Yeşil Sol Parti Diyarbakır Milletvekili Serhat Eren, Diyanet İşleri Başkanlığı'nın Kobanê Davası’nda yargılanan siyasetçilerin toplumun “dini değerlerini temelden sarstığı” iddiasıyla davaya katılma talebine sert tepki gösterdi. Eren, HDP Genel Merkezi’nde düzenlediği basın toplantısında, Diyanet'in davaya katılmak için verdiği dilekçedeki dili hakkında "Üslup, IŞİD barbarlarının diline çok benziyor, değil mi?" dedi.

“Diyanet İşleri Başkanlığı arkadaşlarımızı ahlaksızla suçlamaktadır”

"Partimiz, rehin arkadaşlarımız ve avukatlarımız boşu boşuna yıllardır Kobanê kumpas davasında AKP iktidarının bu davayı IŞİD'in Kobane'yi düşürmemesinden dolayı boşuna söylemiyor arkadaşlar" diyen Eren, "İşte Diyanet İşleri Başkanlığı dilekçesindeki diliyle, adeta IŞİD'in sözcülüğüne soyunmuştur" ifadelerini kullandı. Eren, "IŞİD barbarlarının Kürt halkını katletmeye çalıştığı dönemde sessiz kalan, IŞİD'e cihatçı diyerek saldırılarına karşı durmayan, o dönemde meydana gelen olaylardan sorumlu olan ve yargılanması gereken Diyanet İşleri Başkanlığı, arkadaşlarımızı cinayetle, yağmacılıkla, ahlaksızlıkla suçlamaktadır" dedi.

Eren'in açıklamasından öne çıkan bölümler şöyle:

Erdoğan’ın ‘Kobani düştü düşecek’ sözlerini hatırlattı

"Bildiğiniz üzere 2014 yılında IŞİD barbarları, Kürtleri soykırımdan geçirmek, yerlerinden yurtlarından etmek için Rojava'ya saldırmıştı. O tarihten beri partimiz, dönemin iktidarı olan AKP ile çok yönlü temaslar içerisine girmişti. Partimiz ve halkımız iktidarın IŞİD'le ilişkisini kesmesini, Rojava'ya insani koridorun açılmasını beklerken, tam tersine AKP ve dönemin Cumhurbaşkanı 'Kobani düştü düşecek sözleriyle beklentilerini ortaya koymakla birlikte, aynı zamanda Kürtler nezdinde de büyük bir infiale yol açacak sözleri sarf etmişti.

Partimiz, Kürt halkına yönelik bu saldırılara karşı IŞİD barbarlığının bu soykırımcı yaklaşımına karşı bütün insanlığa duyarlılık çağrısı yapmış, herkesi bu saldırılara karşı durmak için harekete geçmeye davet etmişti. Partimizin bu açıklamasından önce zaten sokaklarda demokratik barışçıl gösteriler başlamış, partimiz bu açıklamayı yaptıktan sonra da yine IŞİD'in bu barbarlığına karşı demokratik ve barışçıl zeminde protesto gösterileri devam ederken Cumhurbaşkanı Erdoğan 'Kobani düştü düşecek sözleriyle bu demokratik barışçıl protesto protestoları provoke etmişti.

“Partimize karşı intikam yaklaşımına dönüştürüldü”

Kobani'nin düşmesi ve Rojava'nın IŞİD'in kontrolüne geçmesi hayali boşa düşen iktidar partisi, yıllar sonra Kobani protestolarını partimizi tasfiye etmek, partimize ve halkımıza karşı intikam davasına dönüştürdü. 3 yılı aşkın süredir Kobani kumpas davası bu intikam yaklaşımının bütün yönlerine tanıklık etti arkadaşlar.

“Sanık olması gerekenler mağdur rolünü oynuyor”

AKP iktidarı, içişleri bakanlığı, Milli Savunma Bakanlığı, MİT, devletin bütün güvenlik birimleri.... O dönemde meydana gelen provokasyonlara müdahale etmeyen bu güvenlik birimleri, o dönemde yaşamını yitiren insanlardan, bu durumdan sorumludurlar. Her biri bugün Kobani kumpas dosyasında sanık olarak yargılanması gereken bu kurumlar, bugün mağdur rolünde Kobani kumpas davasına 'mağdur' sıfatıyla dahil olma çabası içerisine girmişler, adeta yarış içerisine girmişlerdir.

“Diyanet, İŞİD’e meşruiyet zemini sundu”

İşte o dönemin sorumluluk kurumlarından biri de Diyanet İşleri Başkanlığı'dır. O dönem IŞİD barbarlığını, İslamiyet adına 'cihatçı' olarak addeden değerlendiren Diyanet işleri Başkanlığı, IŞİD'in bu saldırılarına meşruiyet zemini sunan bir başkanlıktır.

