T24’ten Gazeteci Tolga Şardan, bugünkü yazısında Ufuk Uras’a yönelttiği soruları paylaştı. Ufuk Uras’ı İstanbul’da düzenlenen “Gazetecilik ve İfade Özgürlüğü Davaları” başlıklı çalıştayda gördüğünü söyleyen Şardan’ın soru ve yanıtları şöyle:
- Sayın Bahçeli'yle görüştünüz, bu süreç nasıl işledi? Siz mi randevu istediniz yoksa Bahçeli mi davet etti?
"Sayın Bahçeli’nin DEM’li vekillerin elini sıkması ve barış çağrısını yapması, Öcalan’la ilgili talebi bana çok önemli geldi. Tarihsel bir çağrı gibi geldi, daha sonra DEM’li yöneticilerin de çağrıya ‘evet’ demesi karşısında bekledim, ne olacak diye bir süre? Bir süre sonra bir af durumu olunca danışmanları vasıtasıyla görüşmek istediğimi söyledim. Sayın Bahçeli de randevu verince gittim.
Bana “Zaten ben sizi takip ediyorum. Bu konudaki bakış açınızı biliyorum dedi. “Bence çok önemli” dedim. “Bu konuda her türlü katkı sunmaya hazırız” derken, o da kendi serüvenini anlattı. “1 Ekim’de Sayın Erdoğan bu meseleyi, yani ‘Türk-Kürt kardeşliği meselesi nasıl formüle edilirse, küresel güçlere bırakmayalım, kendimiz ele alalım’ dedi ama nasıl formüle edelim konusunu kendime sordum” dedi. Bahçeli, “İlk adım olarak DEM grubunda el sıktım, bir vefat varmış, taziye dileklerinde bulundum” dedi. “Ama bizim 50 milletvekilimiz var, AK Parti çoğunlukta, bundan sonrası onların adım atması gerekiyor” dedi, özeti bu.
“’Osman Kavala, Selahattin Demirtaş’ı konuştun mu?’ deniyor”
Dolayısıyla bugün eğer bir mutabakat sağlanırsa, Cumhuriyet Halk Partisi de bu sürecin parçası olursa neden olmasın? Hiçbir şeyin garanti belgesi yok. Kimse, kimseye kefil olacak durumda değil. İhtiyacı bana gelen taleplerden anlıyorum. Yani yarım saatlik bir görüşme yapmışım. Görüşmenin nedeni Bahçeli’nin Öcalan’la ilişkili barış çağrısı diyelim, bu çerçevede konuşmuşum. “Diğer meseleleri konuştunuz mu? Osman Kavala’yı konuştun mu? Selahattin Demirtaş’ı konuştun mu?” deniyor; Bahçeli, Öcalan’la ilgili bir kanaat beyan etti. Diğer konulardaki kanaatlerini biliyorum. Bu şu anlama geliyor; dediğim gibi, bu meselelerle yıllardan beri uğraşan Selahattin Demirtaş’ın hapishanede ziyaretine giden, bu konuları Adalet Bakanları’yla defalarca konuşan insana bu soruyu sormak, soruyu bana sormak değil. “Zaten Bahçeli’nin bu konuda bakışı belli iken, niye bu meseleyi açıp konuyu kilitle” demiyorsunuz diye okuyorum ben.
İyi niyetli olarak okumuyorum. Bu konuyu ortaya atanlara da dedim, “Bahçeli’nin bu konudaki bakış açısını biliyoruz.” Bildiğimiz şey üzerine polemiğe girmek, orayı kilitlemek demek, o hamlenin arka planı öyle bir niyet olur olmaz ama sonucunun bu olduğunu her gazetecinin görebilecek zekâda olduğunu biliyorum. “Niye orada maraza çıkarmadın? Bu meseleyi kilitlemeden niye bu meselede böyle kolaylaştırıcı alıyorsun? Niye zorlaştırıcı rol almıyorsun?” Tırnak içinde kendilerini çok zeki zanneden arkadaşların niyetlerini ben böyle okuyorum."