Türkiye’de boşanma oranlarında her geçen yıl bir önceki yıla göre artış gerçekleşiyor. TÜİK’in boşanma oranları ile ilgili yayımladığı son verilere göre 2022 yılındaki boşanma vakaları bir önceki yıla göre yüzde 2.9 bir artış gösterdi.
Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı, son yıllarda sağlıklı evlilikle ilgili çiftlere yönelik önemli adımlar attı. Bakanlık bu adımlardan biri olarak, 2012 yılından beri evli ve evliliğe adım atacak çiftlere yönelik eğitim programı uyguluyor.
Çiftlere yönelik bu eğitimin etkisi, boşanma vakalarındaki nedenler, çiftlerin aile içindeki rolleri, iletişim becerileri, sosyal medya etkisi, ailelerin rolü ve ekonomik koşullar konusunda Psikolojik Danışman, Yazar ve Bireysel Terapi Uzmanı Ayşegül Keskin, Elipshaber’in sorularını yanıtladı.
Bakanlığın çiftlere verdiği eğitimin katkısı büyük
Evlilik çağına gelmiş ve aile kurmayı amaçlayan gençlerin yararlanabildiği Evlilik Öncesi Eğitim Programına, 2012'den bu yana 1,6 milyon kişi katıldı. Bu eğitimlerin gençlere katkısı olduğunu düşünüyor musunuz?
Tabii ki kesinlikle katkısı var. Bu tür eğitimler hem devlet bünyesinde hem de özelde yapılmalı. Hatta belediyelerde nikah öncesinde kan tahlili isteniyor ve bir problem varsa nikah kıyılmıyor. Aynı şekilde, devlet tarafından evlilik öncesinde ciddi olarak bu eğitimden geçilmesi şart koşulmalı. Bu gerçekten kıymetli. Çünkü gençler bir hevesle evliliğe girişiyorlar. “Olmazsa boşanırız” diyorlar. O kadar normalleştirdiler ki…
Ciddi bir yerden yani devletin kontrolünde ve gözetiminde olan bir yerden bu sertifikalar alınmalı. Başarılı olanlar da evliliğe adım atmalı. Çünkü bir imza atılınca karı koca olmak öğrenilen bir şey değildir. Yani evlilik süreçte öğrenilir. Kadın nasıl olunur? Erkek nasıl olunur? Bu, yaşayarak süreçte öğrenilir. İlk önce rol yapar gibidir, yani evcilik gibidir. Ama sonrasında roller oturur.
Ailelerde baskın taraflar farklıysa rollerde sorun çıkıyor
Çiftler arasında iletişimsizlik sorunu olduğunu düşünüyor musunuz?
Biz genelde baktığımızda bazı evlerde baba baskındır değil mi? Bazı evlerde de anne baskındır. Artık bunun bir anormalliği yok. Ataerkil aileyiz ama orada karşılıklı eşler yıllar içinde görünmeyen bir sözleşme yapmıştır. Bu dille olmamıştır. Kadın evin çoğu yükünü kaldırır ki Türk kadını öyledir. Dışarısının, eşinin, çocukların işleri vs hepsini yapar. Bu görünmeyen bir sözleşmedir ve herkes halinden de razıdır.
O durumlarda anne baskın bir ev modeli olur. Bazı durumlarda da erkek her şeyi yapar. Kadın sadece evle ilgilenir. İşine gidip gelir. O da ataerkildir. Şimdi evlenen çocuklarda şunu görüyoruz… Bir tarafta anne baskınsa bir tarafta baba baskınsa rollerde de sorun çıkıyor. Mesela kadın diyor ki, “ E bizim evde annem yapar her şeyi. Annem karar verir. İşte annem şöyle yapar, annem böyle yapar. Ben de o sebeple sana sorma ihtiyacı hissetmedim.” Erkek de, “Bizde erkek yapar bunu. Sen benim alanıma giriyorsun” diyor ve kavga çıkıyor. Tabii cümleler böyle olmuyor, çok daha kaba oluyor. Dediğim kadar kibar konuşulmuyor. İşte “Sen beni yok saydın, sen beni adam yerine koymadın. Sen beni ciddiye almıyorsun. Sen beni kıskanıyorsun. İlerlememi istemiyorsun. İşte ne bileyim önümü kesiyorsun” gibi böyle saçma sapan cümleler. Gerçek maksadını aşan cümleler oluyor. Ve iletişim problemi kesinlikle çiftler arasında var.
‘Beklentilerimi karşılayabilir mi?’ sorusunu sormak son derece yanlış
Evlenirken hangi kriterler öne çıkıyor?
