AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, MYK sonrası gündeme yönelik açıklamalarda bulundu. Cumhur İttifakı'nda fikir ayrılığı yaşandığı ile ilgili iddialara yanıt veren Çelik, "Cumhur İttifakı sadece genel düzeyde değildir. Önümüzdeki günlerde Cumhur İttifakı'nın daha da güçlenerek yola devam edeceği kesin" dedi.
"Muhalefetin içerisindeki çatışmları takip ediyoruz"
Çelik'in konuşmasından öne çıkan başlıklarşöyle:
Geçtiğimiz haftalarda muhalefet tarafından yoğun bir şekilde Cumhur İttifakı içerisinde çatlaklar, ayrılıklar vs. üzerine çok sayıda açıklama yapıldı. Bunlar, bizim gündemimizi teşkil etmiyor. Siyasi ajandamızda bunların bir değerlendirmeleri yok. CHP başta olmak üzere, muhalefetteki partilerin içerisinde hizipler, gruplar çatışmalarını yoğun bir biçimde görüyoruz ve takip ediyoruz.
Cumhur İttifakını oluşturan asli ilkelere sadakatle, Cumhur İttifakı'nın oluşturan ilkelerin ortaya çıkardığı hedeflere doğru kararlı bir şekilde yürüyerek, Türkiye Yüzyılını, Türkiye'nin her alandaki ihtiyaçlarıyla donatacak ve bu şekilde çalışmalarını yönetiyor.
Bunu illerde ve ilçelerde yaptığımız her faaliyette görüyoruz. Her MYK'mızda Cumhur İttifakımızda birliği, dirliği konusundaki hassasiyeti ele alıyoruz.
"İklim dengesini asıl bozan gelişmekte olan ülkelerin uyguladığı çeşitli politikalardır"
Son yıllarda iklim konusu son derece büyük bir gündem teşkil ediyor fakat şöyle bir adaletsizlik söz konusu; gelişmiş ülkelerin iklimin dengesini bozan ve dünyayı kirleten tutumları karşısında asıl tedbiri alması gereken, iklimdeki bozulmalara karşı asıl bütçeyi üretmesi gereken onlarken, kendilerinin alması gereken tedbir kadar gelişmekte olan fakir ülkeleri de tedbir alma çerçevesine sokmaya ya da kendilerinin mali mükellefiyetlerini onlarla eşit bir düzeyde tutma şeklinde bir yaklaşım sergiliyorlar. Bu, başlı başına adaletsiz bir yaklaşımdır.
Dünyayı asıl kirleten, iklim dengesini asıl bozan gelişmekte olan ülkelerin uyguladığı çeşitli politikalardır. Onların, hem bütçe açısından hem de sorumluluk açısından öncü olmaları ve sorumluluk da büyük payı kendilerinin üstlendiğini hem siyasi sorumluk açısından hem eylem planı açısından hem de mali sorumluluk açısından göstermeleri gerekir.
Belediyelere yönelik borç ve soruşturma açıklaması
Soru-Cevap
Çalışma ve Sosyal güvenlik bakanı Işıkhan’ın belediyelere yönelik yaptığı açıklamayı sormak istiyorum size. Özellikle en çok borcu bulunan belediyelerin CHP’li belediyeler olduğunu ve borçların ödenmemesi durumunda haciz işlemlerinin başlatılacağını söyledi. ABB’nin SGK ile bir anlaşma yapıldığını söyledi ancak SGK bunu bugün yalanladı. Bu borçlar bulunurken, Ankara’da yüksek meblağ ödenerek konser yapıldığı ortaya çıktı. Yaşanan gelişmeleri nasıl değerlendiriyorsunuz?
CHP Genel Başkanı Sayın Özel, yerel seçimlerden sonra yaptığı bir hatayı ısrarla sürdürmeye çalışıyor. Biz, kendisini bu konuda uyarmıştık. Şöyle bir cümle kullanıyorlardı, “Merkezi iktidar, yerel iktidar”. Yani Türkiye’de çift iktidar var, Türkiye’deki kamu düzeni paralel bir takım oluşumlarla yönetiliyor gibi bir yaklaşım sergiliyorlardı. Genel seçim, Türkiye’yi yönetecek iktidarı belirliyor, yerel seçimler de belediye hizmetlerini hangi başkanlar ve kadroları görecek onu belirliyor. Vatandaşımızın oy verdiği bütün bu süreçlerin hepsi saygıdeğerdir ve hepimizin sicil amiri vatandaşımızdır. Türkiye’de yasaya tabi olmayan, herhangi bir denetim mekanizmasına tabi olmayan kamu düzeninin, kamu idaresinin parçası bir mekanizma, parça düşünülemez.
İkincisi; bu denetimler konusunda eleştiriler getirilip, hatta maalesef burada, “Namussuzca bir siyasi talimat” diyor Sayın Özgür Özel. Hiç yakışık almayan bir sözdür. Siyasi namus meselesini önceki genel başkanlar da çok sık kullanırdı. Biz de bunun çok sık kullanılmaması gerektiğini, daha çok kullanılana dönen, bir takım sonuçlar doğuracağını söylemiştik, nitekim öyle de oldu.
Namus kelimesini kullanarak bütün belediyelerine kefil olduğunu ifade etmesi gibi. Bu kelimeler çok kıymetli, önemli kelimelerdir. Bunları gündelik problemler içerisinde, bir siyasi alfabe yetersizliğiyle, alelade bir şekilde kullanmamak lazım.
Namus kavramı, yüksek nitelikli kavramlardır, burada sürekli olarak böyle bir siyasi talimat verildiğinden bahsediyor. Ne için bahsediyor? Denetleme mekanizmaları çalıştırılınca, neden çalıştırıldı gibi bir şeye geliyor.
Bu kullandığı kelimeleri kendilerine aynen iade ediyoruz. Partimiz bununla ilgili olarak hem siyasi cevaplarını vermeye devam edecektir, hem de hukuki bir süreç söz konusu ise bunu da partimizin hukuk kurulları değerlendirecektir.
Ana muhalefetin genel başkanına yakışmayan bir dildir. Bu, bayağı bir kavgada bile kullanılmayacak bir dildir fakat bir siyasi okuryazarlık problemi olduğunu, siyasi alfabenin gelişen siyasi olaylar karşısında yeterli kalmadığı net bir şekilde görülüyor.
CHP yönetimi, kendi partilerini yönetme konusunda oluşan siyasi zaafı kapatmak için AK Parti’ye ve Cumhur İttifakına karşı hakaret içeren bir dil kullanıyorlar. Böylesine bir üslup içerisine giriyorlar, Bunun CHP’ye de bir faydası yok. Kamu düzeninin parçası olan herkes, yasaların verdiği yetkiyle bunları yapıyor.
Belediye başkanlarından bile denetime açığız gibi sözler gelirken, bunu CHP Genel Başkanının başka bir siyasi kavganın parçası haline getirmeye çalışması, siyasi yetersizlikten başka bir şey değil. Siyaset üretimindeki cari açık, siyasi üslupsuzlukla kapatılamaz.
Denetim herkes için geçerlidir. AK Parti belediyeleri için de geçerli, Cumhur İttifakı belediyeleri için de geçerli.
Kendisi iktidar olmadığı halde her gün talimat veriyorum diyerek onlarca cümle kuruyor sonra başkalarını suçluyor. Hepimizin sicil amiri vatandaştır.