Özel Haber: Deniz Dalgıç
Çocukların büyük bir heyecanla beklediği yaz tatili karnelerin alınmasıyla birlikte başladı. Uzman Pedagog ve Psikolog Ebru Şen, 16 Haziran'da başlayıp 11 Eylül'de sona erecek uzun yaz tatilinde ebeveynlerin çocuklarını yaz okulu gibi çeşitli aktivitelere yönlendirdiğini ancak herkesin eşit koşullarda olmadığını belirterek, “Bırakın yaz okulunu spor, sanat, müzik hiçbir aktiviteye gidememiş pek çok çocuğun olduğu bir ülkede yaşadığımızı unutmayalım. Herkese hitap edecek bir konuya parmak basmak istersek; Çocuğun yaz tatilini ‘boş zaman’ olarak görmememiz ve göstermememiz gerekiyor” dedi. ‘Boş zaman’ ile ‘boşa geçirilen zaman’ arasında ciddi bir fark olduğuna dikkat çeken Şen, “Çocukların yaz döneminde üreten ve ailesine katkıda sağlayan meşgaleler içinde olması çocuğun kaliteli zaman geçirmesine imkân sağlayacaktır. Aileye yardım, bahçe, mutfak, alışveriş, temizlik, tamirat gibi işlere çocukları dahil etmek hem onlara sorumluluk bilincini aşılayacak hem de kendi kişisel gelişimlerine fayda sağlayacaktır. Tüm bunlar yapılırken farkında olmadan el, göz koordinasyonu, el becerilerinin gelişmesi, dikkat gibi pek çok becerinin gelişmesine fırsat verilecektir” ifadelerini kullandı.
Uzman Pedagog ve Psikolog Ebru Şen, yoğun ders temposu, yorucu ödev ve sınav dönemini geride bırakan çocukların nasıl bir yaz tatili geçirmesi gerektiğini ve seçim sürecinde çocukların medyadan nasıl etkilendiğini ELİPS HABER’e anlattı. Şen’e sorduğumuz sorular ve yanıtları şöyle:
“Boş zaman ve boşa zaman geçirmek arasında fark var”
Çocuklar nasıl bir yaz tatili geçirmeli?
Okulların kapanması ile çocuklar yine bir tatil sürecine girdiler. Pek çok ebeveyn bu tatil sürecini yönetmede zorluk çekiyor. Bu zorluğun bir kısmı, çalışan ebeveyn olmasından dolayı olup çocuğun evde yalnız kalmasının uygun olmamasından kaynaklanıyor. Böyle bir durumda anne ve baba yaz okulu için çocuğa bir program yapmak zorunda kalıyor. Bir kısımda evde ona eşlik eden bir yetişkin olabilmesine karşın, zamanını iyi değerlendirmesi açısından aktivitelere yönlendiriyor. Bu konuda önemli olan şey çocuğun istekli olup olmamasıdır. Çünkü çocuğa baskıyla yapılan her yönlendirme bir anlamda anne baba ilişkisinde, çocuğun ilişkisinin bozulmasıyla sonuçlanmaktadır. Bazen çocuk gitmek istemiyor. Anne baba yazdırdığı ve program devam ettiği için baskı yapıyor. Evde bir kaos yaşanmaya başlanıyor. Tüm bu anlattıklarımız şehirlerde yaşayan aileler için geçerli bir konu. Ancak bizim ülkemizde buna elverişli durumlarda olmayan yani buna sahip olamayan pek çok çocuk bulunuyor. Yaz okulu bırakın da spor, sanat, müzik hiçbir aktiviteye gidememiş pek çok çocuğun olduğu bir ülkede yaşadığımızı unutmayalım. Dolayısıyla herkese hitap edecek bir konuya parmak basmak istersek; Çocuğun yaz tatilini ‘boş zaman’ olarak görmememiz ve göstermememiz gerekiyor. Çünkü ‘boş zaman’ ile ‘boşa geçirilen zaman’ arasında çok ciddi bir fark vardır.
