Özel Haber: Deniz Dalgıç

Ticaret Bakanlığı, zeytinyağında artan dış talep ve dünya fiyatlarının yurt içi tüketici fiyatlarını olumsuz etkilemesi nedeniyle 1 Kasım'a kadar ihracatın durdurulduğunu açıkladı. İYİ Parti Tarım ve Kırsal Kalkınmadan Sorumlu Başkan Yardımcısı Ergin Kahveci, ülkelerin çok sıkışmadığı müddetçe ihracat yasağına başvurmayacağını ve pazarlarını kaybedebileceğini belirterek, “Ben bunu piyasayı yönetememek ve tüketimdeki enflasyon odaklı düşünceden kaynaklanan yönetim beceriksizliğinin bulmuş olduğu bir formül olarak görüyorum. Bu en son çaresizlikte uygulanacak olan bir formül. Dolayısıyla iç piyasadaki fiyatların artışı ile ilgili bir etkisi olmayacaktır” dedi. Katma değeri artırmak amacıyla ihracat yasağına başvurulabileceğini belirten Kahveci, “Şu anda oraya yazdıkları gibi katma değeri arttırıcı bir fonksiyon yok. Çünkü katma değer üç ay içerisinde artmaz. Böyle bir yol ve altyapımız yok. Bu muhtemelen yurt dışından özellikle de Suriye bölgesinden girişlerin kapısını açacaktır. İç piyasayı mahvedecek” diye konuştu.

İYİ Parti Tarım ve Kırsal Kalkınmadan Sorumlu Başkan Yardımcısı ve Ziraat Mühendisi Ergin Kahveci, zeytinyağı ihracatının yasaklanmasını ELİPS HABER’e değerlendirdi. Kahveci’ye sorduğumuz sorular ve yanıtları şu şekilde:

“Ülkeler sıkışmadıkları müddetçe böyle bir yola başvurmazlar”

İhracat yasağını nasıl değerlendiriyorsunuz? İhracat yasağının fiyatlar üzerinde nasıl bir etkisi olacak?

Bu ihracat yasağı sadece zeytinyağıyla ilgili değil. Buna geçen sene 20 ürünle başladılar ve bu devam ediyor. Buradaki büyük resim şöyle: İhracat yasakları veya gümrük fonlamaları istisnai olarak tarım ürünleri piyasasını düzenleme amacıyla çok nadir kullanılan unsurlardır. Bizde bu yol oldu. Ülkeler çok sıkışmadıkları müddetçe özellikle ihraç kalemi olan ürünlerde böyle bir yola başvurmazlar. Çünkü pazarlarını kaybedebilirler.

“En son çaresizlikte uygulanacak formül”

Türkiye sıkıştığı için mi böyle bir karar aldı?

Hayır. Ben bunu tamamen piyasayı yönetememek ve tüketimdeki enflasyon odaklı düşünceden kaynaklanan yönetim beceriksizliğinin bulmuş olduğu bir formül olarak görüyorum. Bu formül en son çaresizlikte uygulanacak olan bir formül. Dolayısıyla iç piyasadaki fiyatların artışı ile ilgili bir etkisi olmayacaktır. Zaten bizim dış piyasada dökme ve varili dışında doğru düzgün bir ihracatımız yok. Ambalajlı ihracatta dünya piyasalarında varlığımız yokluğumuz belli değil. Yıllık 40 ila 50 bin ton arasında ihraç etmiş olduğumuz zeytinyağının ambalajlı kısmı çok az. Çok büyük bir kısmı varil ve dökme zeytinyağı olarak gönderiyoruz. Bunları yurt dışında ambalajlıyorlar ve bizim zeytinyağımızı kendi malları diye satıyorlar.

“İç piyasayı mahvedecek”

Eğer biz böyle bir şey yapacaksak katma değeri arttırmak için böyle bir yola başvurabiliriz. Ama şu anda oraya yazdıkları gibi katma değeri arttırıcı bir fonksiyon yok. Çünkü katma değer üç ay içerisinde artmaz. Böyle bir yol ve altyapımız yok. Bu muhtemelen yurt dışından özellikle de Suriye bölgesinden girişlerin kapısını açacaktır. İç piyasayı mahvedecek. Bu sene zaten zeytinde ‘yok yılı’ gibi. Arzda da sıkıntı var. Ben açıklamayı şaşkınlıkla karşıladım.