Evlenmeden önce gençler şuna bakıyor. Benim gönlümü yapabilir mi? Beni mutlu edebilir mi? Benim beklentilerimi karşılayabilir mi? Bu yanlış bir davranış. Evlenmeden önce gençler diyecek ki ben karşımdaki kişinin evlilik anlayışını anladım mı? Onun için evlilik nasıl bir şey? Karşımdaki insan için evlilik nedir? Ve ben bu kişinin ihtiyaçlarını karşılayabilir miyim? Kafasındaki evliliğe uygun davranabilir miyim? Bunu soracak. Karşıdaki diyecek ki “Benden beklentisi ve evlilikten anladığı ne? Bu bana uyuyor mu?” Bu çok önemli.
Gençler mutluluğun tarifini bilmiyor, mutluluğu bir başkasının tekeline veriyor
Evliliklerde kitle iletişim araçlarının rolü nedir?
Bu telefonlar, bilgisayarlar, sosyal medya kullanımı çok fazla yaygın ve herkes en mutlu anını paylaştığı için yedi yirmi dört herkes herkesi mutlu zannediyor. Gençler mutluluğun tarifini de bilmiyor. Yani mutluluğu bir başkasının tekeline veriyor. Diyor ki “Ben seninle birlikteysem beni mutlu etmek zorundasın”. Bu kişi için çok ağır bir şey, karşı tarafa çok ağır yük yükler. Daha kendinin nasıl olduğunu bilmeyen bir birey hatta birey de değil ergen, -belki de otuz yaşında bile olsa ergenlik dönem devam edebiliyor- kendini mutlu edemeyen insan bir başkasından bunu bekliyor. Diyor ki “Beni mutlu et, keyfim olsun. Bu evlilikte işte aradığımı bulayım.” Ama sen bilmiyorsun mutluluğu. Nasıl mutlu olunur kısmından haberdar değilsin. Dolayısıyla bunu bir başkası hiç yapamaz. Senin bilmediğin ve bulamadığın bir şeyi bir başkasında bulamazsın.
Nasıl mutlu olunur bilmiyorlar
Gezerek mutluluk olmaz. Tabii gezmek de güzel bir şeydir veya lokantalara gitmek de güzeldir. Ama gençler “Etkinlik yapalım, etkinlik yapalım” diyorlar. Danışanlarıma “Ne etkinlik istiyorsunuz? Sizin ilişkinizi iyi yapacak etkinlik ne olabilir” diye sorduğumda, “Ne bileyim, bilmiyorum ki” gibi cevaplar alıyorum. Kendi de bilmiyor. Kafasında bir hedef yok. Mutlu nasıl olunur, onun adına bir bilgi yok. Kayıt yok. Çünkü ailelerimizden biz kültür olarak kavga etmeyi çok iyi öğreniriz. Bayağı iyi öğreniriz ama bir problem olduğunda keyifli bir vakit geçecekse bu nasıl olur? Eşle nasıl çözülür kısmını bilmiyoruz. Eskiden bizim rolümüzü üstlenen danışmanların, uzmanların, işte psikologların rollerini üstlenen aile büyükleri olurdu, akrabalar, büyükler olurdu. Bir sorun çıktığında ona danışılırdı. Ve herkesin rolü belliydi. Ama bu kapitalist sistem, modernlik, özgürlük lafları arasında bu internet ortamı herkesin algısını bozdu.
Gerçekte kültürel kodlarımız çok güzel. Aslında kültürel kodlarımıza bir dönebilsek bu kadar kafa karışıklığı da olmayacak.
Psikolojik Danışman, Yazar ve Bireysel Terapi Uzmanı Ayşegül Keskin
İlk altı yılda öğrenilen savunma mekanizması ile ilişki yürütülmez
Peki ailelerin evliliklerdeki rolü nedir? Karışmak veya iyi niyetle yönlendirmek ne gibi sonuçlara yol açar?
Ailelerin karıştığı çok fazla ilişki var. Mesela dediğim gibi ergenlik dönemi otuz yaşına kadar sürebiliyor. E niye? Çünkü aileler konfor sunuyor çocuklarına. Yani sistem öyle gidiyor. Hayata geç atılıyor gençler. Acemilikleri de onlardan kaynaklı. Üniversiteyi bitiriyor ama hayatla ilgili tecrübesi yok. İş yerinde kavga çıkıyor mesela, müthiş alınganlık gösteriyor. İşte müthiş öfkeli ve saldırgan veya içine kapanıp küsüyor falan.
Bu diyaloglar ilk altı yılın diyaloğudur. Savunma mekanizmaları deriz biz buna. İlk altı yılda öğrendiğimiz savunma mekanizmalarıyla bir ilişki, bir ömür gitmez yani.
Ailelerin rolü fazla, karışıyorlar mı yoksa fikir mi beyan ediyorlar?
