beklentilerin çok altında kaldı.

O zaman onlara ses olalım ve emekliler adına kanun yapıcılara çağrıda bulunalım.

“Hiçbir şey için geç değil. Gelin TBMM’de görüşmeleri devam eden torba yasaya seyyanen zam müjdesini de ekleyin.”

Sokaktaki homurtular da azımsanmayacak kadar fazla.

O kadar fazla ki,

Rahatsızlıklar TBMM’ye kadar bile ulaşmış.

Eleştirileri dikkate alan AK Parti ise seyyanen zam konusunu gündemine aldı.

AK Parti grubundan “mümkündür” açıklaması geldi.

Birkaç AK Partili isme ulaştım.

“Seyyanen ek zam çalışması var mı,

varsa rakam ne olur?” diye sordum.

“Bir çalışma yapılacak.

Mehmet Şimşek Bakanımız mali disipline önem veriyor.

Cumhurbaşkanımızın görüşü de önemli.

Memura yapılan düzeyde olmasa da bir seyyanen zam iyileştirmesi olacak” denildi.

Hadi gözünüz aydın.

Bir EYT’li olarak benim de tabii :)

***

*İMAMOĞLU’NUN ŞANSI AZALIYOR

 

İnternet sitesi açarak siyasi tarihimize geçti.

CHP’de değişim şarkıları söyleyenlerin başını çekiyor,

Ancak orkestranın şefi yok.

Genel başkanlığa aday mı değil mi daha o bile belli değil.

Ne çok soru ve ne çok başlık.

Ben size söyleyeyim.

Kılıçdaroğlu kendisi çekilmediği sürece, İmamoğlu CHP’nin genel başkanı olamaz.

Zaten kendisi de bunu çok iyi biliyor.

O nedenle de İmamoğlu bu sıcak yaz günlerini kurduğu internet sitesine gelen mektupları okuyarak geçiriyor.

Külliyenin CİMER’i varsa

İmamoğlu’nun da İİMER’i var. (İmamoğlu İletişim Merkezi)

*TBMM’DE GELECEK PARTİSİ YOK

 

Meclisin internet sitesine girdim.

Bir de ne göreyim.

Tüm Gelecek Partililerin altında Saadet Partisi milletvekili yazıyor.

Üşenmedim gittim.

TBMM’deki odalarının kapılarına da baktım.

Orada da aynı yazı.

“Saadet Gelecek” grubu Saadet Partisi çatısı altında kurulmuş.

Yani ortada öyle 2 parti falan yok.

Varsa da ortak mutabakat TBMM’de geçerli değil. Yani Meclis içtüzüğünde bir karşılığı yok.

Tüm Gelecek Partisi milletvekilleri Saadet Partisine geçmiş.

Yani Gelecek Partisinin TBMM’de vekili kalmamış.

Yazı çok uzadığı için burada kesiyorum.

Detaylar sonraki yazımda...