Özel Haber: Deniz Dalgıç

Doğal afetlerin ekonomiye ve vatandaşa faturası “yüksek” oluyor. İklim Değişikliği Politika ve Araştırma Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Tekin Altuğ, son yıllarda şiddetlenen mevsimlere ve iklim değişikliğine dikkat çekerek, “İklim değişikliği, küresel ısınma, hava dolaşımı değişiklikleri ve insan etkisi gibi etmenler, yaz aylarının daha sıcak, kış aylarının daha soğuk hissedilmesine, yağışların sele dönüşmesi ile yangın gibi olayların artışına katkıda bulunabilir” ifadelerini kullandı. Söz konusu afetlerin vatandaşa ve ekonomiye yansımasına işaret eden Altuğ, “Örneğin, sel felaketleri tarım arazilerinde hasara, altyapıda yıkımlara, enerji kesintilerine, ulaşım ağlarında bozulmalara ve işletmelerin faaliyetlerinde kesintilere neden olabilir. Yangınlar ise ağaçlık alanların tahrip olması, yapıların zarar görmesi ve turizm gibi sektörleri etkileyerek ekonomik zararlara yol açabilir” dedi. Afetlerin can kayıplarına yol açtığına dikkat çeken Altuğ, “Doğal afetler sonucunda yaşanan en büyük kayıplardan biri de insan kaybıdır. Yaşamını yitiren vatandaşlar ve kaybolan insanlar, büyük bir acı ve göz yaşartıcı sonuçlara yol açar. Çok sayıda insanın hayatını kaybetmesi, hem duygusal hem de toplumsal maliyetleri artırır” diye konuştu.

Mevsimleri neden daha şiddetli hissediyoruz?

İklim Değişikliği Politika ve Araştırma Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Tekin Altuğ, son yıllarda mevsimlerin daha şiddetli hissedilmesinin nedenlerini ve afetlerin maliyetini ELİPS HABER’e anlattı. İklim değişikliği, doğal afetlerin artışı, kentsel dönüşüm ve hava kirliliği gibi etkenlerin son yıllarda mevsimlerin etkilerini değiştirerek şiddetlenmesine neden olduğunu belirten Altuğ, şunları söyledi:

“İklim değişikliği, sera gazı emisyonlarının artması ve atmosferdeki karbondioksit gibi sera gazlarının birikmesi sonucunda ortaya çıkar. Bunun sonucunda sıcaklık artışı, hava durumu olaylarının şiddetlenmesi gibi etkiler gözlemlenir. İklim değişikliği, mevsimlerin daha sıcak veya daha soğuk, daha kuru veya daha yağışlı bir şekilde yaşanmasına yol açabilir. Ayrıca iklim değişikliği ile birlikte, doğal afetlerin sıklığı ve şiddeti de artmaktadır. Özellikle tropik siklonlar, kuraklık, sel ve orman yangınları gibi olaylar mevsimlere bağlı olarak yaşanır. Bu olaylar daha şiddetli hale geldiği için mevsimlerin etkileri de daha belirgin olarak hissedilir.

Gelişen kentleşme, endüstriyel faaliyetler ve ormansızlaşma gibi faktörler, doğal dengeyi bozarak mevsimlerin etkilerini değiştirebilir. Örneğin, kentsel ısı adası etkisi nedeniyle şehirlerdeki sıcaklık artar ve yaz mevsimi daha şiddetli ve sıcak geçer. Sanayi, ulaşım ve enerji üretimi gibi faaliyetler sonucunda atmosfere yayılan hava kirliliği, iklimin değişmesine ve mevsimlerin şiddetlenmesine yol açabilir. Özellikle kirlilik nedeniyle oluşan aerosoller, bulut oluşumunu etkileyerek yağışların yoğunluğunu ve dağılımını etkileyebilir.”

Doğal afetler neden artıyor?

Yaz aylarının daha sıcak, kış aylarının daha soğuk hissedildiğine; yağışların sele dönüşmesi ile yangınların arttığına dikkat çeken Altuğ, “Yaz aylarının daha sıcak, kış aylarının daha soğuk hissedilmesi, yağışların sele dönüşmesi ve yangınların artması birçok faktörün birleşimi sonucunda gerçekleşir. İklim değişikliği, küresel ısınma, hava dolaşımı değişiklikleri ve insan etkisi gibi etmenler, bu olayların artışına katkıda bulunabilir” ifadelerini kullandı.