Ailelerin rolü de çok fazla. Aynı şeyi biz ailemizden öğreniriz. İlk altı yılda zaten ailemizin tepkilerine bakarak öğreniriz. Fakat bunu hala sürdürüyorsak, aile içinde de sürdüren var demektir. Şimdi kayınvalide sorunu olsun, para problemleri olsun, iş hayatı olsun… Aileler burnunu sokuyor. Fakat bunun derecesi önemli. Yani iyi niyetle bir fikir beyanı mı? Yoksa müdahale etmek mi? Şimdi mesela gençler de hiçbir sorun olmasa bile büyüklere selam bile vermek istemiyorlar. Bu da arızalı, öbür durum da arızalı.
Bunun bir orta yolu var. Gençler “Neden karışıyor?” diye anlıyorlar. Yani hakikaten bir karışma mı var? Yoksa fikir beyanı mı var? Fikir beyanı varsa yapmasanız da sorun çıkmaz. Kendi fikirlerini söylerler. Siz de “Tamam” dersiniz, geçiştirirsiniz ve büyümez. Ama baskı varsa bu ilişkiyi çok ciddi olumsuz etkiler. Yani birey olmak demek “Ben kendi şahsi krizimi yönetebiliyor muyum?” sorusunun cevabındadır. Bu kriz ailelerle, büyüklerle, iş hayatındakilerle da dahil. Problemleri nasıl hallediyorum? Halletmeyip halı altına mı süpürüyorum yoksa biriktiriyor muyum? Kriz patlamaları mı var? Öfke patlamaları mı var? Özetle evlilik kolay olabilecek bir şey değil, zor da değil ama rolleri sorumluluğu almak lazım.
Ailelerin gençlere destek olması lazım
Peki bozuk ilişkilerde ekonomik koşulların etkisi var mıdır?
Var. Bana gelen danışanla mesela terapi ücretlerini ailelerinden alıyor. Gençler geliyorlar daha çok. Veya bir arkadaşlarından borç alıyorlar.
Ekonomik koşullar tabi ki etkiliyor. Çünkü sıkıldığında bir kafeye gidip oturamıyorlar. Hesap kitap yapılıyor ister istemez. Özellikle yeni evli değilse de kendi yağlarında kavruluyorlarsa ve erkek çalışıyorsa, eve yorgun geliyor ve kadın çalışmıyorsa sorun olabiliyor. Kadın, “Sıkıldım, bir yerlere gidelim” diye tutturuyor. E benzin parası, işte dışarıda yeme, içme, bu durum hepsini etkiliyor. Burada en az masrafla alternatif yol bulmak lazım ama gençler bunu da gurur yapıyor. Yani gençler çok bozuluyor. Ailelerin kesinlikle gençlere destek olması lazım. Hem iletişim konusunda hem de ekonomik anlamda.
Evli çiftlerin anne babaları kavgalıysa kaliteli destek veremez
Kavgalarla ilgili ailelerin “Olur yavrum ilk zamanlarda, çözüm yöntemi aramalısın, farklı yöntemler bulmalısın, kavga veya surat asmak doğru değil” demeleri lazım.
Fakat ailelere de baktığımızda, kaç yaşına gelmiş anne babalar bile hala eşleriyle kavgalılar. Ve bu mevzuyu çözememişler. Çok hayır yok açıkçası. Ya bastırıyorlar ya idare et diyorlar, izah etmiyorlar. Yani kaliteli bir destek veremiyorlar veya çocuklarını kışkırtıyorlar. Belli bir dönem evliliğin başlarında mali kriz olması da normaldir. Fakat çıta çok yükseldiği için ekonomik sıkıntıyla gençler ailelerinden gelen destekleri yediremiyor. Bu durum saldırı ve hakaret gibi geliyor. Sonra sonra rahatlama olur.
Ailelerin hem çocukları için, “Sizi hem rahat yetiştirdim hem de evlendiniz. Artık bana ne” dememesi lazım.Maddi ve manevi desteklerini sürdürmesi lazım. Aileler bu konuda biraz merhametsiz olabiliyorlar. Tabii biz genel konuşuyoruz. Hepsini kapsamıyoruz. Şu anda genelleme yapıyoruz. İlgilenen aileler de var. Çocuklar gerçekten zorlanıyorlar. Büyükler destek olmazlarsa, maddi ve manevi konularda birbirlerine sarıyorlar. Ufacık şeyler krize dönüşebiliyor. Bu sebepten dolayı ailelerin rolü çok çok büyük. Yani olumsuz da burunlarını soksalar etkiliyor, olumlu da dahil olsalar etkiliyor.
Son olarak hem evli çiftlere hem de evliliğe adım atacak kişilere “Evliliğe Yardım Edin” isimli kitabımı okumalarını da öneriyorum.