Gazeteci Fehmi Koru, “Mehmet Şimşek’in ilk icraatı ‘refah’ yolunda bir adım sayılabilir mi? Kuşkularım var” başlıklı yazısında dün Merkez Bankası’nın Para Politikalar Kurulu (PPK) kararına değindi. Koru, PPK’nın faiz oranını yüzde 8.5’ten yüzde 15’e yükselttiğine işaret eden Koru, karar sonrasında yapılan yorumların hayli karışık olduğunu belirtti.
Hayal kırıklığının TL’nin dolar karışışında kısa sürede yüzde 4 değer kaybettiğine vurgu yapan Koru’nu yazısı şöyle:
“Dağ fare doğurdu” diyen de var, “Başlangıç için umut verici” diyen de…
Merkez Bankası’nın Para Politikası Kurulu (PPK), dün, sürekli düşürülmesine alıştığımız faizin oranını %8,5’tan %15’e çıkarma kararı aldı. Kararın açıklanması sonrası yapılan yorumlar hayli karışık.
O karışıklıktan benim çıkardığım sonuç şu: Ekonomiyi sıradan vatandaştan daha yakın takip edenler kararı tatmin edici bulmadılar…
Hayal kırıklığı TL’nin dolar karşısında kısa sürede %4 kadar değer kaybetmesine yol açmış görünüyor.
Kararı veren PPK üyeleri, kararlarına eşlik eden açıklamalarında, faiz artırımının bundan sonra da devam edeceği imasında bulunuyorlar.
Benim kanaatim şu: PPK dün faizi %15 oranına değil de daha yüksek bir orana artırma cesareti göstermiş olsaydı da, kararları tepkiyle karşılaşacak, piyasalar dünkü kadar olmasa bile yine de olumsuz tepki verecekti.
Türk ekonomisinin sorunu vaktiyle ‘faiz’ ile yakından irtibatlıydı belki, ancak sorun aradan geçen süre içerisinde devasa boyuta ulaştı. Faizde indirim-bindirim ekonomide var olan sorunu ne artırır ne de ortadan kaldırır.
Dünkü karar, yeni hükümetin hazine ve maliye bakanı Mehmet Şimşek’in görevi üstlendiği gün yaptığı, amacın ‘refahı artırmak’ olduğu ve bunun yolunun da ‘rasyonel politikalardan geçtiği’ vaadine yine de ters düşmeyen bir ilk adım. Esas bundan sonra temel sorunun çözümü için neler yapılacağına bakmak gerekiyor.
Refahın artırılması için atılması gereken pek çok adım var.
Faizin artışı muhalefeti yeniden ‘nass’ konusunu hatırlatmaya sevk etti.
“Nass nerede kaldı?” diye soruluyor…
Aslında, Türkiye’de yaşanan ekonomik sıkıntılara dikkatle yaklaşıldığı takdirde, ‘nass’ ile ifade edilen ‘faiz’ ile resmi olarak uygulanan faiz arasında bir ilinti bulunmuyor.
Enflasyonun resmen %50 civarında olduğu bir ülkeyiz ve bunun altındaki her faiz oranı ‘nass’ ile kastedilen dini yasağın dışında kalır.
Bir yönüyle, din/ler/in ‘faiz yasağı’ ile önüne geçmek istediği ne ise, Türkiye’de tahammül edilemez boyutlara tırmanan enflasyon tam da onu yerine getiriyor.
Zengini daha zengin, fakiri daha fakir yaparak…
Yoksulluğu yaygınlaştırarak…
Paradan para kazanmanın adıdır çünkü faiz.
Önceki hükümet döneminde devreye sokulan ‘kur korumalı mevduat’ (KKM) uygulaması böyle bir formüldür. Parası olanlar KKM sayesinde kısa sürede mevcut paraları kadar bir getiriye kavuştular.
Merkez Bankası’nın 27 hafta boyunca uyguladığı düşük oranda faiz, yine Merkez Bankası’nın teşvikiyle bankalar tarafından müşterilerine teklif edilen KKM yanında çerez parası gibi kalmaktaydı.
Galiba yeni dönemde o yanlışlıktan dönülecek.
‘Nass’ konusuna önem verenler, hükümetin 1,5 yıl boyunca uygulanan vahim KKM yanlışlığından dönmesi gerçekse, bunun için bayram edebilirler.
Faiz konusunda hassasiyeti bulunan kişiler ve çevreler dikkatlerini enflasyon üzerinde yoğunlaştırmalı, onun mümkün olduğu kadar aşağıya indirilmesi için verilecek bir mücadeleyi desteklemelidirler.
Enflasyon nasıl aşağıya indirilebilir?
Bu soruya cevap teşkil edecek tek bir formül var: Ekonominin yapısal sorunlarını çözmek ve ülkeyi yeniden demokratik zemine geri döndürmek…
Demokrasi konusunda girilen yanlışlardan dönülmezse, ekonomi görece olarak rayına oturmaya başlasa bile, beklenen ideal sonuç olan ‘refaha’ ulaşılamayacağı bilinmelidir.
Mehmet Şimşek herhalde bunu bilir.
Peki yapabilir mi?
Onun görev süresinin başlangıcında alınan ilk ekonomik karara yöneltilen tepkilere bakılırsa, bu soruya hemen “Yapabilir” cevabını vermek çok zor.
Bu yazı fehmikoru.com adresinden alınmıştır.