Yeşil Sol Parti Kadın Meclisi Sözcüsü Canan Çalağan, "Bütün kadınlara çağrıda bulunmak istiyorum; gelin hep birlikte kongre salonumuzu, kadın sesinin, isyanının birleştiği yere çevirelim. Partimiz etrafında kenetlenerek kadın özgürlük mücadelemizi ve örgütlülüğümüzü büyütelim. 'Jin jiyan azadi' (kadın, yaşam, özgürlük) sloganımızı kongre salonunun dışına taşıyarak bir kez daha tüm kadınlara ulaştıralım. Tüm kadınları 15 Ekim tarihinde Ankara Atatürk Spor Salonu'nda gerçekleştireceğimiz büyük kongrede sel olup akmaya davet ediyoruz" dedi.
Yeşil Sol Parti Kadın Meclisi Sözcüsü Canan Çalağan, bugün HDP Genel Merkezinde basın toplantısı düzenledi. Çalağan, şunları söyledi:
"Bu sabah Kadın Meclisi üyemiz Hacer Elçi'nin de aralarında bulunduğu bir grup arkadaşımızın evlerine yapılan baskınla gözaltına alındıklarını öğrendik. Eşitlik, demokrasi, özgürlük mücadelesi yürüten tüm muhaliflere yönelik bastırma ve sindirme operasyonlarından biriyle daha karşı karşıyayız. Baskı, gözaltı ve tutuklamalarla kadın mücadelemizin engellenemeyeceğini bu vesileyle bir kez daha ifade ediyor gözaltındaki arkadaşlarımızın derhal serbest bırakılmalarını istiyoruz.16 Eylül günü faşist Molla rejimine bağlı güçler tarafından baş örtüsünü uygun takmadığı gerekçesiyle gözaltına alınan ve işkenceyle katledilen Jina Mahsa Amini'yi anarak sözlerime başlamak istiyorum. 'Jin jiyan azadi' felsefesi etrafında birleşen tüm kadınları saygıyla selamlıyorum. Yine Libya'da yaşanan sel felaketinde ve Fas'taki depremde yaşamını yitirenleri saygıyla anıyorum.
"Yılın ilk sekiz ayında 271 kadın erkekler tarafından katledildi"
Agrobay Seracılıkta çalışan ve defalarca darp edilerek gözaltına alınmasına rağmen haklarını aramaktan vazgeçmeyen kadın işçilerin mücadelesini selamlıyorum. Gücüne güç katmak için ve emekçinin haklarını gasp eden patronlar, sermayedarlar değil; 'emeğimizin sömürülmesine izin vermeyeceğiz' diyen kadın işçilerin kazanacağından şüphemiz yoktur. Yeşil Sol Parti Kadın Meclisi olarak Agrobay Seracılıkta direnen kadınların yanında olduğumuzu bir kez daha ifade etmek istiyorum. Konu Kürt halkının özgürlük mücadelesi, kadınlar olunca düşmanlıkta sınır tanımayan bir iktidar gerçekliğiyle karşı karşıyayız. Bir süre önce Ağrı Patnos L Tipi Cezaevi'nde kadın tutsaklar 90'lı yılların işkence yöntemi olan domuz bağıyla işkenceye maruz kaldılar. Bu işkence yöntemini kullananlar hepimizin hafızasındadır. Bugün ise onların uzantılarının işbaşında olduğunu çok iyi biliyoruz.
Dün bu işkenceyi yapanlar hiçbir şey olmamış gibi serbest bırakılırken yine aynı zihniyetle bu suçu işleyenlere herhangi bir cezai yaptırım uygulanmamıştır. Ancak bu işkenceyi teşhir eden kadın tutsaklar başka cezaevlerine sevk edilerek cezalandırılmıştır. Kadın özgürlük mücadelesi yürüttüğü için cezaevlerinde rehin tutulan tüm kadın yoldaşlarımızın özgürlüğü için mücadele etmekten bir an olsun vazgeçmeyeceğimizi bir kez daha vurguluyoruz. Kadın tutsaklara yönelik gerçekleştirilen bu işkencenin üstünün örtülmesine izin vermeyeceğiz. Geçtiğimiz hafta yine aynı cezasızlık politikasının bir başka versiyonu Mardin'de yaşandı. 22 yaşındaki bir kadına sistematik bir şekilde tecavüz eden biri korucu üç erkek serbest bırakıldı. Kadına karşı suç işleyenleri buradan bir kez daha teşhir ediyoruz. Bu olay iktidarın cinsiyetçi politikalarından güç alan erkek yargının kadına karşı işlenen suçlarda failleri cezasızlık zırhıyla nasıl koruduğunu bir kez daha ortaya koymuştur.
Erkek devlet şiddetine, kolluk eliyle işlenen suçlara, cezasızlık politikalarına karşı adalet mücadelemizden asla vazgeçmeyeceğiz. Mahkeme salonlarında kadınların değil; faillerin cezalandırıldığı adil bir yaşamı hep birlikte inşa edeceğiz. 'Üstünlerin hukuku değil, hukukun üstünlüğü' diyerek mücadelemizi büyüteceğiz. Çünkü bizler şunu çok iyi biliyoruz ki; bu ülkenin adalet sarayları kadına karşı suç işleyen erkek faillerin korunduğu saraylardır. Bu iktidar kadına yönelik şiddetle mücadele etmek yerine, 'kadınların kazanımlarını nasıl gasp ederim' politikalarını hayata geçiren bir iktidardır.
