İYİ Parti Genel Başkanı Müsavat Dervişoğlu, Sözcü TV ekranlarında İpek Özbey’in gündeme ilişkin sorularını yanıtladı. Abdullah Öcalan’ın çağrısı ardından yaşanan gelişmeler sorulan Dervişoğlu, “Abdullah Öcalan çağrı yapmadı. Abdullah Öcalan'ın bir çağrı yapması istendi. Buradan anlaşılıyor ki replikleri başkası yazıyor” dedi.

“Zelenskiy’e yapılanın, kapı arkasında bize yapılmış olmasından endişeleniyorum”

ABD Başkanı Donald Trump ile Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy arasında Beyaz Saray’da yaşananlara işaret eden Dervişoğlu, “Emperyal güçlerin hedef tahtasına koyduğu ülkeleri ve onları yönetenleri de kuşattıklarına dair son derece ciddi endişeler taşıyorum. Zelenskiy’e Beyaz Saray’da yapılalar herkesin malumudur. Zelenskiy’e aleni bir biçimde yapılanın kapı arkasında bize yapılmış olması endişesini bile taşıyorum.” dedi.

Trump’ın birinci döneminde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a yazdığı mektubu okuyan Dervişoğlu, “Sadece bu mektupta bile senaryonun ne olduğunu görebiliyoruz. Bu mektup 2019 yılında Barış Pınarı Harekatı’nın başlamasından sonra Erdoğan’a gönderildi.

Bu mektubun içindeki şifreleri doğru okuyabilmeye muvaffak olursanız, karşı karşıya olunduğunuz sorunun ve oyunun boyutlarını da idrak etmiş olursunuz” ifadelerini kullandı.

Mektup yazıldıktan sonra Türkiye'de neler olduğuna bakılması gerektiğini vurgulayan Dervişoğlu, “2003 yılında Condoleezza Rice’nin sınırların dönüştürülmesine yönelik

ilk adımı attığı andan itibaren yaşananların ne olduğuna baktığımızda asıl hedefin Irak'ın kuzeyinde bir terör devleti inşası, Suriye'nin kuzeyinde bir terör devleti inşası ve keza İran'ın güneyinde de bir terör devletinin inşasını müteakiben; Türkiye'de yapılan planlamalara bağlı olarak oluşturulan ayrılık zemininde Türkiye'nin de içine dahil olduğu dörtlü bir terör kantonunun oluşturulmasının hesabı yapılıyor” açıklamasını yaptı.

Bakırhan: Sürecin nereye evrileceği henüz belli değil Bakırhan: Sürecin nereye evrileceği henüz belli değil

Kimin ne zaman, neyi söyleyeceği planlanmıştır

Barış içinde yaşamayı herkesin isteyeceğini dile getiren Dervişoğlu, “Ama ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz. Bu yaklaşık yarım asırdır Türkiye'ye bela olmuş bir terör örgütünün kurucusu ve İmralı'da ağırlaştırılmış müebbet hapse mahkum edilmiş terörist başıyla çözülecek bir süreç değildir. Ben burada Büyük Ortadoğu Projesi kapsamında birtakım rollerin yüklendiğini, repliklerin hazırlandığını, kimin ne zaman, neyi söyleyeceğini planlandığını ve bütün bunları düşünceden eyleme dönüştürecek takvimin ayarlandığı kanaatini taşıyorum.” dedi.

“Her sorunun odağına Kürtlerin yerleştirilmesini kabullenemiyorum”

“İmralı canisinin yol göstericiliğinde tasarlanmış hiçbir plana ve projeye inanmam. Öncelikle, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin konuyla ilgili sorunların çözümüne yönelik doğru adımlar atmasının yaşama geçirilmesi gerek” diyen Dervişoğlu, “Söylemlerimiz yönüyle sanki toplumun bir kesimiyle karşılık oluşturuyoruz türünden bir kaygı yaratıyorlar. Bu son derece yanlıştır. Bu topraklar üzerinde yaşayan Cumhuriyet’in kuruluşundan itibaren müştereken hareket ettiğimiz hatta Anadolu'yu vatan yapma sürecinde birlikte hareket ettiğimiz unsurlarla ayrı düşmüş gibi göstermeleri ve Türkiye'deki her sorunun odağına özne olarak Kürtlerin yerleştirilmiş olması halini kabullenemiyorum. Bir taraftan bu adımları atıyoruz, diğer taraftan kayyum uygulamalarına gidiyoruz. Türkiye Cumhuriyeti Devletini yönetenlerin görevi, bu toplumda yaşayan insanların kendisini buraya ait hissetmesini temin etmektir. Bu ayrılıklardan ve farklılıklardan siyaseten beslenerek ondan netice almaya çalışmak değildir. Bu ülkede yaşayan insanların, bu toprakların yabancısı olmadığını onlara ispat etmek zor bir şey mi?” şeklinde konuştu.

