Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) ve DEM Parti Van İl Örgütü, kayyumlara karşı düzenledikleri protestolara ikinci gününde devam etti. Protestoya, Van Milletvekili Gülderen Varlı, Van Büyükşehir Belediye Eş Başkanı Abdullah Zeydan ve Neslihan Şedal, belediye eş başkanları ve çok sayıda yurttaş katıldı. Yurttaşlar, "Direne direne kazanacağız", "Baskılar bizi yıldıramaz", "Hırsızlar gidecek halk gelecek”, "Gün gelecek devran dönecek, AKP halka hesap verecek" sloganları attı.
Musa Anter Parkı önünde basın açıklaması yapıldı.
Burada konuşan DEM Parti Van İl Eşbaşkanı Veysi Dilekçi, şunları söyledi:
"Bu ülkede ne yazık ki yasalar anayasa, uluslararası yasalar tamamıyla ortadan kaldırılmış farklı bir rejimle karşı karşıyayız. Bu ülkede yasalar ve anayasa toplumsal olarak siyasi partiler, kurumlar, kişiler yasal haklarını kullanabilmek için hiçbir şekilde izin almaksızın açıklama yapma, yürüyüş yapma, çadır kurma hakkı varken mevcut AKP-MHP hükümeti tarafından bunların tamamı yasaklanmış durumdadır. Biz bugün burada sivil toplum örgütleriyle, seçilmiş arkadaşlarımızla beraber bir çadır kurmayı talep ettik. Bu ülkede bu anti demokratik uygulamalara karşı halkımızın gelip tepkisini talebini ifade edeceği demokratik bir talepte bulunduk ama ne yazık ki bu ülkede yasalar ve anayasa askıya alındığından kaynaklı tamamen bir kişinin talebi üzerine bu hakkımızı bugün kullanamıyoruz. Bu engelleme bugün ülkenin tamamında ne yazikki yaygınlaşmış durumdadır. Bu da bir ohal rejimi olarak önümüzdedir.
"Halkının cebinden çıkan vergiler halka hizmet olarak geri dönmüyor"
Geçmişten sürekli darbelerle buraya kadar gelmiş olan bu ülkede şuan bir sivil darbe yaşıyoruz. AKP-MHP hükümeti tamamıyla kendi siyasal gelecekleri çıkarları için bu ülkeye OHAL'i yaşatıyorlar. Bir siyasi darbe yapıyorlar. AKP ve MHP hükümeti kayyumu bu ülkede rejim haline getirdi. Kayyum talan, yoksulluk, yolsuzluk, hırsızlık anlamına geliyor. Kayyum politikası ve rejimi yeni doğan çocukların üzerinden çeteleşen anlayışı ortaya çıkarıyor. Van’da 8 yıl boyunca atanan kayyumlar bu kenti yüz yıl geriye götürdü. Kayyumlar bizim ve çocuklarımızın geleceğini çalıyor. Dün daha kayyum kararı çıkar çıkmaz adeta ganimete koşacak şekilde belediyeye çullanan anlayış tam da kendisini ele veriyor. Bu kent yıllardır hiçbir hizmet almadığı gibi bu kentin ve halkının cebinden çıkan vergiler hiçbir şekil olarak halka hizmet olarak geri dönmüyor. Bu ülkede bir anayasa varsa herkes o anayasayı uygulamakla mükelleftir. Bu ülkede ne yazıkkı anayasa askıya alınmıştır.
“Hani demokratik bir ülkede yaşıyorduk"
Dün 3 belediyemize atanan kayyumu geçmişte kabul etmediğimiz gibi bundan sonraki süreçte de kabul etmeyeceğiz. Bir yandan sözüm ona çözüm süreci diye adlandırdıkları bir süreçten bahsedecekler. Türk ve Kürt halkının kardeşliğinden dem vuracaklar. İşte bin yılların birlikteliğinden söz edecekler ama ertesi gün bu halk dün sandığa gidip iradesini ortaya koyduktan sonra o iradeyi tanımayacaklar. Neresi bunun kardeşlik hani hukuk devletiydik. Hani demokratik bir ülkede yaşıyorduk? Hani seçimler anayasa hukuka göre yapılıyordu? Peki siz Mardin, Batman ve Halfeti halkına kayyum atayacağınızı söylediniz mi? Söz hakkı orada yaşayan halkındır. Halk ne karar veriyorsa hükümetler de yargı da buna göre karar vermek zorunda. Biz kayyum kabul etmedik. Bunu biz parti yönetim olarak söylemiyoruz. Bunu Türkiye halkları kabul etmiyor, Kürtler, ezilenler, emekçiler, kadınlar ve gençler kabul etmiyor. Eğer bir barış ortamı isteniyorsa irade ortada kiminle müzakere edileceği ortadadır. Bunu biz tek söylemiyoruz. Bugün bile grup toplantılarında muhatabın kim olduğunu kendileri söylüyor."