Millet İttifakı’nın Cumhurbaşkanı adayı Kemal Kılıçdaroğlu yargı sistemine ilişkin hâkim ve savcıların sorularını yanıtladı. Kılıçdaroğlu, "AKP yargısı yerine kendi yargımızı kurmak gibi bir durum söz konusu olamaz" dedi ve hukuk aracılığı ile gasp ve yargı borsası iddialarına ilişkin şu yanıtı verdi:
“Bu durumun bir daha gerçekleşmemesi anlamında gerekli önlemler elbette alınacaktır. Türkiye de hiçbir yargıç ve hiçbir savcı bu tür hukuksuzluklara araç olarak kendisinden hesap sorulmayacağını düşünmemelidir. Hukukun işlemesi ile yaptırımlar söz konusu olacağından bir daha bu tür yollara yargıçlar ve savcıların başvurmaması elbette sağlanacaktır.”
Hâkim ve savcılar sorularını Halk TV’den Seyhan Avşar’ın aracılığıyla sordu.
-HSK seçim sistemi hususunda ne düşünüyorsunuz? Şimdiki sistemde üyeleri Meclis ve Cumhurbaşkanı seçiyor. Bu durum siyasetin yargıya doğrudan müdahalesi niteliğinde değil mi?
Mevcut sistem yargı bağımsızlığını ve tarafsızlığını yok etmiş durumda. Hâkimler ve Savcılar Kurulu da bu tahribatın yaşandığı en önemli kurumlardan biri. Kurul, Cumhurbaşkanına tanınan doğrudan ve dolaylı atama yetkisi yoluyla vesayet altına alındı, hâkimlik teminatı ortadan kalktı. En kısa sürede geçeceğimiz Güçlendirilmiş Parlamenter Sistemle birlikte yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığını tam anlamıyla sağlayacağız. Bu kapsamda Hâkimler ve Savcılar Kurulu yeniden yapılandırılacak. Yargı sistemi içerisinde farklı görevlere ve konumlara sahip olan hâkimlik mesleği ile savcılık mesleği birbirinden ayrılacak, Hâkimler Kurulu ve Savcılar Kurulu şeklinde iki farklı kurul oluşturulacaktır. Böylece her bir meslek grubu için görevin gereklerine uygun ayrı düzenlemeler ve güvenceler öngörülecektir. Bu kurullara seçimler de yeniden düzenlenecek. Hâkimler ve Savcılar Kurulu’nun da arasında bulunduğu Yüksek Yargı Kurullarına üye seçiminde çoğulculuk, hesap verebilirlik ve demokratik meşruiyet öncelikli kriterler olacak. Bu kapsamda üyelerin yarısının Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından üçte iki nitelikli çoğunlukla seçilmesini öngörüyoruz. Üyelerin diğer yarısının da Yargıtay, Danıştay, Türkiye Barolar Birliği, adli ve idari yargı birinci sınıf hâkim ve savcılar tarafından, kendi mensupları arasından doğrudan seçilmesini öngörüyoruz. Bağımsızlık ilkesinin güçlendirilmesi için Adalet Bakanı ve Müsteşarı, Hâkimler Kurulu’nda yer almayacak. Hukuk devleti olmanın gereği olarak Yüksek Yargı Kurullarının disiplin kararları da yargı denetimine açık hale getirilecektir.
"AKP yargısı yerine kendi yargımızı kurmak gibi bir durum söz konusu olamaz"
-Muhalefetin sürekli kullandığı bir dil var. “İktidara gelince Demirtaş ve Kavala’yı serbest bırakacağız.” şeklinde. Bu kişileri iktidarınız mı bırakacak, yargı mı bırakacak? Yargı bırakacaksa yargı adına neden konuşuluyor? Buradan mevcut AKP yargısı yerine kendi yargı sisteminizi kuracağınızı düşünebilir miyiz?
Selahattin Demirtaş ve Osman Kavala’yı serbest bırakacak olan siyaset kurumu değildir. Demirtaş ve Kavala’yla ilgili kararı alacak olan yargının kendisidir. Dolayısıyla yeniden yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığı konusuna geliyoruz. Yargının tarafsızlığını ve bağımsızlığını kaybetmiş olması, hâkimleri anayasaya aykırı kararlar alma noktasına getirdi. Avrupa İhsan Hakları Mahkemesi ve Anayasa Mahkemesi kararlarının uygulanmadığı bir dönem yaşıyoruz. Oysaki bu kararlara uyulması, kararların uygulanması anayasal bir zorunluluk. Örneğin, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararları, Anayasamızın 90. maddesine göre bağlayıcı. Dolayısıyla özgürleşen, siyasi baskılardan kurtulan yargı, hukukun bir gereği olarak hem Demirtaş hem Kavala dosyalarını yeniden ele almak durumunda. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin ilgili dosyalarla ilgili kararları var. Yoksa yargı makamları yerine geçilerek herhangi bir işlem yapılma iradesi ortaya konulamaz. AKP yargısı yerine kendi yargı sistemimizi kurmak gibi bir durum söz konusu olamaz. Sadece yargının siyasi baskılardan arınması ve yargıçların hukukun üstünlüğü ilkesi gereğince yargısal değerlendirme yapabileceği bir sistem kurulması, yargının tarafsızlığının ve bağımsızlığının sağlanmasıdır hedefimiz.
