Tolga Şardan
Partisinin 3. Olağan Kongresi'nde konuşan İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener'in sözleri siyasetteki sıcaklığını koruyor.
Merkez sağda siyaset kurmayı planlamasına karşın ülkücü tabana yönelik politika yürütmeyi tercih eden nam-ı diğer Asena; seçimlerdeki sonucun ardından gelen eleştirileri yanıtlarken kürsüden adeta kükredi.
Akşener'in eleştirilerinin odağında, Altılı Masa'daki ortağı CHP ve parti içi muhalefet vardı. Ayrı ayrı sert eleştiriler yöneltmekten geri durmadı Akşener.
Kongreyi izleyen gazeteci Nergis Demirkaya'nın GİK üyesi bir partilinin görüşüne dayandırdığı Gazete Duvar'daki yazısından anlıyoruz ki; parti içinde konuşulan bir iddia Akşener'i öfkelendirmiş.
Meral Hanım'ı öfkelendiren, "seçimler için hazırlanan aday listelerindeki yerlerin para karşılığı satıldığı" yönünde parti içinde konuşulanlarmış. Demirkaya'ya konuşan GİK üyesine göre, "Bugüne kadar çok şeyle suçlandı ama içlerinde hiç para iddiası olmamıştı, öfke duyması normalmiş."
Aday listesindeki dikkat çekici durum
Doğrusunu isterseniz; bu yazıyı seçimler öncesinde YSK'ya gönderilen aday listeleri açıklandığında yazacaktım. Ancak, seçim öncesinde "pişmiş aşa su katmamak" amacıyla beklemeye aldım konuyu.
Akşener'in kürsüdeki eleştirileri sonrasında bu yazıyı yazmanın zamanı geldiğini görüp, Büyüteç'i adaylara doğrulttum.
Notları aktarmadan önce; yazıyı, Akşener'in gerek CHP, gerekse kendi partisine yönelik eleştirilerinden bağımsız kaleme aldığımın altını çizeyim.
Demirkaya'nın yazısını okuduktan sonra daha önce hazırladığım notları çıkartıp güncelledim. Zira seçimde kimlerin Meclis'e girdiği önemliydi.
Önce adaylık döneminde başlıyorum.
Diğer ana akım partilerin listelerini de inceledim. İYİ Parti listelerinde, aday olanlar arasında "iş insanı / iş adamı / iş kadını" olarak aday olanların sayıca yoğunluğu diğerlerine göre oldukça dikkat çekiciydi.
Üşenmedim, tek tek baktım; bu kategoride İYİ Parti yönetimince aday yapılanların toplam sayısı diğer meslek gruplarına göre açık ara öndeydi!
Hatta şöyle söyleyeyim; ilk sıradaydı. İş insanı kategorisinden aday olanların sayısı, en yakındaki çoğunluğu avukat olan hukukçu kimliği taşıyanların iki katına yakındı.
İş insanı sayısı 130 dolayındayken, ikinci sıradaki hukukçular 68 kişiydi. Ardından 43 mühendis, 42 doktor/ diş hekimi, 40 üst düzey yönetici, 35 akademisyen, 33 emekli ve 28 öğretmen sıralanıyor. Sadece 4 çiftçi aday varken bir de meslekleri tam olarak açıklanmayan "diğerleri" kriteri sahipleri listelerde yer aldı.
Bir ilave yapayım; meslek gruplarında hukukçu, yönetici, üst düzey yönetici, mühendis, müşavir ve işletmeci mesleğinde görünen adayların büyük bölümü de deyim yerindeyse hali vakti yerinde olan kelli felli isimler. Yani iş insanı konumundalar.
Bu isimleri ekleyince, iş insanı statünden aday olanların sayısı daha da artıyor elbette.
Parayla yaşayan insanlara verilen öncelik
Adaylar böyleyken, seçim sonrasında İYİ parti listelerinden TBMM'ye giren milletvekillerinin meslek dağılımına bakalım:
Doktor: 3, akademisyen: 5, öğretmen: 1, avukat: 3, yönetici: 3, spor adamı: 1, mühendis: 4, mimar: 1, gazeteci: 1, politikacı: 1, ekonomist: 2, diğer: 2.
