Dizi sektörünün geldiği durumdan şikayet eden Youtuber Murat Soner, farkındalık yaratmak için yorumlarını mizahla aktarıyor. İzleyicilerle her Çarşamba buluşan Dilek Taşı dizisini eleştiren Soner, dizideki kötü görsel efektten yakındı.

İşte Murat Soner’in ‘Dilek Taşı’ dizisi hakkındaki yorumu:

‘’Gözümde canlanır Koskoca mazi. İyi diziler nerede? Ben neredeyim, zevkimiz neydi ki ne oldu? Mutluluktan bir haber ver Dilek Taşı… Ben de bir gün sadece zevkim için izlediğim dizilere vakit bulabilir miyim?

Geçtiğimiz günlerde öyle bir dizi izledim ki, bu kanalda çok nadirdir o dizinin eleştirisini yapmaktan vazgeçtim. İzlediklerimi hazmetmeye çalışmıyorum, sinirimin yatışması bekliyorum. Çünkü hazmedilir cinsten değil. Bu kanal açıldığından beri neler neler izledik… Ama böylesini görmedik o diziden yakında bahsedeceğim ama orada gördüklerim ile ilgili RTÜK başkanına yaptığım çağrıya henüz bir karşılık alamadım.

Neyse biz şimdilik gelelim o mevzu bahis diziden sonra bana böyle pamuk gibi gelen Hatta böyle Hello Kitty'li bebek zıbını gibi gelen diziye…

Dizimiz 12 Eylül darbesinden 4 gün önce bir sahilde baba anne ve şu ‘’Allah'ım bir daha mı çocuk yapsam acaba?’’ diye düşündürüp sonra da dünyanın halini görünce vazgeçtiğim şu çocuğun olduğu mutlu aile tablosuyla başlıyor.

Diyorsunuz ki bu böyle devam edemez kesin bir şey olacak ve şak diye bir sonraki sahnede anneyi hasta yatağında görüyoruz. Meğer anne ameliyat olması gerekiyormuş ama paraları olmadığı için olamamış. Adam da son saniyeye kadar bekliyor ve artık bakıyor kadının bir gözü Mevla’ya bakıyor ve en sonunda lockout yaparak bütün işçiler işten çıkaran patronuna gidip para istiyor. Fakat patron da sinirlenince daha sonra cesaretini toplayıp odasına gidiyor ve adamı itip kasadan paraları toplamaya başlıyor. Patron da bu iteklemeyle ‘’Ay ay ay’’ deyip düşerken not tutucu çivi adamın kafasına giriyor, adam da yerde pert oluyor. Başrolümüz her şeyi geç anladığı için patronun yaralandığını da sonradan anlıyor ve yardım edin diye bağırıp oradan kaçıyor. Patronun kardeşi de bağrışmalar üzerine gelip bu çok ölmemiş ya bunu tam öldürelim diyerek abisini öldürüp kasadaki geri kalanları almaya başlıyor.

İşte o esnada başrolümüz eve bir gidiyor ki küçük kız annesinin başında ağlıyor ve kız diyor ki annem çok soğuk gözlerini açmıyor. Peki, adam ne yapıyor 6,5 yaşındaki kızım dediyse doğrudur kesin bu öldü diyerek başlıyor ağlamaya ve kadının üstünü örtüp öyle akşama kadar bekliyorlar. Ya Bir doktor bir ambulans? He yok bizim dizilerde herkes ölüden çok iyi anlıyor, ölmüş bu geçmiş olsun 😊 Ama bakın daha dizinin ilk yarım saatini anlattım.

Adamın yakınındaki iki kişi öldü değil mi? Bundan sonra anlattıklarıma dikkat edin çünkü adam Son Durak filmindeki görünmeyen Azrail gibi selam verdiği herkes böyle hık tırı gidecek.

