İYİ Parti Sözcüsü ve Medya İlişkileri Başkanı Prof. Dr. Kürşad Zorlu, partisinin genel merkezinde basın toplantısı düzenledi
İstanbul’da motokurye Yunus Emre Göçer’in trafik kazasına hayatını kaybetmesine değinen Zorlu, “Biri otizmli, iki evlat sahibiydi. İstanbul’da kuryelik yaparak evini geçindirmeye çalışıyordu. 30 Kasım günü trafikte adeta bir cinayete kurban gitti. Ancak ardından ortaya çıkan görüntüler ve yaşanan gelişmeler Türkiye’de nasıl bir hukuk katliamı yaşanabildiğini bir kez daha gözler önüne serdi.” dedi.
Göçer’in hayatını kaybetmesine sebep olan kişinin Somali Cumhurbaşkanı’nın oğlu olduğuna işaret eden ve söz konusu şahsın kaçmayı başardığını ifade eden Zorlu, “Ortaya çıktı ki, fail savcılığa bile götürülmeden, ifadesi alınıp tedbir bile konmadan salıverilmiş. Bilirkişi raporu ise olaydan tam sekiz gün sonra yazılmış. Olay yeri kaza tutanağında başlayan hukuksuzluk bu imtiyazlı kişinin yurtdışına kaçışına kadar da devam etmiş.” ifadesini kullandı.
Zorlu, şu soruları yöneltti: “Yunus Emre Göçer’in katili hakkındaki yurt dışına çıkış kararına rağmen yurt dışına kaçmasında ihmal var mıdır? Ayrıca memurların açığa alındığını geçtiğimiz gün öğrendik ama kamuoyuna açıklanması gereken bir nokta var: Bu memurlara tutanağın bu şekilde düzenlenmesi emrini veren yetkili kişi ya da kişiler kimlerdir?”
Asgari ücret görüşmeleri
Asgari ücret pazarlığının başladığını belirten Zorlu, “Tabi bunun adına bir pazarlık denebilirse…Ancak asıl önemlisi ülkemizin bir asgari ücretli ülkesi haline gelmiş olması. Mevcut ücretin biraz üzeri ve altını dikkate aldığımızda çalışanların yüzde 6o’ı bu kapsamda ücretlendiriliyor. Mevcut iktidar döneminde Türkiye neredeyse tek tip ücretin gayrıresmi olarak kurallaştırıldığı bir ülke haline getirildi.” dedi. ,
“Tek düzenleme inadı kabul edilebilir değil”
Asgari ücret zammının, toplumun büyük çoğunluğu için büyük önem arz ettiğine işaret eden Zorlu,”Çalışanların büyük çoğunluğunun asgari ücretli olduğu ve diğer ücretlerin de asgari ücrete yapılacak zammın baz alınmasıyla belirlendiği gerçeği göz önündeyken yılda tek seferde bir düzenleme yapılması inadı kabul edilebilir değil.” dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Atina ziyareti
Türk dış politikasında yapılan hataların olumsuz neticelerinin yeni risklerle sürdüğünü kaydeden Zorlu, “Bildiğiniz gibi Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Atina ziyareti gerçeklemiş ve “Benim için artık Miçotakis diye biri yok” sözlerinin ardından yaklaşık 6 ay sonra Yunanistan Başbakanı Miçotakis ile görüşme geçekleşmiştir. Ziyaret hakkında Yunan basınında "Yunanistan-Türkiye yeni bir dönem için demir alıyor" başlığı kullanılmıştır. Elbette millî çıkarlarımız ve hassasiyetlerimiz doğrultusunda iki ülkenin iyi ilişkiler kurması, problemlerin uygun şekilde çözümlenmesi doğru olandır. Ancak bunu yaparken Türkiye’nin tezlerini ve kırmızı çizgilerini tutarlı bir şekilde korumayı sürdürmek gerekmektedir.” değerlendirmesini yaptı.
