İklim değişikliği, dünya nüfusunda kaydedilen yükseliş, ormansızlaşma ve şehirleşme gibi etkenler doğal kaynakların her geçen gün daha hızlı tükenmesine yol açıyor.
Dünya Gazetesi'nde yer alan habere göre; Dünyanın sunduğu 1 yıllık doğal kaynağın insanlar tarafından kullanımını ölçerek o yıla ait Dünya Limit Aşım Günü’nü hesaplayan Küresel Ayak İzi Ağı (GFN), 2023 yılına ait doğal kaynakların 2 Ağustos itibarıyla tükendiğini duyurdu. Buna göre, kaynaklarını 214 günde tüketen dünya, bugün itibarıyla sonraki yılın kaynaklarını kullanmaya başlayacak.
GFN tarafından 1961 yılından bu güne kaydedilen veriler ışığında ilk küresel aşım, kaynakların 25 Aralık'ta tükendiği 1971'de saptandı. Covid-19 salgınından dolayı doğal kaynak kullanımında azalma görülen 2020 yılı hariç, küresel limit aşım günü hemen her yıl bir öncekinden daha erken bir tarihe düştü.
Her ülkenin kendine ait limit aşım günü ülke bazında tüketilen kaynaklara göre tek tek hesaplanıyor. Katar, bu yılki doğal kaynaklarını 10 Şubat'ta tüketerek sonraki yıldan borçlanmaya başlayan ilk ülke olurken bu ülkeyi sırasıyla, kaynaklarını 14 Şubat'ta tüketen Lüksemburg, 13 Mart'ta tüketen ABD, Kanada, Birleşik Arap Emirlikleri ve 23 Mart'ta tüketen Avustralya izledi. Türkiye, doğal kaynaklarını 22 Haziran itibarıyla tüketirken, listenin son sırasında doğal kaynaklarını 20 Aralık'ta tüketeceği hesaplanan Jamaika geldi.
Konuya yönelik Bursa Uludağ Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Çevre Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Efsun Dindar, doğal kaynakların kullanımı sırasında ve sonrasında ortaya çıkan atıkların, çevreye zarar vermeden bertaraf edilmesi esnasında ekolojik ayak izinin hesaplandığını, Dünya Limit Aşım Günü’nün de dünyadaki doğal kaynakların ekolojik ayak izine bölünüp, o yılki gün sayısıyla çarpılarak belirlendiğini açıkladı.
“Nüfus artıkça talepler artıyor”
Doğal kaynakların, nüfus artışıyla azaldığını, her insanın yaşadığı ülke ve coğrafyaya bağlı olarak farklı tüketim alışkanlıkları bulunduğunu kaydeden Dindar, "Nüfus arttıkça insanoğlunun talepleri de artıyor. Dolayısıyla daha fazla gıda, su ve enerji üretimi söz konusu oluyor. Bu da bizim doğal kaynaklarımızı hızla tüketiyor" dedi.
İnsan ihtiyaçlarının büyük bir kısmının doğal kaynaklardan karşılandığına, su kaynaklarının yüzde 71'lik kısmının tarımsal sulamada kullanıldığına vurgu yapan Dindar, sosyoekonomik anlamda gelişmiş ülkelerde tüketimin diğer ülkelere oranla daha fazla olduğunu, tüket-at anlayışının da daha yaygın görüldüğünü ifade etti.
Almanya gibi sanayinin geliştiği ülkelerde doğal kaynak kullanımının giderek arttığının ve bu ülkelerde limit aşım günlerinin gelişmemiş veya gelişmekte olan ülkelere göre daha erken bir tarihe denk geldiğini vurgulayan Dindar, ABD'nin 5, Almanya’nın 3 ve Türkiye’nin 1,75 dünya varmış gibi doğal kaynakları kullandığını belirtti.
Doğal kaynakların dünya üzerinde eşit şekilde kullanılmadığını ve bu durumun da toplumlar açısından önemli eşitsizlikleri beraberinde getirdiğini söyleyen Dindar, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Dünya genelinde resmin bütününe bakmak gerekiyor. Neticede doğal kaynaklar ve dünya hepimizin. Temiz su, hava ve toprak hepimiz için sunulmuş bir kaynak. Afrika’da her gün açlıktan, susuzluktan ya da hastalıktan ölen insanlar var. Diğer tarafta ise sanki 5 tane dünya varmış gibi harcama yapma lüksüne sahip başka bir kıtada da farklı yaşam tarzı devam ediyor. Ulaşım araçları arasında karbon ayak izine en fazla neden olan uçaklar, gelişmiş ülkelerde daha sık tercih ediliyor. Sosyoekonomik anlamda daha fazla kalkınmış bir ülke vatandaşı dünyayı daha fazla görmek için seyahat etmek ister. Uzak ülkelere gitmek içinse uçak tercih edilir. Lüks tüketim alışkanlıkları olan bir toplumda daha fazla su ve enerji kullanılır ve karbon ayak izi de artar."