Baba kız evde böyle beklerlerken de polis gelip babamızı alıyor ve kızı da Sosyal Hizmetler bir yetimhaneye yerleştiriyor ve hapishanede mahkumlara verilen film izleme etkinliği esnasında da babamızı Voy Sen bizim sağcı kardeşimizi öldürdün diyerek şişliyorlar. Heh ben de yerli dizileri izlerken aynen böyle oluyorum biliyor musunuz? Böyle sokup sokup çıkarıyorlar, ama adam sağcı ya İmana gelmiş iki kere sokup ikisini de karın boşluğuna denk getirmiş o yüzden de adamın karnına tentürdiyot sürüp üstüne de kapatıyorlar tamam.

Sonra bu adama ‘’Merak etme seni siyasi Koğuşu alacağız’’ diyorlar ve hakikaten alıyorlar. İşte başrolümüz de bu torpille tırnak içi siyasi suçlar koğuşundaki solcuların yanına geliyor ve yoldaşlar da ona bir dolabın içinden kazdıkları tüneli gösteriyorlar ve bunlar da yoldaş gardaş ayağına daha birkaç saat önce iki yerinden şişlenmiş adamı yolluyorlar çorba kâsesi ile tünel kazmaya…

Ya kardeş Sen bir yat dinlen falan? Yok, ama babamız da laf dinlemiyor bir an önce kızına ulaşmak istiyor ve sabaha kadar kazıyor öyle bir kazıyor ki oradaki mahkûmların yıllardır kaşıkla, kâseyle kazdığı tünelde bir su borusunu patlatıyor ve bütün tüneli su basıyor. Ya ne diyorum Adam milli felaket gittiği her yerde bir şey oluyor.

‘’Dizi diğer dizilerden kalite anlamında bir tık daha yüksek’’

Evet, dizi diğer dizilerden kalite anlamında bir tık daha yüksek ama dizide bir müddet o kadar hiçbir şey olmuyor ki bekliyoruz bekliyoruz. Beklerken ağlıyoruz ağlarken bekliyoruz. Tabii siz yine şanslısınız eğer bu tarz dizileri izliyorsanız böyle sahnelerde uyuyup dizinin bir bölümüne atlamış oluyorsunuz ama ben uyursam, sen uyursan olmaz.

Babamız geldiği dakikada da yıllardır tünel katan arkadaşlarını yakalattı. Bir de üstüne temiz bir dövdürtürken kızı da yetimhane müdürü tarafından çok zengin bir aileye satılıyor. Evet, satılıyor çünkü bu zengin ailenin aynı yaştaki küçük oğlu da bir böbrek hastasıymış. Yetimhane müdürü de mahalle kasabı gibi elimize tam da size göre bir böbrek düştü deyip arayınca zengin ailemizde bu çıkma böbreği alıp oldu İyi günler diyerek kızı eve götürüyorlar.

‘’Sektör utanmıyor’’

Evin hizmetçisi, artık ben söylemeye utanıyorum sektör çekmeye utanmıyor daha sonra babayla aşk yaşayacak olan evin hizmetçisi de kızı korumaya başlıyor. Bir dakika inanmıyorsunuz değil mi artık?

Bu evin hizmetçisi adamın yanına gidip kızının iyi olduğunu söylüyor. Evet bu kız ve bu adam dizinin ilerleyen bölümlerinde bir aşk yaşayacaklar. O belli ama memleketin izleme alışkanlıklarını düşündüğümüzde şu ana kadar anlattıklarım arasında reyting yapacak olan ne var Allah aşkına?

Çünkü memlekette aldatmalı yerli dizi böyle hastane yemeği gibi bir şey ya o yüzden de bu kızımız minibüs şoförünü canlandıran adamla nişanlı. E peki, nerede bunun aldatması derseniz o da bu evin kötü karakteri canlandıran Robocop gibi yürüyen kızıyla nişanlısını aldatıyor. He tamam tamam şimdi izlenir dizi. Çok geçmeden 12 Eylül darbesi yaşanıyor ve şu muhteşem görsel efekler eşliğinde tanklar sokağa çıkıyor. Kurban olayım doğru söyleyin şu efektleri cep telefonuyla yaptınız değil mi? Hayır yani canına yandıım TikTok videosuna göbek atan adam yerleştirir gibi milyonluk diziye tank yerleştirilme nedir?