“Türk vatandaşlarına vizesiz geçişi müjde gibi açıklıyorlar”
2004 yılından bu yana yapılan hatalar ve atılmayan adımlar sebebiyle 19 adanın işgal edilmiş durumda olduğuna işaret eden Zorlu, “Öyle ki edindiğimiz bilgilere göre 14 adada askeri üsler bile kurdular ve buralara 6 bin civarında asker yerleştirdiler. Yine bu adalara kendi insanları yerleşsin diye teşvik ödemeleri yaptılar. Sadece kayıtlı seçmen sayısı 7 bin civarında. Bununla da yetinmediler, adalardan bazılarında 8 Ekim günü yerel seçim yaptılar. Seçim sonuçlarını da Yunanistan İçişleri Bakanlığı sitesinde yayımladılar. Düşünebiliyor musunuz? Kullanım hakkı Türkiye’ye ait olan Taşoz Adası’ndan günlük 4 bin varil petrol çıkarıyorlar. Tüm bu vahamaet ortadayken, çıkmışlar bir de 10 Yunan adasına Türk vatandaşlarının 7 gün süreyle vizesiz gitmesini müjde gibi açıklıyorlar. Yahu utanın biraz. Asıl yapmanız gereken kendi iktidarlarınızda işgal edilen adaları kurtarmak iken bir de bu duruma meşruiyet katacak adımlar atıyorsunuz” değerlendirmesini yaptı.
Bildiride yer alan “Taraflar bu bildirinin ruhunu zedeleyecek ya da hakkında kuşku yaratacak veya kendi bölgelerinde barış ve istikrarın korunmasını tehlikeye atacak her türlü beyan, girişim veya eylemden kaçınmaya kararlıdırlar” şeklindeki ifadeye dikkat çeken Zorlu, “Bunun anlamı nedir biliyor musunuz? Ege adalarındaki haklarımız, hava sahasındaki kırmızı çizgilerimiz, Kuzey Kıbrıs’ın egemenliği ya da Batı Trakya Türklüğünün hak ve menfaatlerini korumak için ortaya koyacağımız tutum ve irademiz, muhataplarımızca bildirinin bozulduğu yaygarasıyla karşı karşıya bırakabilecektir. Örneğin KKTC için "egemen eşitlik temelinde iki devletli çözüm" talebimizi seslendirmemiz bile bu konuda suçlanmamıza sebep olabilecektir. Atina bildirgesi sorunların nasıl çözülmesi gerektiğine ilişkin ilkesel uzlaşıyı ortaya koymasına karşın bu çabanın nasıl ve hangi parametreler üzerine inşa edileceğini açıklamaktan uzaktır. Bildirgeye göre karşılıklı toplantılar yapılacak, komisyonlar kurulacak, istikşafi görüşmelerin bir benzeri gibi havanda su dövülecektir. Biz İYİ Parti olarak ülkemizin milli güvenliğini çok yakından ilgilendiren bu konularda asla geri adım atılmaması, kararlı politikaların sürdürülmesini ve bildirgedeki hassasiyetlerin dikkatle takip edilmesi gerektiğine inanıyoruz.” dedi.
Ankara’ya yönelik oylama yapılacak iddiasına yalanlama
Zorlu basın toplantısının sonunda gazetecilerin sorularını yanıtladı. CHP’nin işbirliği teklifine karşı Genel İdare Kurulu’nda Ankara özelinde yeni bir oylama yapılacağına yönelik iddia sorulan Zorlu, “Genel İdare Kurulumuzun kararı nettir. Biz seçimlere tek başımıza katılacağız. Tartışmaya açık bir konu değil. En üstten en alta kadar bütün birimlerimizi, bütün mensuplarımızı bağlayan karar. İnşallah bizler teşkilatlarımızla, mensuplarımızla en hızlı bir biçimde her mecrada tüm yörelerimizle bir araya gelip, bu kararımızın geleceğe ilişkin, Türkiye’mizin bugün sorunlarını çözmeye ilişkin ne kadar yeni bir yol açtığını ifade ederek bu çalışmaları hep birlikte yürüteceğiz. Seçim yaklaştıkça İYİ Parti'nin böyle bir alternatif güzergâha açmış olmasının ne kadar kıymetli olduğunu bizzat vatandaşlarımız müşahede edecekler.” dedi.