Yeşil Sol Parti İstanbul Milletvekili Adayı Hasan Cemal, konuk olduğu Teke Tek programında dikkat çeken açıklmalar yaptı. Cumhurbaşkanı Erdoğan ile ilgili de konuşan Cemal, ''Demokrasiyi, özgürlükleri çiğnedi. Demokrasi değerlerine sırtını döndü. Yüzünü doğuya, İslam'a çevirdi, Batı'ya sırtını döndü. Türkiye'nin krizler ülkesi haline gelmesi için bütün adımları attı'' ifadelerini kullandı.
Cemal'in konuşmalarından öne çıkan başlıklar şöyle:
HSK'yı Fetullahçılar ve başkaları dolduruldu
Yetmez ama evet'ten neden pişman olayım? Bir defa eleştiri hakkı kutsaldır. Demokrasi var diyorsak, her Allah'ın günü yazı yazanlar insan olarak eleştirildik. Yetmez ama evet konusunda bana yöneltilen eleştirileri saygıyla karşılıyorum. Bazıları kampanya halinde bir kişilik katline dönüştü. Kötü niyetli yapıldı. Ben de onlara dönüp, 'siz de darbecisiniz' diyorum. Bana bu kadar şey yapanları darbecilikle suçluyorum. O Anayasa değişikliği önce Venedik Komisyonu'na gönderildi. AB ve Avrupa Konseyi kendisine gelen herşeye demokrasiye uygun mu, değil mi diye bakan yer. Kendilerine gelince 'evet bu bizim ilkelerimize uygundur' dedi. Bu değişlik HSK'nın seçmen tabanını genişletiyordu. Bunu görünce yeterli değil ama 'evet' dedim. Bu çıktıktan sonra bu teklif Anayasa Mahkemesi'ne götürüldü. AYM çok kritik hükmü iptal etti. Bu teklifin demokratik özelliği çok büyük darbe aldı. HSK'yı Fetullahçılar ve başkaları dolduruldu. Yetmez ama evetçilerin sayısı kaç? Bizmi getirdik Erdoğan'ı iktidara? Hayır. Benim gibi bazı yazarlar, gazeteciler Erdoğan'ı 2010'dan sonra en sert eleştirenlerin arasında yer aldı. Sabah akşam bunu söyleyenleri ben de onları demokrasinin oy tabanının genişletilmesine karşı çıkan genellikle darbecilikle suçluyorum.
‘‘Erdoğan Hasan Abi deyince Ertuğrul’un dikkatinden kaçmadı’’
O sırada asker kişiler, kuvvet komutanlarından biri Erdoğan'a dönük eleştirel bir açıklama yapmıştı. Ben onu sordum Erdoğan'a. Cevap vermeye başlarken 'Hasan abi' diye başladı. Ertuğrul'a baktım, gözleri parladı. Ertesi gün Hürriyet gazetesinin tepesinde 'Hasan abi' çıktı. Sonra bu hiç bitmedi. İBB Başkanı seçildi. Zaman zaman o dönemde çok sık olmamakla birlikte görüştüm. Sonra AK Parti'nin başına geldi. 2001 falan olacak Türkiye seçimlerine gidiyordu. Bir gün bir baktım Milliyet'in tepesinde Tuncay Özkan'ın manşeti, 'Hasan Cemal'in değişmeye hakkı var da benim değişmeye hakkım yok mu?' diye. Neden bunu yapıyor?
‘‘Bizim için demokrasi tramvaydır, durağı gelince ineriz’’ iddiası
O sıralarda Cumhuriyet'te Nilgün Cerrahoğlu bir röportaj yaptı Erdoğan'la. Erdoğan'ı da sıkıştırdı. Erdoğan da 'Biz dinimizi yaşamak isteriz, dinimize aykırı olan şeyleri iktidara gelince değiştirmek isteriz, bizim için demokrasi tramvaydır, durağı gelince ineriz' dedi. Ben de ertesi gün çok ağır yazı yazdım. 'Hasan Cemal neden değiştiğini kitap halinde yayınladı. Siz Türkiye'yi yönetmeye talipsiniz, sizin değiştiğinizi daha ayrıntılı olarak anlatmanız lazım' dedim.
