İddianamede sanıkların İstanbul'da, 112 Acil Çağrı Merkezi'nde çalışan kişilerle ortak hareket ederek, bazı bebekleri önceden anlaştıkları özel hastanelerin yenidoğan ünitelerine sevk ettirdikleri, bazılarının ölümüne neden oldukları ve haksız kazanç sağladıkları öne sürülüyor.

BBC Türkçe’nin aktardığına göre; 18 Kasım'da başlayan davanın ilk duruşmasının ilk altı oturumunda 22 tutuklu sanık savunmasını yaptı. Ardından ara kararını açıklayan mahkeme, bütün tutuklu sanıkların tutukluluk halinin devamına karar verdi ve duruşmayı 26 Kasım'a erteledi.

Davada 22'si tutuklu 47 sanık yargılanıyor.

Mağdur ailelerin çoğunun müdahillikleri, ‘iddianamede’ yer almamaları" nedeniyle kabul edilmedi.

İlk duruşmada sanıklar ne dedi?

Mahkemede savunma yapan sanıklar usulsüzlükle ilgili bazı iddiaları kabul ederken kasten öldürme gibi suçlamaları reddetti.

İddianamede örgüt yöneticisi olmakla suçlanan doktor Fırat Sarı, 112 Acil Çağrı Merkezi ambulans şoförü Gıyasettin Mert Özdemir ve doktor İlker Gönen duruşmanın altıncı günü savunmalarını yaptılar.

Erdoğan’dan teğmenler talimatı: Çok sert gitmeyin! Erdoğan’dan teğmenler talimatı: Çok sert gitmeyin!

Tutuklu sanık Fırat Sarı savunmasında "Bu yapıyı ben keşfetmedim. Sen gel yap dediler" ifadesini kullandı.

Aylık gelirinin 400 bin TL olduğunu söyleyen Sarı şöyle devam etti:

"Sevk süresi 5-6 saat sürüyor ve yenidoğan için çok kritik bir süre. Bebek kötüyse hemen müdahale ettik. Bazen ben kendim gittim müdahale ettim. Usulsüz sevk dedikleri de bu."

Hemşire Hakan Doğukan Taşçı ve Hasan Basri Gök'ü suçlayan Sarı, "Hayatımı kararttılar. Ekip varsa orada var" iddiasında bulundu.

Şüphelilerin telefon konuşmalarını içeren tape kayıtlarına da itiraz eden Sarı, "Şimdi ben burada kamuya konuşurken filtreli dikkat ederek konuşurum ama özel hayatınızda güvendiğiniz insanlarla daha rahat konuşursunuz" açıklamasında bulundu.

Fırat Sarı, uzman raporunun kötü niyetli ve agresif olduğunu öne sürdü.

"Bir raporla ateşe atıldık. 10 hastane kapatıldı, binlerce insan işsiz kaldı” diyen Sarı, "Benim ölüm oranım Türkiye ortalamasının altında. Benim sağlıklı taburcu ettiğim hastalar bile şimdi beni şikayet ediyor” iddiasıyla kendini savundu.

Sarı ayrıca, "Görmediğim bakmadığım bebeklerin ölümünden yargılanıyorum" sözlerini sarf etti.

Örgüt yöneticisi olmakla suçlanan ambulans şoförü Gıyasettin Mert Özdemir ifadesinde, "Hasta yönlendirerek para kazandığımı kabul ediyorum" dedi.

Özdemir, kendi kurdukları sistem sayesinde "5-6 saat" olan sevk süresinin hastalar yararına "45 dakikaya düştüğünü" iddia etti.

Özdemir, "Bu, hasta bakımından daha uygun bir çözüm mü? Mahkemenin takdirine bırakıyorum" dedi.

Örgüt yöneticisi olduğu iddia edilen doktor İlker Gönen ise ise suçlamaları kabul etmedi.

Hastaneye hasta yatırdığı, hastaların geç taburcu edildiği ve evrakta sahtecilik iddialarını reddeden Gönen, "Ben hiç evrak imzalamadım, ben hiç ilaç satımında bulunmadım" dedi.

Beş bebeğin ölümünden sorumlu tutulan Gönen, "Diğer hastalarda pasif ötenazi yapmışsın, adrenalin vermemişsin, akciğer patlamasını görüp bir şey yapmamışsın, ölüden kan almışsın gibi akla gelmeyecek şeylerle suçlandığını" belirtti ve "Bizim alnımıza bebek katili yazdılar gönderdiler. Bizim sehpamızı uzman görüşü koydu tekmeyi de medya vurdu" ifadesini kullandı.

'Yoğun bakım boşalınca sitem ediyordu'

Tutuklu sanıklardan hemşire Doğukan Taşçı, savunmasında, SGK’dan daha fazla para kazanmak için, ilaç satışı ve hasta şablonlarındaki oynamalar dahil bazı usulsüzlükler yapıldığını kabul etti.

Taşçı, "kasten öldürme" dahil üzerine atılı diğer suçlamaları ise reddetti.

Taşçı, sitem edip suçladığı Fırat Sarı için, "Yoğun bakım boşalınca sitem ediyordu" dedi.

