Türk Tabipleri Birliği (TTB) ve tabip odaları, Alanya’da aile sağlığı merkezinde çalışan Dr. Melek Bağçe’nin boşanma aşamasında olduğu eşi tarafından işyerinde öldürülmesi ile ilgili eşzamanlı olarak ortak basın açıklaması gerçekleştirdi. “Ülkemizin içinde bulunduğu şiddet sarmalında bir kadın meslektaşımızı daha kaybetmenin derin hüznünü ve öfkesini yaşıyoruz” denilen açıklamada “Bizler biliyoruz ki; kadın cinayetleri politiktir ve bütün kadın cinayetlerinde olduğu gibi kız kardeşimiz Dr. Melek Bağçe’yi yaşamdan koparan fail, yalnızca boşanma aşamasında olduğu erkek değil aynı zamanda kadın düşmanı politikalardır” ifadelerine yer verildi.
Tabip odalarının ortak açıklamasında daha önce Kasım 2015’te Dr. Aynur Dağdemir’in birlikte çalıştığı kadın hemşireyi erkek şiddetinden korumaya çalışırken, Ocak 2022’de Ebe Ömür Erez’in aile sağlığı merkezinde, Ekim 2022’de Hemşire Emine Ay’ın işyerinde öldürüldüğü ve Nisan 2023’de Çanakkale Tabip Odası Başkanı Dr. Ayşe Güneş’in hastane bahçesinde erkek şiddetine maruz kaldığı anımsatıldı.
“Cinayetin asıl sorumlusu iktidar ve siyaset dili”
Dr. Bağçe’nin öldürülmesinin asıl sorumlusu olarak iktidarın ve iktidarın ürettiği şiddet dilinin işaret edildiği açıklamada, “Şiddeti meşrulaştıran, körükleyen, hatta sürekli olarak yeniden üreten iktidar ve siyaset dili, başta kadınlar, çocuklar, gençler, LGBTİ+lar olmak üzere toplumun bütün kesimlerinde baskı, sindirme ve korku iklimi yaratmak amacıyla sürdürülüyor” denildi. Açıklamada kadına ve çocuğa yönelik her tür ayrımcılığı ve şiddeti önlemeye yönelik CEDAW, Çocuk Hakları Sözleşmesi ve Lanzarotte Sözleşmesi gibi uluslararası sözleşmelerin hayata geçirilmemesi ile İstanbul Sözleşmesi’nin feshedilmesi ve 6284 Sayılı Yasa’nın tartışmaya açılmasının ise kadınlara ve çocuklara yönelik şiddetin yaygınlaşmasındaki en önemli etken olduğu vurgulandı.
“Sağlık kurumları her tür şiddetin gerçekleştirebildiği ortamlara dönüştü”
Sağlık meslek örgütlerinin ve sendikaların sağlıkta şiddetin durdurulması için yaptıkları eylem ve etkinlikler ile hazırladıkları yasa önerilerinin siyasal iktidar tarafından dikkate alınmadığı dile getirilen açıklamada, “Sağlığın ve yaşamın korunması için hizmet üretilen ve güvenli olması gereken sağlık kurumları, günümüzde eli silahlı erkek faillerin kolayca girip çıktığı, özellikle kadın sağlık çalışanlarına yönelik tacizden cinayete her tür şiddet eylemini gerçekleştirebildiği ortamlara dönüşmüştür” ifadelerine yer verildi.
“Mücadeleden vazgeçmeyeceğiz”
Açıklamada son olarak, “Yaşamı savunan bir mesleğin üyeleri olarak buradan bir kez daha haykırıyoruz; bir kadını daha kaybetmemek için yaşamdan, sağlıktan, özgürlükten yana ve meslekten bir kişi daha eksilmemek için kadına yönelik her türlü şiddete karşı mücadelemizi sürdüreceğiz. İnsan haklarına ve onuruna yaraşır, şiddete karşı güvenli çalışma ortamlarını talep etmekten ve mücadele etmekten vazgeçmeyeceğiz” ifadelerine yer verildi.