"ABD icazet vermedi"
'Ben bundan sonra söylediklerine değil, yaptıklarına bakacağım' dedim. Yaptıklarına göre karar vereceğim dedim. Adım adım izlemeye başladık. AB konusunda demokratikleşme adımlarını ciddi olarak atmaya başladı, laf değil. İkincisi Ecevit'in Başbakanlığı döneminde Kemal Derviş'in uyguladığı ekonomik programı devam ettirdi. AB konusunda adım attığı gibi AB'de tarih almak için başka adım attı, o da Kıbrıs'ta. Annan Planı'nı kabul ediyorum dedi. Annan Planı'nın radikalliğini Türkiye'de hiçbir başbakan yapamadı. 2003'den itibaren asker içinde, Jandarma Komutanı Şener Eruygur, Ayyıldız ismini taşıyan darbe kumpasları vardı. Deniz Kuvvetleri Komutanı Özden Örnek'in günlüklerinde, Cumhuriyet muhabiri yazarı Mustafa Balbay onun günlükleri, İlhan Ağabey bolca geçer. O dönemde düşünülen şuydu; ne yapıp AB yolunu kesmemiz lazım. AB'den tarih alırsa güçlenir bu adam ve biz bu yolu keselim. Bu çok açık açık yazıldı o dönemde. Haberlere konu oldu, Cumhuriyet'in manşetine konu oldu. O zaman Mümtaz Soysal, İlhan Abi çok açık yazardı, Rauf Denktaş açık söylerdi 'Durdurmak lazım' diye. Ama bu darbe tertipleri başarıya ulaşamadı. O zamanki Hilmi Özkök Paşa 'hayır' dedi. ABD'den de icazet alamadılar. Bu iki şey dolayısıyla harekete geçemediler.
"Türkiye'nin krizler ülkesi haline gelmesi için bütün adımları attı"
Cumhuriyet mitinglerinin arka planında bunların yolunu kesmek vardı. 9 Mart 12 Mart döneminden bilirim bu arka planları. Ortalık yere böylesine serilmesine 'dur bakalım' dersin. Darbe yapmamış ama oturmuş 'biz bu darbeyi yapalım' demiş. Özden Örnek günlükleri konuşmanın ötesine geçmiş. Bu tertipler olurken aynı zamanda o konuda da Erdoğan'ı destekledim. Kürt meselesinde Erdoğan, askerin gölgesinden çıkarmaya başladı. Daha ileri gitti, Oslo görüşmelerine kendi temsilcisini şimdiki MİT Müsteşarı Hakan Fidan'ı, Kandil'den gelenlerin karşısına oturttu. İmralı'dan asker gölgesini kaldırdı. O zamana kadar İmralı sadece askerin tekelindeydi. 'Hayır bundan sonra siviller görüşecek' dedi. Diyarbakır'da 'devletin yanlışları vardır, biz bunu çözmek zorundayız' dedi. Bütün bunlar önemli adımlardı. Sonrası gelmedi. Sonrasında bütün yaptıklarının tersini yaptı. Demokrasiyi, özgürlükleri çiğnedi. Demokrasi değerlerine sırtını döndü. Yüzünü doğuya, İslam'a çevirdi, Batı'ya sırtını döndü. Türkiye'nin krizler ülkesi haline gelmesi için bütün adımları attı.
"Çarpıtmadan yazdım, bu kadar basit"
Türkiye'de 'eğer Müslümansa bundan bir şey çıkmaz' diyenler vardır. Bunlara ne yapsan bir şey olmaz. Son tahlilde Erdoğan'ın ilk dönemde attığı adımlar demokrasiye ters değildir. Onlara bakarak 'bu adam demokrasiye gitmiyordu' diyenlere diyeceğim bir şey yok. Ben somut adımlara bakarak o dönemde destekledim. 2006-2007'den itibaren hayatımın en ağır yazılarını yazdım. Ben de gazeteci olarak Türkiye'nin halen de öyle olan en yakıcı sorunudur Kürt sorunu. Bu Kürt sorunu çözelecekse sadece yurt içinde siyasilerin atacakları adımlarla kolay değildir, dedim. Kandil'dekiler ne düşünüyor, anlamam lazım dedim. 2009'da Murat Karayılan'la uzun konuştuk. 2011'de tekrar Karayılan'la uzun görüştüm. 2013'te çözüm süreci başlamıştı. Beni o zaman Milliyet gazetesi kapının önüne koydu. O sırada ben de t24'de çalışmaya başladım. Yine Kandil'e gittim. Cemil Bayık, Sabri Ok'la hepsiyle konuştum. Türkiye'den çekiş sürecini izlemek istedim. Biz bunlara Türkiye'de terör örgütü, teröristler, terörist başları deyip durduk. Sonra çarpıtmadan yazdım, bu kadar basit.
"Eşim ısrar edince teklifi kabul ettim"
Geçmişte bir kere milletvekilliği teklifi geldi. SHP Lideri Erdal İnönü teklifte bulundu. Nazikçe reddetmek zorunda kaldım. Sonra hiç düşünmedim. Bu yıla gelene kadar da düşünmedim. Yalnız bu arada beni HDP Danışma Kurulu'na seçti 8-10 ay önce. Üçüncü toplantısını yaparken bundan 1 ay önce. Pervin Buldan Hanım 'olur musun' dedi. Ben de önce mırın kırın ettim, yapamayacağım dedim falan. Kalktım eve geldim. Evde Ayşe sağolsun. Ayşe 'nasıl kabul etmezsin. Bunca yıldır Kürt sorunuyla uğraştın. Gir Meclis'e siyaset yap' dedi. Makul geldi. Pervin Hanım'ı aradım 'karım beni ikna etti, teklifiniz hala geçerli mi?' dedim. 'Evet' dedi, ben de kabul etti.