Özel Haber: Deniz Dalgıç

Türkiye’deki ham madde yetersizliğine bağlı dışa bağımlılık ve euro kurunun 26-28 lira bandına sabitlenmesi tıbbi cihaz üreticilerini zorluyor. Maliyetleri döviz kuruna paralel olarak artış gösteren üreticiler, sabit kur üzerinden satış gerçekleştirmek zorunda kalıyor. Yerli ürün yerine ithal ürün tercih eden hastaneler nedeniyle sağlık sektöründe aksaklıklar yaşanabiliyor ve hastalara 5-6 ay sonraya ameliyat tarihi verilebiliyor. Üreticilerinin yaşadığı sorunları ELİPS HABER’e anlatan Tüm Tıbbi Cihaz Üreticileri Derneği (TUDER) Başkanı Birol Yentür, 10 bin kalemin üzerinde tıbbi cihaz ve tıbbi malzeme bulunduğunu belirterek, “Bu tıbbi cihaz ve malzeme fiyatlarına, ağustos ayında Sağlık Uygulama Tebliği’nde (SUT) yapılan değişiklikle beraber bir kur güncellemesi yapıldı. Euro kuru 2022 yılının şubat döneminde 11-12 lirayken, şu anda 26 ve 28 liradan seviyesinden güncellenmiş oldu” dedi. Bu durumun üreticilere dezavantaj olarak yansıdığını söyleyen Yentür, “Türkiye ham madde konusunda kendi kendine yetebilen bir ülke değil. Ham maddelerin hepsini dışarıdan alıyoruz. Diz protezi üzerinden örnek verecek olursak, biz bunu 500 euroya satarken siz bunu 26-28 lira kurundan satmak için güncelliyorsunuz. Lakin Avrupa'dan veya Amerika'dan döviz bazında zam yiyorsunuz. Önceden bunu 400 euroya mal ediyorsanız, şimdi yüzde 20 zam yeseniz 480 euro olur ama siz bunu hala 500 euroya satıyorsunuz. Aslında bu tıbbi malzemeye zam olmadığını, sadece kur güncellemesi olduğunu gösteriyor” diye konuştu.

“Sağlık Bakanlığı’na bağlı kamu hastaneleri ithal firmalardan cihaz temin ediyor”

Yentür, söz konusu durumun en büyük örneğini ithal olan firmalarda gördüklerini anlatarak, “İthal marka firmalarda her 3 ayda bir fiyat güncellemesi yapıyorlar. Sağlık Uygulaması Tebliği fiyatlamasının dışına çıkıyorlar. Bir yerli diz protezi şu anda 18 bin lira iken, bir Amerikan marka diz protezi 30-35 bin liradan satılıyor. İşin kötüsü de Sağlık Bakanlığına bağlı kamu hastaneleri Sağlık Uygulama Tebliğindeki fiyat listesine rağmen bu cihazları alıyorlar. Çok ilginçtir ki yerli ürünü almayan Sağlık Bakanlığı hastaneleri, Amerikan, İngiliz veya Alman malı başlığı altındaki bütün yabancı ürünleri bu şekilde alabiliyorlar. Doğal olarak fiyatlama reel bir fiyatlama değil ve sistem de çok güncel gitmiyor. Kur güncellemesiyle itekleyerek giden bir sisteme şu an sahibiz” ifadelerini kullandı.

Ham madde yetersizliği yurt dışından ucuz ürüne sürüklüyor: Bu durum merdiven altı firmaları cezbediyor

Ham madde sıkıntısının kendilerini zorladıklarına dikkat çeken Yentür, sözlerine şöyle devam etti:

“Türkiye'de ham maddemiz yok. Yurt dışına bağlıyız. Avrupa'dan ham madde alıp Avrupa'ya tıbbi malzeme satamayan bir ülkeyiz. Neden? Çünkü almıyorlar. Türkiye'de “Ucuz olsun, ne olursa olsun” mantığıyla işleyen bir sistem söz konusu. Bütün Uzak Doğu’dan tutun da Hindistan’a kadar malzeme alımı söz konusu. Bu da doğal olarak birçok merdiven altı firmayı da cezbeder duruma geliyor. Avrupa’ya malzeme satamıyorsunuz. Katma değeri yüksek ürün üreten firmaların malzemelerini Avrupa veya Amerika hiçbir zaman almıyor. Avrupa ve Amerika’nın ham maddesini, belgesini kullanıyorsunuz ama oraya malzeme satamıyorsunuz. Tek alıcı monopol alıcı diye adlandırdığımız kamu. Kamu size bugünkü kurdan bir fiyat belirliyor ve 1 yıl boyunca bu fiyattan alın diyor. Ancak fiyatlar ve maliyetler yerinde saymıyor. Asgari ücrete zam geliyor. Akaryakıta yüzde 100 zam geliyor. Yurt dışından temin edilen döviz bazlı ham maddeye zam geliyor ama siz bir insan sanki maliyetiniz aynıymış gibi sürekli aynı fiyattan malzeme satmak durumunda kalıyorsunuz. Bu döngü tabi ki bizleri zor durumda bırakıyor ve doğal olarak da iş yapamaz duruma getiriyor. Kendimizi yenileyemez bir noktaya geliyoruz.”

“Yerli ürün yerine ithal ürün tercih eden kesimler hastalara 6 ay sonrası için ameliyat tarihi veriyor”

Bu durumun sağlık sektörüne yansımasına değinen Yentür, şu ifadeleri kullandı:

“Yerli üreticilerimiz her defasında dükkanlarını kapatma ve batma noktasına gelene kadar bir fiil tedariki sürdürmüşlerdir. Stoklarını bitirinceye kadar bunu yaparlar. Lakin birçok hastanede şöyle durumlarla karşılaşabiliyoruz. Yerli ürünler olmasına rağmen ‘İthal ürün kullanırım’ mantalitesinde olan kesimler bunları alamadıkları zaman hastalara 4 ay, 5 ay, 6 ay ameliyat tarihi veriliyor. Bunlar da doğal olarak halk sağlığı sorunu oluşmasına sebebiyet veriyor. Kamuyu da zor durumda bırakıyor. Temel nokta halk bu tedaviye ulaşamıyor. İthal ürünler yerine, yerli üreticilerin ürünleri tercih edilmeli.”