Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, Yargı Reformu Stratejisi ve İnsan Hakları Eylem Planı Toplantısı sonrasında gazetecilerin sorularını yanıtladı.
Gazze'de ateşkesin sonlanması ve İsrail'in saldırılarının başlaması hakkında konuşan Tunç, "Filistinlilerin toprakları yıllardır işgal edile edile bu noktaya geldi. Gazze'de küçük bir yerde 2.5 milyon insan var. İnsanlar vatanını terk etmiyor. Orayı boşalttırmak için sürekli bombalıyorlar. İnsan hakları ayaklar altına alındı ve alınmaya devam ediyor. Maalesef ABD başta olmak üzere birçok ülke de İsrail'in arkasında destek veriyorlar. Eninde sonunda İsrail, Uluslararası Ceza Mahkemesi'nde yargılanacak. Buna yürekten inanıyoruz. Saldırganları bir kez daha lanetliyorum" dedi.
TTB Merkez Konseyi üyelerinin görevden alınması
Bakan Tunç, TTB Merkez Konseyi'nin mahkeme kararı ile görevden alınmaları hakkında soruya ise şu yanıtı verdi:
"TTB Başkanı'nın bir ifadesi olmuştu. TSK'nın kimyasal silah kullandığı iddiasında bulunmuştu. Bu kabul edilebilir değildir. Terörle mücadeleyi zaafa uğratmanın bir parçasıydı. Bu yargının konusu oldu ve dava açıldı, ceza almıştı. O süreç devam ederken, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı da, TTB Kanunu'nda kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarının uymak zorunda olduğu hususlar var. Burada kendi kanunlarına aykırı bir tutum nedeniyle Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı davaname hazırladı. Ankara 31. Asliye Hukuk da karar verdi. TBB yöneticilerinin görevden alınması kararını verdi. Yerlerine delegelerden bir yönetim belirlenecek. Bu yargısal bir karar. Yargının kararı söz konusu. Hep beraber süreçleri takip edeceğiz."
“Yeni bir Anayasayı milletimizle kavuşturmalıyız”
Adalet Bakanı Yılmaz Tunç'un da katıldığı Yargı Reformu Stratejisi ve İnsan Hakları Eylem Planı Toplantısı İstanbul'da düzenlendi. "Dünyaya Türkiye Yüzyılı damgasını vuracaksak en başta Anayasamızın daha demokratik, daha sivil, katılımcı bir anlayışla hazırlanan yeni bir Anayasayı milletimizle kavuşturmalıyız" diyerek sözlerine başlayan Bakan Tunç, "Bugün ortaya çıkan sorunlar, tartışmalar, yüksek yargımız arasındaki görüş farklılıkları yüksek yargımızın belki kendilerinden kaynaklanan bir durumda söz konusu değil. Anayasamızın bugüne kadar 177 maddede, 184 değişiklik yapılmış olması anayasanın maddeleri arasındaki yeknesaklığın bozulması sorunlara yansıdı. Bir darbe anayasası, 1982 anayasası, 1980 darbesini yapan darbeciler tarafından yazılan bir anayasa. Demokratik bir anayasa değil. Vesayetçi anlayışla hazırlanmış bir anayasa. Vesayetçi ruhu ortadan kaldırabilmek için şu geçtiğimiz süreç içerisinde son 21 yılda önemli anayasa değişiklikleri gerçekleştirdik. Vesayetçi ruhu azaltan değişikliklerdir bunlar, ortadan kaldırmayı amaçlayan değişikliklerdi. Özellikle anayasamızda temel hak ve özgürlükleri güçlendiren önemli değişikliklere imza attık geçtiğimiz süreçte. Hem 2010 anayasa değişikliğinde, hem 2017 anayasa değişikliğinde anayasamızın daha demokratik hale getirmenin mücadelesini verdik." ifadelerini kullandı.