Yılın sadece ilk sekiz ayında 271 kadın erkekler tarafından katledildi. Mevcut iktidar bu katliamların önlenmesi için caydırıcı politikaları hayata geçirmek yerine kadınların kazanılmış haklarına göz dikiyor. Bugün binlerce kadın yaşamını idame ettiremediği için şiddet ortamının içerisinde yaşamak zorunda kalırken; bu ülkenin Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı çıkıp, 'kadınlar nafaka istemiyor' diyerek kadınlar adına söz kurabilme hakkını kendinde görüyor. 'Kadınlar nafaka istemiyor' demenin alt metninde kadına karşı suç işleyen fail erkekleri korumak vardır. Boşanmayı zorlaştırıp kadını şiddet ortamında bırakarak erkeğe bağımlı hale getirmek isteniyor. Yoksulluğun en ağır bedellerini ödeyen kadınlar daha fazla yoksullaştırılmak isteniyor. Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı’na bir kez daha görevini hatırlatıyoruz; sizin göreniz kadınların kazanılmış haklarına göz dikmek değildir. Sizin göreviniz bu hakları korumak ve büyütmektir. Gelire göre belirlenen nafaka hakkını ortadan kaldırmak değil, bu nafakayı ödemeyen erkeklere gerekli yaptırımı uygulamaktır. Nitekim bugün birçok erkek bırakın kadınlara nafaka ödemeyi; çocuklar için verilen nafakayı dahi ödememektedir. Kazanılmış haklarımızı gasp etmenize asla izin vermeyeceğiz. Gasp edilen haklarımızı geri alacağımızdan da kimsenin şüphesi olmasın.
İktidarın eğitim sistemine dair son hamlesi ÇEDES uygulaması olmuştur. Okullarda manevi danışmanlık hizmeti adı altında görevlendirilecek olan imam, müezzin ve vaizler aracılığıyla yürütülmesi planlanan bu projeyle demokratik, laik, bilimsel ve ana dilinde eğitim gibi en temel toplumsal talepler yok sayılmaktadır. Bugün binlerce çocuk eğitim sisteminden eşit koşullarda yararlanamazken, kız çocukları örgün eğitim sisteminin dışında bırakılmışken ve en temel insan hakkı olan ana dilinde eğitim hakkına ilişkin herhangi bir düzenleme yapılmadığı için binlerce çocuk ana dilinde eğitim alma hakkından mahrum kalırken bu eşitsizliği gidermek yerine ÇEDES gibi projeleri hayata geçirmek devletin din ve eğitim kurumları aracılığıyla toplumu dizayn etme çabasının bir göstergesidir. Bizler bulunduğumuz her yerde eğitimde fırsat eşitliğini savunacak, çocukların, gençlerin bugününü ve geleceğini teklik rejimiyle karartmanıza izin vermeyeceğiz.
"Tüm kadınları 15 Ekim tarihinde büyük kongrede sel olup akmaya davet ediyoruz"
8-9 Eylül tarihinde büyük kongremiz öncesi kadın konferansımızı gerçekleştirdik. Büyük bir moral ve motivasyonla gerçekleştirdiğimiz konferansımızda yeni dönem mücadele hattımızı belirleyecek olan kararlarımızı hep birlikte aldık. Konferansımızdan aldığımız güç ve kararlılıkla 15 Ekim 2023 tarihinde Ankara Atatürk Spor Salonu'nda büyük kongremizi gerçekleştireceğiz. Bütün kadınlara çağrıda bulunmak istiyorum; gelin hep birlikte kongre salonumuzu, kadın sesinin, isyanının birleştiği yere çevirelim. Partimiz etrafında kenetlenerek kadın özgürlük mücadelemizi ve örgütlülüğümüzü büyütelim. 'Jin jiyan azadi' sloganımızı kongre salonunun dışına taşıyarak bir kez daha tüm kadınlara ulaştıralım.
Erkek egemen iktidarın kadın düşmanı politikalarına karşı kongremizi sahiplenelim. Çünkü bu kongre erkek egemenliğine karşı kadın özgürlükçü paradigmada ısrar edenlerin kongresidir. Kadına yönelik şiddet ve katliamlara karşı mücadele edenlerin kongresidir. Her türlü zulme rağmen 'jin jiyan azadi yaşam felsefemizdir' diyen kadınların kongresidir. 'İstanbul Sözleşmesi'nden vazgeçmiyoruz' diyerek alanları, meydanları isyana çeviren kadınların kongresidir. 'Her türlü baskı, gözaltı, tutuklamalara rağmen eş başkanlık ve eşit temsiliyet mor çizgimizdir' diyerek geri adım atmayanların kongresidir. Sevgili kadınlar gün bugün bu inanç ve kararlılıkla büyük kongremizi sahiplenme günüdür. Tüm kadınları 15 Ekim tarihinde Ankara Atatürk Spor Salonu'nda gerçekleştireceğimiz büyük kongrede sel olup akmaya davet ediyoruz."