Miray Akay Rus dizisinde başrol oynayacak Miray Akay Rus dizisinde başrol oynayacak

Buyurun ben size evin hanımını iş yerinde aldatırken basılan adamı vereyim. Neyse işte öbür tarafta da memlekette ihtilal olunca hapishane müdürü de gaza geliyor ve bütün mahkumları dışarı çıkartıp dar ağaçlarını kurup asayım mı lan hepinizi ha bak asarım ha deyip tamam lan hadi acıdım asmıyorum diyerek mahkumlarla dalga geçiyor.

‘’O dönemde yaşanan şeylerin de böyle aktarılması açısından değerli bir dizi’’

Sonra Diyarbakır cezaevine sürüyorlar. Evet dizide ufak tefek şeylere gülüyoruz geçiyoruz ama o dönemde yaşanan şeylerin de böyle aktarılması açısından değerli bir dizi. İşte karakterlerimiz yolda giderken bir arbede çıkıyor Ve yine şu lezzetinden sual olunmaz görsel efekt ziyafeti ile kaza yapıyorlar. Mahkumlardan biri bu kazada, diğeri vurularak, öbürü de başrolümüzü kurtarmak için onun adını söyleyip ben oyum ha diyerek aşağıya atlayınca Hakkın rahmetine eriyor. He işte diyorum ya adamın Maşallah dediği 3 gün yaşamıyor. Daha sonra adam inşaatta çalışmaya başlıyor orada da işçilerden biri şak deyip çimentoya karışıyor. Meğer 1980 yılında cam tavanlı bir Renault Toros polis arabası varmış da bizim haberimiz yokmuş, adam da onun üstüne düşüp meğerse tanınmayacak hale gelmiş.

İşte Allah'ın hikmeti bu adamı da öldü zannedip peşini bırakıyorlar ve Erkeğimiz daha sonra bir fabrikaya eski bir arkadaşını görmeye gidiyor ve bilin bakalım ne oluyor? O arkadaşı da ölüyor değil mi? Evet, karısı ve onun yüzünden kaldığı hapishaneden 6 kişinin ölmesine sebep olan karakterimizin yanına yanlışlıkla öldüremediği adamı öldüren adam geliyor ve onun konuştuğu adam da dokunmayın yoldaşıma deyince kötü adam yapıştırıyor bir tane.

‘’Senaristler senaryolarını yapay zekâya yazdırıyor’’

Dizi tamam diğerlerinden farklı sevdik ama bir süre sonra hakikaten çizgi filme bağlıyor. Peki, neden biliyor musunuz? Genelde senaristler senaryolarını yapay zekâya yazdırıyor ve karakterimiz kızını alıp gitmek için bu zengin ailenin evine gidiyor ve hizmetçi kızımız yaralı erkeğimi bir süre evin deposunda saklıyor. Ama adam yok ben kızımı alıp gideceğim deyince daha dakika bir gol bir yolun bu tarafından gitmek yerine karşıdan karşıya geçince askerler de görüp peşlerinden koşmaya başlıyor.

He işte karakterimiz sene 1980 aylardan Eylül, dışarıda milleti tarıyorlar, tanklar yollarda, askerler peşinde, kızıyla birlikte Lunaparka girip O tiyatrolu mutluluğa başlıyor.

Askerlerden kaçarken turistik mekana şu yeşil perde marifetiyle Dilek taşına geliyorlar, içimizin yeşerdiği bu sahnede hizmetçi kızımız da gelince tekrar eve geri dönüyorlar ve karakterimiz bu malikanede yaşamaya devam ediyor.

Tamam dizi yine ne söylemiş olursam olayım piyasadaki diğer dizilerden ayrışan, uğraşan kişilerin yanlış seçildiği ama eninde sonunda uğraşılmış bir dizi.’’

Editör: Ateş Çatıkkaş