“Çocuklar üreten ve ailesine katkı sağlayan meşgaleler içinde olmalı”
Çocuklar yaz tatilini verimli geçirmek için ne tür aktivitelere zaman ayırmalı?
‘Boş zaman’ son derece kıymetli. İnsanın kendisine ayırdığı pek çok farklı konuda gelişim sağladığı bir zaman olarak düşünülmesi gerekir. Ancak kafalarda düşünülen şey boş zamanın sanki hiçbir şey yapılmayan ‘atıl’ bir zaman olduğu fikridir. Dediğim gibi ‘boş zaman’ ve ‘boşa zaman’ geçirmek arasında çok anlamlı bir fark vardır. Çocuğa bunu öğretmek ve gerekirse eğitmek gerekir. Çocukların yaz döneminde üreten ve ailesine katkıda sağlayan meşgaleler içinde olması çocuğun kaliteli zaman geçirmesine imkân sağlayacaktır. Aileye yardım, bahçe, mutfak, alışveriş, temizlik, tamirat gibi işlere çocukları dahil etmek hem onlara sorumluluk bilincini aşılayacak hem de kendi kişisel gelişimlerine fayda sağlayacaktır. Tüm bunlar yapılırken farkında olmadan el, göz koordinasyonu, el becerilerinin gelişmesi, dikkat gibi pek çok konunun gelişmesine fırsat verilecektir. Tüm bunların eşliğinde çocuğun ailenin ortak yaşamının içerisinde olması onu mutlu edecek ve kişiliğinde önemli bir fark yaratacaktır.
“Çocuklar medyadaki şiddet diline maruz kalıyorlar”
Çocuklar seçim sürecinde medyadaki şiddet dilinden nasıl etkilendi?
Çocuklar medyadaki şiddet diline maruz kalıyorlar. Yalnızca seçim süreçlerinde değil, farklı zaman dilimlerinde de haberlerde çıkan şiddet görüntülerine ve konuşmalara maruz kalıyorlar. Burada en önemli sorumluluk ailelere düşüyor. Birincisi, bu tip haberlerin filtrelenmesi bilincinde olunması gerekiyor. Eğer evde bir çocuk varsa, kreşe, anaokuluna gitmiyorsa gündüz kuşağındaki programların asla izlenmemesi gerektiğini vurgulamaktayız. Örneğin bir kadın cinayetinin duyulması ya da birbirlerine kötü sözler söyleyerek kavganın içerisinde bulunan yetişkinlerin olduğu görüntüleri görmek çocuğun bir süre sonra bu durumları normalize etmesine ve hayatın bunlarla şekillendiğini düşünmesine yol açacaktır. Bu durum, çocuğun bir başkasına öfkelendiğinde ya da istemediği bir durum başına geldiğinde bu davranışları kolaylıkla yapabilmesine olanak sağlayacaktır. Biz hem çocuğumuzun bir arkadaşıyla ilişkisinde doğru davranışlar içerisinde bulunmasını, olabildiğince uyumlu olmasını istiyor ve bekliyoruz. Hem de televizyondaki bu tip görüntülere maruz bırakıyoruz. Sonra da ‘Arkadaşına vurdun, böyle olmaz’ diyoruz.
“Programların filtrelenmesi gerekli”
Peki televizyondaki görüntülerin, yetişkinlerin davranışlarını nasıl açıklayacağız? ‘Onlar hata yaptı’ mı diyeceğiz? O yüzden bu noktalarda bu bilincin ailelerde olması lazım. Evde kalan, çalışmayan anne-babaların veya çocuğa bakım veren kişilerin bu programları filtrelemesi gerekiyor. Hatta küçük yaştaki çocukların olduğu ortamlarda televizyonun gündüz vakti açılmamasını ve televizyona maruz kalmamasını öneriyoruz. Sosyal ilişkilerin ve dil gelişimleri açısından çocukların televizyondaki tekil ilişkiye maruz kalmasını istemeyiz. Televizyonun hiçbir şekilde açılmamasını öneriyoruz. Ancak buna uyulamıyorsa program ve haber filtrelemesi konularında ailelerin bilinçli olması gerektiğini düşünüyorum.