“Afetlerin faturası yüksek olabiliyor”

Doğal afetlerin ülke ekonomisine ve vatandaşlara faturası oldukça yüksek olabileceğine dikkat çeken Altuğ söz konusu faturayı etkileyen faktörler arasında afetin şiddeti, etkilediği alanın büyüklüğü ve afet yönetimi tedbirlerinin alınması ve müdahalenin hızı gibi unsurların bulunduğunu açıkladı. Afetlerde yaşanan maddi ve manevi kayıplara işaret eden Altuğ, şu ifadeleri kullandı:

“Doğal afetler, birçok sektörü ve altyapıyı etkileyerek büyük ekonomik kayıplara yol açabilir. Örneğin, sel felaketleri tarım arazilerinde hasara, altyapıda yıkımlara, enerji kesintilerine, ulaşım ağlarında bozulmalara ve işletmelerin faaliyetlerinde kesintilere neden olabilir. Yangınlar ise ağaçlık alanların tahrip olması, yapıların zarar görmesi ve turizm gibi sektörleri etkileyerek ekonomik zararlara yol açabilir. Ekonomik maliyetler, onarımlar, yeniden yapılanmalar, kaynak kaybı, üretim düşüşü, işsizlik ve refah kaybı gibi birçok şekilde ortaya çıkabilir. Doğal afetler sonucunda yaşanan en büyük kayıplardan biri de insan kaybıdır. Yaşamını yitiren vatandaşlar ve kaybolan insanlar, büyük bir acı ve göz yaşartıcı sonuçlara yol açar. Çok sayıda insanın hayatını kaybetmesi, hem duygusal hem de toplumsal maliyetleri artırır.”

“Ülkeler ve toplumlar afetlere hazırlıklı olmalı”

Afetlerin beraberinde getirdiği sosyal etkilere de değinen Altuğ, “Doğal afetler, toplumsal yapıyı ve dağılımı etkileyebilir. Bu tür felaketler sonucunda mülteci sorunları ortaya çıkabilir, toplumsal huzursuzluklar artabilir, sosyal hizmet sistemleri zorlanabilir ve travmalara yol açabilir. Vatandaşlar, sağlık sorunları, konut kaybı, geçim güçlüğü ve yerinden edilme sonucu zor durumda kalabilir” dedi. Altuğ, ülkelerin ve toplumların doğal afetlere hazırlıklı olması gerektiğini vurgulayarak, “Afet yönetimi, acil durum planları, tedbirler ve sigorta gibi önlemler, maliyetleri azaltma ve etkileri hafifletme açısından önemlidir. Doğal afetlerin birçoğu beklenmedik ve kontrol edilemez olduğundan, faturası çoğu zaman yüksek olur ve uzun vadeli etkileri olabilir” diye konuştu.

İklim değişikliği ile nasıl mücadele edilir?

Altuğ, iklim değişikliği ile mücadelede nasıl bir yol izlenmesi gerektiğini şu sözlerle anlattı:

Aşırı hava olaylarının küresel ekonomiye maliyeti 2 trilyon doları aştı Aşırı hava olaylarının küresel ekonomiye maliyeti 2 trilyon doları aştı

“İklim değişikliğinin ana nedeni olan sera gazlarının emisyonlarını azaltmak gerekmektedir. Bu, fosil yakıtların kullanımını azaltmak, yenilenebilir enerji kaynaklarına yatırım yapmak, enerji verimliliğini artırmak, endüstriyel süreçleri iyileştirmek ve ormansızlaşmayı durdurmak gibi tedbirleri içerir. İklim değişikliği etkilerine uyum sağlamak ve dirençli bir toplum oluşturmak önemlidir. Bu, iklim değişikliğinin neden olduğu artan sıcaklık, ekstrem hava olayları, deniz seviyesi yükselmesi gibi etkilere karşı altyapıyı güçlendirmek, su kaynaklarını yönetmek, tarım ve gıda üretimini sürdürülebilir hale getirmek ve sağlık sistemi kapasitesini artırmak gibi önlemleri içerir.

İklim değişikliği küresel bir sorundur ve bununla mücadele etmek için uluslararası işbirliği ve anlaşmalar önemlidir. Paris Anlaşması gibi uluslararası anlaşmalar, sera gazı emisyonlarını azaltma taahhütleri ve finansal yardım sağlama gibi unsurları içerir. Ülkeler arası işbirliği, teknoloji transferi ve finansmanın sağlanması da iklim değişikliğiyle mücadelede etkili olabilir. İklim değişikliği konusunda toplumun farkındalığını artırmak ve eğitim çalışmalarıyla bilinci yükseltmek önemlidir. İnsanların iklim değişikliğinin nedenlerini ve etkilerini anlaması, bireysel ve kolektif düzeyde harekete geçmeyi teşvik eder.”

Editör: Deniz Dalgıç