Gazeteciler Murat Ağırel ve Timur Soykan, “tehdit” ve “şantaj” suçlamalarıyla 11 Nisan sabahı gözaltına alınmış, çıkarıldıkları Sulh Ceza Hakimliği tarafından yurt dışına çıkış yasağı ve haftada iki gün imza şartıyla serbest bırakılmıştı. Gözaltı kararının, “malvarlığı değerlerini aklama” soruşturmasında şüpheli sıfatıyla yer alan kişilerin şikâyeti üzerine alındığı belirtilmişti.
Cumhuriyet gazetesindeki yazısında yaşanan süreci anlatan Ağırel, asıl nedenin Ekrem İmamoğlu dosyasına ilişkin yaptıkları haberler olduğunu savundu. Ağırel, “İmamoğlu dosyasına dair yaptığımız belgeli haberler gündemde bomba etkisi yaptı. Bu yayınların ardından sabah kapımıza polis dayandı” dedi.
“Flash TV’yi nasıl aldın sorusu şantaj sayıldı”
Soruşturmaya konu olan görüşmede gazetecilik faaliyetinin hedef alındığını belirten Ağırel, şüpheliyle bir çay bahçesinde, bir meslektaşının şahitliğinde ve kayıt altında görüştüklerini anlattı. Bu görüşmenin, gazetecilikte temel kabul edilen “cevap hakkı” çerçevesinde yapıldığını ifade etti.
Ağırel, “Flash TV’yi nasıl aldın?” sorusunun şantaj olarak değerlendirilmesini eleştirerek, “Tüm görüşme kayıt altında. Buna rağmen ifade vereceğimiz gün sabahında evimize polis baskını yapıldı” dedi.
“Gözaltı süreci Onlar TV yayınları sonrası başladı”
Ağırel, Halk TV’den ayrılarak kurdukları Onlar TV’nin henüz ilk yayınıyla 1 milyon izlenmeye ulaştığını ve platformun dikkat çeken yayınlar yaptığını belirtti. İmamoğlu dosyasına ilişkin paylaşımlarının ardından yaşananları “tesadüf” olarak görmediğini ifade eden Ağırel, “Başımıza ne geldiyse bu yayınlardan sonra geldi” diye konuştu.
Dosyada, Flash TV’nin cezaevindeki patronu Erkan Kork’un, Ekrem İmamoğlu ve Murat Ongun’un Cafer Mahiroğlu aracılığıyla kanalı satın almaya çalıştığına dair ifadeler yer aldığı iddia edildi. Ağırel ise bu iddiaların delilsiz olduğunu ve görüşmenin üzerinden iki ay geçtikten sonra böyle bir suçlamayla karşı karşıya kaldıklarını belirtti.
Gazeteci, “Ben yazdığım her satırın altına tekrar imzamı atıyorum. Uyuşturucu, yasadışı bahis, yolsuzluk gibi toplumun çöküşüne sebep olan olayları yazmaya devam edeceğim” diyerek gazetecilik faaliyetlerinin hedef alındığını öne sürdü.