"Özellikle anayasamızda yargı birliğinin sağlanması noktasında önemli adımlar attın" diyen Bakan Tunç, "Devlet güvenliği mahkemelerinin kaldırılması, özel yetkili mahkemelerin kaldırılması ve askeri yargının kaldırılması, yargı birliğinin sağlanması noktasında önemli reformlar gerçekleştir. Özellikle Anayasa Mahkememizin yapısını, daha demokratik hale getirilmesi, hakimler ve savcılar kurulumuzun demokratik hukuk devleti ilkesine daha uygun hale getirilmesi anlamında anayasamızı önemli ilerlemeler sağladık. Bu anayasada sıkıyönetim diye bir madde vardı, onu kaldırdık. Bu anayasada darbeciler yargılanamaz diye bir madde vardı. Onu kaldırdık. Ve anayasamızdaki vesayetçi anlayışı ortadan kaldırmaya yönelik çok önemli reformlara milletimizin onayıyla imza attık. Tabii anayasadaki bu vesayetçi ruhu tamamen ortadan kaldırabildik mi? Kaldıramadık. Çünkü o yeknesaklık, o maddelerdeki çelişkiler, özellikle eski kurumlara yeni görevler yüklendiğinde ortaya çıkan görüş farklılıkları maalesef işte bugün ortaya çıkan sorunları ortaya çıkarıyor" diye konuştu.
“Anayasa Mahkemesi ve Yargıtay'ın yıpranmasını hiç kimse istemez”
Yılmaz Tunç, "Anayasa Mahkemesi'nin sadece siyasi parti kapatma ve norm denetimi ve Yüce Divan görevlerinin yanı sıra 2010 yılında bireysel başvuru hakkını ilave ettiğimiz zaman işte o Anayasa Mahkemesinin kendisiyle ilgili bir sorun ortaya çıkıyor. Maddelerden birinde Anayasa Mahkemesi kararları bağlayıcıdır derken bir sonraki maddede de adliye mahkemelerinden verilen kararların son incelemeleri de Yargıtay'dır diyor. Bireysel başvuruyla ilgili düzenlemeyi yaptığımızda, bireysel başvuruyla alakalı 148'inci maddede özellikle bu yetki çatışmasının olmaması ile ilgili olarak bir madde düzenlemesi ihtiyacından dolayı 'bireysel başvurular kanun yolu incelemesi yapılamaz' cümlesine rağmen bu tartışmalar ortaya çıkıyor. Dolayısıyla yargı kurumlarımızı gerek Anayasa Mahkememiz, gerek Yargıtay'ımız bunlar bizim yüksek mahkemelerimiz. Dolayısıyla onların yıpranmasını hiç kimse istemez. Ama Anayasamızdan kaynaklanan bu görüş farklılıkları ortadan kaldıracak olan da elbette ki Türkiye Büyük Millet Meclisimizdir. Biz inanıyoruz ki TBMM'i hem yeni, demokratik, sivil, kuşatıcı bir anayasa noktasında bir uzlaşmaya varacaktır. Çünkü bu bizim milletimize olan borcumuzdur. İleri de daha büyük krizlere, daha büyük sorunlara yol açmamak için bu tedbirleri almak durumundayız" şeklinde konuştu.
Libya tezkeresi
Libya Tezkeresi Türkiye için önemli. Doğu Akdeniz'deki haklarımız açısından önemli. CHP ve HDP tezkerelere 'Hayır' oyu verdi.
Bu tezkere Mavi Vatan'daki haklarımızı korumak içindi. Demek ki CHP bunu önemsemiyor. Vatandaşlarımızın can ve mal güvenliği için, sınırdaki terörle mücadele için mücadelemizi sürdüreceğiz.
Ponzi soruşturması
12 Ocak'ta ikinci duruşma yapılacak. Hep beraber yargı sürecini bekleyeceğiz. Yargı en doğru kararı verecektir.
Ayrıntılar geliyor...