İrfan Fidan, Akın Gürlek ve Hasan Yılmaz örnekleri
-Hükümet, talimatları doğrultusunda hareket eden çok sayıda hakim ve savcıyı koruma altına alma ve ödüllendirme maksadıyla yüksek yargı mensubu yaptı. Bazıları teamüllere aykırı şekilde kritik noktalara getirildi. Bu kişiler hakkında hukuk aracılığı ile gasp, yargı borsası oluşturma iddiaları var. Bir kısmı İstanbul grubu adıyla biliniyor. Yine bazı tarikat ve grupların da yüksek yargıda kadrolaştığı biliniyor. Seçimin kazanılması halinde yüksek yargı üyelikleri gözden geçirilecek mi? Anayasal ve yasal düzenlemeler yapılacak mı? Yüksek yargının bağımsızlığı nasıl sağlanacak?
Hiçbir yargıç ve hiçbir savcı bu tür hukuksuzluklara araç olarak kendisinden hesap sorulmayacağını düşünmemelidir
Yakın süreçte siyasi iktidarın talimatlarına uyan, siyasi tasarrufla hareket eden, daha ötesi hukuksuzluk yapan hakim ve savcıları koruma altına aldığı, bunları ödüllendirdiği ve bu kişileri liyakat gözetilmeksizin yüksek yargı mensubu olarak atandığı bilinmektedir. İrfan Fidan, Akın Gürlek ve Hasan Yılmaz örnekleri bilinmektedir. Bu durumun bir daha gerçekleşmemesi anlamında gerekli önlemler elbette alınacaktır. Türkiye de hiçbir yargıç ve hiçbir savcı bu tür hukuksuzluklara araç olarak kendisinden hesap sorulmayacağını düşünmemelidir. Hukukun işlemesi ile yaptırımlar söz konusu olacağından bir daha bu tür yollara yargıçlar ve savcıların başvurmaması elbette sağlanacaktır. Yargı borsası, hukuk aracılığı ile gasp gibi hukuksuzluklara karışan, bilinen avukatlar ve yargı mensupları ile ilgili mutlak bir şekilde yaptırım uygulanması sağlanacaktır. Zira yargının bağımsızlaşıp tarafsızlaşması ile birlikte suç işlemiş olan yargı mensubu ve avukatlar yine yargı tarafından yaptırıma tabi tutulacaktır. Yüksek yargıya seçilmek, orada görev yapmak herhangi bir şekilde bir gruba, oluşuma mensubiyetle ilişkili olmamalıdır. Yüksek yargıda liyakate göre seçilmeyenler, daha ötesi hukuksuzluk yapanlar yargısal düzenlemeler gereğince değerlendirmelere tabi tutulabilecektir. Bu konudaki değerlendirme elbette ileriki süreçte yapılacaktır. Ne var ki amaç her halükarda yüksek yargının bağımsızlığının sağlanması kapsamında olacaktır.
"Cumhuriyet savcıları soruşturacak"
-Olası bir iktidar değişiminde meslektaşlarımızdan bazı itirafların geleceğini düşünüyorum. Mesela, “Şu kararı X şahıs (siyasetçi) baskı kurduğu için vermek zorunda kaldım” şeklinde. Bu tarz itiraflar gelirse o X şahıslar hakkında herhangi bir soruşturma vs. yapılacak mı?
Suç işlemiş olanlarla ilgili soruşturma yapılması iradesi Cumhuriyetin savcılarına ait olmalı. Eminiz ki bağımsızlaşan yargı mensupları bu kapsamda gerekli değerlendirmeleri yapacaklardır. Hiç kimse suç ve cezadan bağışık değildir. Dolayısıyla itiraflar ya da başka şekilde suç verileri açığa çıktığında siyasi baskı gereği söz konusu olmaksızın ilgili Cumhuriyet Savcılıkları gerekli soruşturmaları yapıp gerektiğinde ceza davalarının açılmasını sağlayacaktır.