Ünal Karaman, İYİ Parti’den istifa etti Ünal Karaman, İYİ Parti’den istifa etti

DEM Parti Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları, iktidar ve muhalefetin Kürt sorununun çözümüne dair tutumu ile bölgedeki gelişmeleri değerlendirdi. Artı Gerçek’te yer alan habere göre Tülay Hatimoğulları’na sorulan sorular ve yanıtları şöyle:

-İmralı Heyeti, hafta içinde siyasi partileri ve tutsak siyasetçilerle bir araya geldi. Görüşmelerin 'samimi ve umut verici düzeyde' geçtiği açıklandı. Partiler Kürt sorununun çözümü noktasında ne düşünüyor?

Bu süreç geçmiş dönemdeki süreçlerden farklıdır ve bu yönüyle umut vericidir. DEM Parti İmralı Heyeti, parlamentoda temsili bulunan bütün partilerle görüşmeler yaptı. Aynı zamanda Meclis Başkanı Numan Kurtulmuş ile de bir görüşme gerçekleştirdi. Bundan önce de Eş Genel Başkanımız Tuncer Bakırhan ve heyetimizle birlikte biz de bu siyasi partileri ziyaret etmiştik. Orada gördüklerim, İmralı Heyeti’nin bizlere aktarımında yer alan içerikle paralellik arz etmektedir.

Bu görüşmelerde bizlere umut veren en önemli nokta, Kürt sorununun çözümünde genel anlamda prensipte bir uzlaşı ve ortak bir kabulün olmasıdır. Bu çok önemlidir. Bugün, Kürt sorununun çözümünde Sayın Öcalan’ın da işaret ettiği gibi hem iktidarın hem de muhalefetteki tüm kesimlerin ortak paydada buluşması çok kritik bir öneme sahiptir. Çünkü Kürt sorunu ve çözümü, DEM Parti dahil hiçbir siyasi parti tarafından dar çıkarlar uğruna kurban edilmemelidir. Biz dar hesapları değil, toplumun tümünü düşünüyoruz. Bu, Türkiye’nin geleceğidir. Bu, cumhuriyetin ikinci yüzyılını şekillendirecek bir meseledir. Türkiye’nin geleceğini belirleyecek çok önemli ve tarihi bir adımdır.

Bu görüşmelerde bizlere umut veren en önemli nokta, Kürt sorununun çözümünde genel anlamda prensipte bir uzlaşı ve ortak bir kabulün olmasıdır. Şu an adım atma sırası devlette ve iktidardadır. Toplum da buna hazırdır.

Siyasi partilerin hepsinin bu süreci ele alması umut vericidir ve Türkiye’nin geleceğine, demokratik dönüşümüne büyük katkı sağlayacaktır. Geçmiş dönemle farkı da budur. Kürt sorununun çözümüyle ilgili olarak bugün muhalefetten yapılan açıklamalar, daha pozitif bir zeminde yer almaktadır. Geçmiş dönemle kıyaslandığında, bu önemli ve tarihsel bir anlam taşımaktadır.

Kürt sorunu, geçtiğimiz gün Kars kongresinde gerçekleştirdiğim konuşmamda da ifade ettiğim gibi, şu an bütün siyasi partilerin pozitif bir şekilde yaklaştığı, en geniş toplumsal kesimlerin 'Evet, Kürt sorunu çözülmelidir' dediği bir aşamaya gelmiştir. Bu noktada, devletin ve iktidarın üzerine büyük görev ve sorumluluklar düşmektedir. Çünkü şu an adım atma sırası devlette ve iktidardadır. Toplum buna hazırdır. Eğer bu sürecin barışla taçlandırılması isteniyorsa, bunun sorumluluğu artık devlete aittir. Mevcut iktidar ve devletin, bu konuda çözüm odaklı ve ilerleyici bir yerde durması, tüm toplum tarafından beklenmektedir.

“CHP daha ciddi bir plan ve programla sürece öncülük etmeli”

-CHP, bu süreçte çözüme destek olacağını açıkladı. Ancak çözüme dair bir plan ve programının olmadığı görülüyor. CHP'nin bu pozisyonunu yeterli görüyor musunuz?

Kürt sorununun çözümü, siyasi partilerce bir seçime kurban edilebilecek bir sorun değil. Özellikle son yüzyılda, özelde de son 50 yılda, Kürt sorununun Türkiye’de barışçıl ve demokratik yöntemle çözülmemiş olmasından kaynaklı neler çektiğimizi hepimiz biliyoruz. Ülkede çok ciddi antidemokratik uygulamalar devreye konuldu, bir rejim değişikliği oldu. Bu rejim değişikliğinde bir ‘terör' parantezi oluşturularak, bütün muhalefet bu parantezin içine alındı. İşçilerin, emekçilerin boğazından kesilen lokmalar, silaha ve mermiye gitti. Biz bu kötü sürecin değişmesini istiyoruz. Analar ağlamasın istiyoruz. Bugün de ne bir gerilla annesi ne de bir asker annesi ağlamasın istiyoruz. Türk bir anneyle, Kürt bir annenin el ele tutuşarak, birbirinin gözünün içine bakarak empati kurmasını istiyoruz. Bu büyük bir değişimle mümkündür.

Dolayısıyla başta ana muhalefet partisi olmak üzere bütün muhalefet partilerinin elbette kaygılarını anlamakla beraber, o kaygıları değiştirip dönüştürebileceği bir süreç olarak da değerlendirmemiz gerektiğini düşünmekteyim. Bu süreç demokratik bir zeminde ilerlerse ve ülkemizde barış inşa edilirse, emin olalım ki bunun en büyük kazananı muhalefet olacaktır. Bundan kimsenin kuşkusu olmamalıdır. Muhalefet de kazanacaktır, Türkiye toplumunun tamamı da kazanacaktır. Muhalefet, Türkiye toplumunun kazanımını kendi kazanımı olarak da görmelidir. CHP de daha ciddi bir plan ve programla bu sürece öncülük etmeli. Bu sürecin bir parçası olmalıdır. Bu süreç Türkiye’nin demokratikleşmesi ve dönüşmesi bakımından büyük katkı sağlayacaktır.”

Kaynak: Haber Merkezi