Tutuklu sanık hemşire Hasan Basri Gök ise çalıştığı Reyap Hastanesi'ne bebek sevklerinin Fırat Sarı tarafından yapıldığını, SGK'dan para almak için de yatış süresinin uzun tutulduğunu anlattı.

Gök, yatışlara sorumlu hekimin karar verdiğini, SGK'dan para almak için genelde uzun yatışlar yapıldığını, sanıklar İlker Gönen ile Fırat Sarı arasında hastane paylaşımı olduğunu, ikisinin aynı hastanelere bakmadığını söyledi.

Sanık hemşire Deniz Korkmaz da savunmasında, "Hastanede bebek yoğun bakımda çalıştım. Hakkımda yapılan suçlama somut delillere dayanmıyor. İşin komik tarafı bu davanın CİMER şikayetini ben yapmıştım. e-Devlet'te de kaydı var; ama burada tutuklu olan benim” dedi.

Tutuklu sanık Hüseyin Günerhan da savunmasında "örgüt üyeliği" suçlamasını reddetti.

'Hastayı entübe göstermemi istedi'

Tutuklu sanık hemşire Çağla Durmuş, doktor Fırat Sarı'nın kendilerinden dosyalarda değişiklik yapmalarını istediğini söyledi.

Durmuş, "Fırat Bey bazı dosyalarda değişiklik yapmamızı istiyordu. 'Hastayı entübe göster' diyordu, kazanç için. Doğrusu, hasta neyse onun yazılmasıdır" dedi.

Sarı için, "Hastalara müdahalede bulunduğu oluyordu" diyen Durmuş, bununla birlikte ortada bir örgüt olduğunu düşünmediğini, "dolandırıcılık" suçunu kabul etmediğini söyledi.

Savunması alınan diğer hemşirelerden Cansu Akyıldırım da hakkında medyada çok yanlış ithamlarda bulunulduğunu söyledi.

Akyıldırım, "Ben bu zamana kadar maaşlı çalışan biriydim, herhangi bir maddi çıkar elde etmedim. Böyle bir örgütün var olduğunu düşünmüyorum, varsa da ben üyesi değilim. Yedi aydır tutukluyum" dedi.

Tutuklu sanık hemşire Damla Atak da savunmasında, yedi aydır dolandırıcılıkla suçlandığını, Fırat Sarı'nın hastanesinde çalışsa da Sarı'yı en fazla iki kez gördüğünü söyledi.

Damla Atak, "Bilgisayarda yazılan epikrizleri okumadım, bu epikrizlerin hangi şartlarda yazıldığını bilmiyordum" diye konuştu.

Atak, örgüt yöneticileri arasında gösterilen 112 Acil Servis personeli Gıyasettin Mert Özdemir’in hasta transferi yaptığını iddia etti.

Sanık Mehtap Sayar’a, sanık Hasan Basri Gök’ün “Mehtap öldür şu bebeği” dediği, fezlekeye göre kendisinin ise “Öldüreceğim de, öldürsem de dert” dediği telefon konuşması soruldu.

Sayar soruya, “Sıkıntılı bir bebek hakkında sıkıntılı bir konuşmadır. Bunun sosyal medyada da basında da psikolojik baskısını yaşadım. O yüzden bu konuda konuşmak istemiyorum” yanıtını verdi.

Tutuklu sanık doktor Rıza Keykubad da savunmasında, yaklaşık 20 yıldır hekim olduğunu, dört aydır da haksız yere tutuklu olduğunu söyledi.

Denetim raporunda "kendilerinin üzerine oyun oynandığını" ve iftiraya uğradığını iddia eden Keykubad, "Ben bu örgütteki kişilerle aynı yerde bulunmadım, aynı iş yerinde çalışmadım ve onlarla hiçbir alışverişim olmadı. Kimseyi tanımıyorum" diye konuştu.

Esenyurt Belediyesi Sağlık İşleri Müdürü Renas Kılıç ise savunmasında, Reyap Hastanesi'nde çalıştığı dönemi kapsayan suçlamalara yanıt verdi; bebekleri 112 sistemini aşarak sevk ettiği ve maddi menfaat sağladığı iddiasını reddetti.

Aynı hastanenin muhasebe biriminde çalışan tutuklu sanık Funda Özen de, "yenidoğan çetesi" ile ticari ilişkisinin olmadığını ve dosyadaki çoğu kişiyi tanımadığını savundu.

Birinci Hastanesi'nde hemşire olan ve serbest bırakılması için duruşma savcısının tehdit edildiği ortaya çıkan Tuğçe Toptemel de savunmasında, sanık hemşire Hakan Doğukan Taşçı'yı ölen bebeklerden biri olan Opera bebeğin ailesine doktor olarak tanıttığını ve aralarında para ilişkisi bulunduğunu kabul etti. Bebeğin ölümüyle ilgisi olmadığını savundu.

Sanık Sümeyye Aslan, bu paraların fazla hasta bakmaları karşılığında motivasyon amacıyla verildiğini iddia etti.

Sanık Serdar Yüksel savunmasında, Gıyasettin Mert Özdemir ve Fırat Sarı'dan para aldığını itiraf etti.

Kaynak: Haber Merkezi