Ülkelerin böyle bir karar alma durumunda pazar kaybedebileceğini söylediniz. Türkiye bu ihracat yasağından nasıl etkilenecek?

Şu an dışarıda kontrata bağlı uygulama varsa kontaklarımız boşa düşecek demektir. Biz teknik olarak dökme ve varilli ihracatı uygun görmüyoruz. O ayrı bir şey. Ama şu an da elimizdeki olanak bu. Bunu uygun bir planlamayla ve uygun bir yolla katma değerli yani ambalajlı olarak gönderebilirseniz olur. Ama bu bir günden öbür güne olmaz. Bunun için 8-10 yıllık altyapı gerekir. Uluslararası pazar bulmak gerekir. Biz Filistin'den bile daha az ambalajlı ürün gönderebiliyoruz. Ayrıca Uluslararası Zeytin Konseyi’ndeki etkinliğimizi kaybetmişiz. İspanya ve İtalya'ya fidanlar bizden gitmiş. Biz zeytinin ana yurduyuz. Bu orada yazdıkları gibi katma değeri arttırmaz.

“Bu karar çiftçi ve üreticinin de ciddi anlamda etkilenmesi demek”

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Tarım Kredi marketlerindeki zeytinyağı fiyatını görünce tepki gösterdiği ve ihracatın durdurulması için talimat verdiği iddia ediliyor. Sizin böyle bilginiz var mı?

Hayır. Ben de basından gördüm. Ama böyle bir iddia varsa zaten bitmişiz demektir. Bu ürün piyasaları dur demeyle durmaz, kak demeyle kalkmaz. Tarım ürünleri piyasasının elastikiyeti zayıftır. Siz 182 milyon ağaca ertesi sene hiç bakmazsanız bile bugünkü üretimin yüzde 60-70’ini zaten alırsınız. Tarımda üretim durmaz. Tarımda üretim durmadığı için arzı yani satın alma gücünü yok ettiğiniz takdirde çiftçiyi ve üreticiyi doğrudan yıkmış oluyorsunuz. Bu karar çiftçi ve üreticinin de ciddi anlamda etkilenmesi demek.

“Tarım ürünleri piyasasını düzenleme kuruluna ihtiyacımız var”

Bizim değerli ürünlerimizi takip eden ve değerli ürünlerimizin az ve talebe göre piyasasını düzenleyen özel kurumlara ihtiyacımız var. Tarım ürünleri piyasasını düzenleme kuruluna ihtiyacımız var. Burada en az 31 ürün olmalı. Bu Cumhurbaşkanı dese de demese de benim için çok bir şey ifade etmiyor. Çünkü sonuç itibariyle böylelikle ortada böyle bir karar var. Kararın ne teknik açıdan ne piyasa açısından ne ihracatçılar açısından ne de üreticiler açısından bir karşılığı yok. Tüketiciler açısından da fiyatların kırılacağı, düşeceği ya da sabit kalacağı bekleniyorsa bu da piyasa düzeninde her türlü kontrolü kaybetmişsiniz. Dengeleme, denetleme noktasına, düzenlemeyi kaybetmiş engellemeyi kaybetmişsiniz demektir. Bu bir akıştır. Önce piyasada bir denge oluşur. Sonra o dengenin üzerinde siz kamusal otorite olarak bir düzenleme görevi yaparsınız. Her ikisini birlikte yaptıktan sonra denetlemeyi sağlamış olursunuz. Buradaki denetleme, asayiş denetlemesi değildir. Ekonomik denetlemedir. Üçü birden tarım ürünlerinde regülasyon anlamına gelir. Üçünü birden düzenleyemediğiniz takdirde birini çekip öbürünü çıkardığınız zaman her zaman fermuarın bir dişlisi kırıktır ve fermuar çalışmaz.

Editör: Deniz Dalgıç