“Erdoğan tarihi fırsatlar yakaladı ama…”

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bu sorunların çözümü için büyük fırsatlar yakaladığını vurgulayan Dervişoğlu, “Ama Recep Tayyip Erdoğan bu sorunların çözümü yerine, kendi ikbali ve istikbalini inşa edebilecek bir siyasi strateji planlamakta geri durmamıştır. Bu topraklarda yaşayan insanların aidiyetini güçlendireceksiniz. 25 yıldır iş başında bulunan iktidar, aidiyet duygusundan değil de farklılıklardan ve ayrılıklardan beslenmeye çalışırsa elbette ki sonuç böyle olacaktır. Bu sürecin içinde herhangi bir iyi niyet emaresi görmüyorum.” diye ekledi.

Sistem eleştirisinde de bulunan Dervişoğlu, “İktidarın içinde de Tayyip Erdoğan'a doğru yol gösterecek insanların olduğu kanaatini taşıyorum ama bu sistem Erdoğan'ı öyle bir hale getirdi ki, üzülerek ifade ediyorum Erdoğan'ın doğru şeyi dinlemeye tahammülü bile kalmadı” değerlendirmesinde bulundu.

Öcalan’ın çıkarılmasına kapıları kapattı

“Öcalan çıkarılır mı?” sorusuna Dervişoğlu, “Her şey yapılmaya teşebbüs edilebilir. Cumhurbaşkanı Erdoğan bu durum gündeme geldiğinde bunu cevapladı. ‘Öcalan'ı affedeceğimize dair birtakım iddialar var, adam çıkmak istemiyor’ dedi. Demek ki o kişiye çıkıp çıkmaması ile alakalı birtakım görüşler ifade edilmiş. Kendisi de güvenliği için yaşamını İmralı'da sürdürmesinin daha uygun olacağını söylemiş. Ama demek ki birileri Öcalan’a ‘çıkmak istiyor musun?’ diye sormuş. Buna yönelik adımların atılması da muhtemeldir. Çünkü son birkaç gündür umut hakkından bahsediliyor. Arayınca DEM Partili milletvekillerinin yeni yasama yılının başından itibaren bu konuya yönelik kanun teklifleri verdiklerine de şahitlik ediyoruz. O sebeple böyle bir arayışın olduğu tartışmasız. Planlanan düzenlemelere İYİ Parti olarak karşı duruş sergileyeceğimizi ifade etmek isterim” yanıtını verdi.

“Türk kimliğinin sorgulanması, TBMM’nin yetkileri arasında değildir”

CHP’ye yönelik tepkisi sorulan Dervişoğlu, “Bu meselenin Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde çözümün aranması, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Numan Kurtulmuş'un durumdan vazife çıkarmasının gerektiğinin ifade edilmesi son derece mahsurlu cümlelerdir. Bunlar zaten konuşuluyor. Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde tutanaklarını okuduğunuzda bunlara şahitlik ediyorsunuz. Bunlar konuşulmayan meseleler değil. Ne konuşulacak, çözüme dair ne konuşulacak? Burada ne isteniyor? Türk kimliğinin sorgulanması, vatandaşlık tanımının sorgulanması, üniter devlet yapısını sorgulanması, milli devlet anlayışının sorgulanması, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin yetkileri arasında değildir. Bu yolda birtakım düzenlemelere gidelim yolunda adımlar atılacaksa şayet, bunlar bu mevcut melun planı masum hale getirmek üzere sevk edilmiş cümlelerdir.” şeklinde konuştu.

Muhabir: Emre Yılmaz