“Dilekçede saldırgan bir dil var”

Diyanet İşleri Başkanlığı, devam eden Kobani kumpas davasında Cumhuriyet savcısının sunmuş olduğu mütaalaya karşı yargılanan siyasetçilerimize, yargılanan arkadaşlarımıza, ahlak sınırlarını aşan, haddini aşan bir değerlendirmeyle arkadaşlarımıza saldırmıştır. Saldırgan bir dil kullanmıştır bu dilekçede.

“Adete İŞİD’in sözcülüğüne soyunmuştur”

İşte Diyanet İşleri Başkanlığı dilekçesindeki diliyle, adeta IŞİD'in sözcülüğüne soyunmuştur. IŞİD barbarlarının Kürt halkını katletmeye çalıştığı dönemde sessiz kalan, IŞİD'e cihatçı diyerek saldırılarına karşı durmayan, o dönemde meydana gelen olaylardan sorumlu olan ve yargılanması gereken Diyanet İşleri Başkanlığı, arkadaşlarımızı cinayetle, yağmacılıkla, ahlaksızlıkla suçlamaktadır arkadaşlar. Bütün kimlikleri ve inançları ötekileştiren, yalnızca devletin tekçi politikalarına hizmet eden Diyanet İşleri Başkanlığı, hukuk metni değil, iddianameden ibaret olan mütalaaya karşı görev sınırlarını aşarak dosyayla ilgili adeta iktidarın taleplerini sunan bir fetva niteliğinde dilekçe göndermiştir dava dosyasına.

“Dini değerleri iktidarın çıkarları doğrultusunda araçsallaştırıyor”             

1993’te Sivas’ta canlarımız diri diri yakılırken, Diyarbakır’da Suruç’ta, Ankara Garı önünde insanlarımız katledilirken, hatta Diyarbakır’da İstasyon Meydanındaki cami duvarı kanla boyanırken Diyanet İşleri Başkanlığı barış ve güven içinde yaşamanın önemini anlatmaya gayret edip davalara katılmak için müdahil oldu mu? Tarikat yurtlarında meydana gelen vahşetlere bir gün olsun ses çıkardı mı? Karaman’da Ensar Vakfı’nda, İmam Hatip Mezunları Derneği misafirhanelerinde çocuklar istismara uğradığında, Aladağ’da kız yurdunda çocuklar ihmaller zinciri ile çıkan yangında yanarak can verdiğinde ülkeye dinin istismarı suretiyle zarar verdiğini beyan etti mi? Elbette yapmadı. Kaldı ki Kobanî Kumpas Davasında insanları katleden sorumlular ortadadır ve Diyanet İşleri Başkanlığı partimize saldırarak gerçek sorumluları korumaya çalışmaktadır. İşte asıl ahlaksızlık budur, bütün bunlara karşı sessiz kalmaktır. Asıl ahlaksızlık, dini değerleri iktidarın çıkarları doğrultusunda araçsallaştırmaktır.

Diyanet İşleri Başkanlığı’nın dilekçesinde ne deniyor?

Diyanet İşleri Başkanlığı'nın, HDP’li siyasetçilerin yargılandığı Kobanê Davası’na HDP’lilerin “dini değerleri temelden sarstığı” gerekçesi ile katılma talebinde bulunduğu ortaya çıkmıştı.

Dilekçede, şu iddialar yer almıştı:

"Toplumun dini, ahlaki ve manevi değerlerini sürekli canlı tutmak amacıyla İslâm dininin temel kaynaklarına dayalı doğru ve güncel bilgi ile toplumu din konusunda aydınlatmak, inanç, ibadet ve ahlak esasları ile ilgili işleri yürütmek, ibadet yerlerini yönetmekle görevli olan Başkanlığımız; toplumun dini, ahlaki ve manevi değerlerini sürekli ayakta tutan, bütün insanlığın barış ve huzuruna katkı sağlayan, İslâm Dini ile ilgili her konuda referans alınan en etkin ve en saygın bir kurumdur. Davaya konu kişilerin fiil ve davranışları, bu durumu temelden sarsan ve telafisi imkânsız sonuçlara sebep olmaktadır. Nitekim vicdanlara hitap eden din hizmetlerinde itimat ve güvenin kaybolması halinde boşluk kabul etmeyen bu alanın çeşitli sapık akım ve gruplara kalacağı tartışmasızdır."

Editör: Sümeyye Aksu