Bekin, Mecliste düzenlediği basın toplantısında, tüm Orta Doğu coğrafyasına yayılan "Arap Baharı"nın ortaya çıkardığı siyasi kasırganın, başta Türkiye olmak üzere Suriye'ye komşu ülkeleri derinden etkilediğini söyledi.
Suriye'nin toprak bütünlüğü ve egemenliğini etkileyebilecek her türlü ayrıştırıcı, ötekileştirici ve palyatif çözüm yerine istikrarlı, dengeli, birleştirici, uzun vadeli ve çözüm öncelikli politikaları ortaya koymanın Türkiye'nin tarihi misyonunun gereği olduğunu anlatan Bekin, "Bundan böyle Türkiye olarak Suriye'de sorunun değil çözümün tarafı olmak durumundayız. Bu nedenle Suriye'nin geleceğinin stratejik boyutu kapsamında asıl dinamikleri oluşturabilmek, barış ve çözüm yolundaki hedefleri gerçekleştirebilmek amacıyla başlatılacak bu önemli çalışmanın sadece Suriye'nin değil tüm bölgenin istikrar ve güveni açısından büyük önemi haiz olacaktır." diye konuştu.
Türkiye'nin geçmişten dersler çıkararak Suriye'de bir an önce istikrarın sağlanması, egemenliğinin ve toprak bütünlüğünün korunması konusunda komşu ülkelerle yakın işbirliği içinde olmasının son derece büyük önem taşıdığına işaret eden Bekin, şu değerlendirmelerde bulundu:
"Suriye'deki bu son gelişmelerin, Türkiye'nin tek başına hareket ederek çözebileceği bir durum olmadığı gayet aşikardır. Bu konuda özellikle komşu Müslüman ülkelerle işbirliği içerisinde hareketle ve diğer bölge ülkelerinin de buraya müdahil edilmesiyle kısa süre içerisinde Müslüman kanı dökülmeden çözüme kavuşturulması çok büyük aciliyet oluşturmaktadır. Eğer bu yapılmayacak olursa ne yazık ki Irak'ta, Afganistan'da, Libya'da olduğu gibi yıllarca sürebilecek kaos ortamına hazırlıklı olmamız gerekiyor. ABD ve siyonist İsrail'in de arzuladığı şey budur çünkü onlar çözüm değil çözümsüzlüğü öncelemektedir. Zayıf bir Suriye ve Irak'ın, Türkiye'nin stratejik konumunu da yakından etkileyecek olması uzak ihtimal değildir."