Peki buna karşın iş insanı / iş kadını / iş adamı olarak TBMM üyesi olan kaç kişi?
Yanıt: 16!
Tabii bu tasnifte, Bilici Holding'in veliahtı Bilal Bilici'nin "yönetici", hukukçuluğunun yanı sıra kendi internet sitesinde ticari işletmeleri olduğunu açıklayan Hakan Şeref Olgun'un "avukat", aynı zamanda iş insanı olan Adnan Beker'in "yönetici", iş insanı Hasan Toktaş'ın "mühendis", 27. Dönem milletvekili ve iş insanı Yasin Öztürk'ün "iş insanı", ticaret erbabı olarak tanınan siyasetçi Burhanettin Kocamaz'ın "mühendis", iş kadını Ayşe Sibel Yanıkömeroğlu'nun "mühendis", müteahhitlik firmasının sahiplerinden iş insanı Ersin Beyaz'ın "mimar", emekli asker ve aile şirketinin yöneticisi olan Dursun Ataç'ın "diğer" olarak görüldüğüne de dikkat çekeyim.
Böylece TBMM'de İYİ Parti sandalyesinde oturanların sayısı 25'i buldu. Toplam vekil sayısının yarısından fazla, diğer bir deyişle.
Toplumda sıradan insanların İYİ Parti yönetiminde itibar gördüğünü söylemek mümkün değil maalesef.
İşte bir örnek: Adnan Beker
Eskilerin; "şüyuu vukuundan beterdir" lafı tam da bu tabloyla örtüşüyor. Türk Dil Kurumu'na göre, "bir şeyin dedikodusunun yapılması, lafının çıkması onun gerçekleşmesinden daha kötüdür" anlamına gelir bu söz.
Bu tablo aynı zamanda; İYİ Parti GİK üyesinin aksini söylediği durumun ağızlarda sakıza döndürülmesine neden oldu.
Yakından tanıdığım için bir örnek vereyim: Ankara 2. Bölgeden ilk sırayı alarak TBMM'ye giren Adnan Beker, aslında iş insanı. Hem de neredeyse tüm Ankara'nın tanıdığı bir isim. Kömür ticaretiyle başlayan iş yaşamı, müteahhitlik ve akaryakıt bayilikleriyle devam ediyor. Aynı zamanda Ankara Büyükşehir Belediyesi Meclisi'nde de İYİ Parti grup başkan vekilliği yaptı. Gülen cemaatinin güçlü olduğu dönemde FETÖ'nün hedefindeydi.
Kaldı ki; Beker'in siyasi süreci içinde, İYİ Parti'ye yaptığı finans desteği bırakın Ankara'yı, Bağdat'taki Sağır Sultan bile duydu. Burada rakam telaffuz etmeyim fakat Ankara'da siyaseti yakından takip edenler, bu desteğin çift haneli milyon liralar düzeyinde olduğunu iddia ediyorlar.
Beker, günün sonunda emeklerinin karşılığında "yönetici" vasfıyla İYİ Parti'den seçilecek yeri kaptı ve TBMM üyesi oldu, yakasına rozeti taktı.
Yanıt bekleyen sorular
Adnan Beker sadece bir örnek bu duruma. Diğer isimlerin araştırılması halinde altından neler çıkar bilinmez?
Tablo böyle olunca, İYİ Parti'nin sıradan insanları TBMM'ye taşımak yerine iş insanı tercihi ister istemez merak konusu oluyor.
Adayları belirleyen parti yönetiminde neden böyle bir yaklaşım oluştu?
Ya da seçmenin "Meral Ablası", bu tür değerlendirmelerin konuşulmasına meydan verecek tercihlerde hangi amaçla bulundu? Önce bu yaklaşıma onay verdikten sonra bugün kürsüden neden eleştiriler yapmaya başladı?
İçişleri Bakanlığı döneminden tanıdığım Akşener'in şimdilerdeki siyaseti neden bu noktaya geldi? Kendi partisinden yayılan dedikoduların merkezine konuldu?
Bilen varsa, Büyüteç kendilerine açık.
MUTLU BAYRAMLAR DİLERİM.