DEM Parti Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan, T24’ten Cansu Çamlıbel’in sorularını yanıtladı. Kayyum atamalarından sürece yönelik gündemi değerlendiren Bakırhan’a yöneltilen sorular ve cevapların bir kısmı şöyle:
“Sürecin başarısızlıkla sonuçlanması halinde günah keçisi yine biz olacağız”
-Pekâlâ, ben bu soruyu size sormuş olayım, şahsi görüşünüzü anlatın. Bütün bunların Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın iradesi ve onayı dışında yapılabileceğini düşünüyor musunuz?
Kayyım ataması yürütmeden bağımsız bir şey olamaz. Yani Siirt kayyımının önceden isimliğini hazırlaması sadece kendi iradesi değil, belli ki yukarıdan bu konuda zaten daha önceden bir bilgi almıştır. Bunlar bu süreci gerçekten baltalayan sabotajdır. Bu süreçte eğer bir samimiyet testi yapılacaksa, bunlar samimi olmayan hareketlerdir. Ama ben daha çok Kürt hareketini anlatmak istiyorum. Bakın bu süreçlerin zulmünü aslında biz çektik. Anlatmaya gerek yok uzun uzadıya, toplum görüyor zaten. Buna rağmen bak biz bu süreci anlatmak için toplantılar yapıyoruz. Bugüne kadar 40 yerleşim yerinde örgütümüzü, kurullarımızı toplayarak anlattık. Toplamda 100 küsur toplantı oldu ve devam edeceğiz. Bütün o toplantılarda tam da sizin bana sorduğunuz soruları yanıtlıyoruz. Onlar sorunca biz “Bu mesele kesinlikle bir sonuca ulaşacak” demiyoruz. Çünkü daha önceki deneyimlerde çeşitli sabotajlarla, çeşitli sebeplerle heba edildi bu süreçler. O yüzden biz daha kapsayıcı bir dil kullanmayı önemsiyoruz. Barışın Türkiye toplumuna, 85 milyon insana kazandıracağını anlatacak daha yaratıcı bir dil, daha içerikli bir dil, daha dokunan bir dil ile konuşmak gerekiyor. Biz dilimizi, sözümüzü ve eylememizi bu sürece uygun hale getirmeye çalışıyoruz. Yani bizim tarafta bir samimiyet var, bir inanç var, bir irade var. Sayın Öcalan keza samimi bir tavır koydu. Şimdi diğer tarafa dair evet okumalar yapabiliriz. Zira pratikler ortada ve biz bunları dünya kadar eleştirebiliriz. “Samimiyseniz, bunları artık durdurun” diyoruz. Zaten bizden önce halkımız söylüyor bunu.
Bakın ben geçmişte Kars’ta il başkanlığı yaptım. Şimdi orada DEM Parti belediyesine kayyım atandı, ben de gittim. Bir anne geldi yanıma bağırıyor; “Böyle rezalet olur mu? Hani görüşüyordunuz? Hani Bahçeli Ahmet Türk’ten bahsediyordu, barıştan bahsediyordu?” diye. Bizim bu süreçte aldığımız yük büyük. Emin olun, bunu kimse kaldıramaz. Şimdi biz tabii ki biz bu sürecin olumlu yürümesi için insanlarımızı ikna etmeye çalışıyoruz. Bu işin başarısızlıkla sonuçlanması halinde, iktidarın elindeki araçlarıyla medyasıyla birlikte yine bir günah keçisi yaratacağını da çok iyi biliyoruz. Bu iş olmazsa yine günah keçisi biz olacağız. Zaten bunu biliyoruz, bilerek bu yola koyulduk. Onun için ‘bozulmasın’ diyoruz. İktidarın elini güçlendiren birazda iktidar karşıtı muhalefet değil mi? Ana muhalefet partisi, Türkiye'nin kurucu partisi, Türkiye'nin birinci partisi bu işi dışarıdan izlerse, yarın kimin günah keçisi olacağı belli.
“CHP’nin tutumu başta çok iyiydi ama şimdi bir sessizlik var”
-Dışarıdan mı izlediğini düşünüyorsunuz CHP’nin? Bu hafta onlarla da görüşeceksiniz, ne diyeceksiniz?
Sayın Özel'in ekim ayındaki söylemleri çok olumluydu. Ben gittiğimiz her yerde de söylüyorum; Bahçeli'nin çıkışı kadar Sayın Özgür Özel'in söylediği şeyleri de önemsediğimizi anlatıyorum. Başta çok iyiydi ama şimdi bir sessizlik var. Haksızlık yapmamak gerekiyor, bir karşıtlık yok ama bir sessizlik var. Tabii bu görüşlerimiz kendileriyle paylaşılacak. Mesela tabanlarına bu meseleyi anlatma konusunda bir çabaları yok. Bir pazarlık, bir al-ver meselesi olarak görüyorlar. Ama bu barış, partileri aşan, çocuklarımıza bırakacağımız en onurlu işlerden biri. Bu sadece DEM Parti'nin işi değil.
“Suriye’deki rejimin karakteri nasıl belli değilse bu sürecin karakteri de belli değil”
-Öcalan’ın çağrısının kendi örgütü tarafından nasıl yürütüleceğine dair tartışmalar doğaldır ki daha uzun süre devam edecek. Ancak ben örgütün üst yönetiminden Mustafa Karasu’nun ‘fesih’ konusunda yaptığı açıklamanın örgütün meseleye bakışı açısından kritik bir alanın kalbine girdiğini düşünüyorum. Tam olarak şöyle dedi Karasu: “Biz hep önderliğin izleyicileri, takipçileri olduk. Bugün de önderliğin izleyicileri ve takipçileriyiz. Bu konuda hiç kimsede tereddüt olmasın. PKK siyasal bir sürece giriyor. Biz demokratik dönüşümden korkmuyoruz. Bu yönde bir kaygımız yok. Evet PKK fesih olacak ama bu sadece bir fesih değildir, bir demokratik dönüşüm olacak.” Yani kendilerinin silah bıraktıktan sonra siyasal alana geçeceğini söylüyor. Devlet bunu kabul edecek mi?
PKK feshedecek kendini. Peki oradaki binlerce insan silah bıraktıktan sonra ne yapacak? Bunlar kalkıp demokratik siyaset zeminine gelecekse, valla bence ne gerekiyorsa o yapılmalı. Ama bakın en başından beri dikkat ederseniz ‘şart’, ‘koşul’ falan demiyorum. İşin çok başlangıcı ve nasıl Suriye’deki rejimin karakteri belli değilse bu sürecin de karakteri de belli değil. Bu sürecin nereye evrileceği henüz belli değil. Türkiye toplumunu irite eden bazı şeyler var. Diyelim ki Kars’ta bir amcamız var ve diyor ki; “Ya o PKK kendini feshedecek, buraya gelecek ama bu sefer de burada örgütlenecekler.” Dolayısıyla da herkesin şu soruyu sorması doğal; “Bu silah bırakan ve devletin barıştığı yapı ne yapacak?”