Türkiye son dönemde yoğun diplomasi trafiği yürüttü.  İkili ilişkiler, bölgesel ve küresel konuların konuşulduğu görüşmelerin başlıca gündem maddesi ise Gazze ve İran-İsrail çatışması oldu. Türkiye, Ortadoğu’da gerilimin başladığı Ekim ayından bu yana başta Batı olmak üzere tüm ilgili tarafları bir an önce ateşkes sağlanması için uyararak, sürecin devam etmesi durumunda çatışmanın yayılacağı kaygısını dile getirdi.

Erdoğan Mısır Dışişleri Bakanı görüşmesi

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Dolmabahçe'de Mısır Dışişleri Bakanı Samih Şukri ile bir araya geldi.  20 Nisan’da 17.30'da başlayan Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Mısır Dışişleri Bakanı görüşmesi yaklaşık 45 dakika sürdü. Görüşmede Türkiye-Mısır ilişkileri, İsrail’in Gazze’ye yönelik saldırıları, küresel ve bölgesel konular ele alındı. Gazze'de kalıcı ateşkes ve insani yardımlar ele alındı.

Haniye Erdoğan görüşmesi

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Hamas’ın siyasi lideri İsmail Haniye ile 20 Nisan'da İstanbul'da basına kapalı olarak görüştü. Toplantıya, Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, MİT Başkanı İbrahim Kalın, İletişim Başkanı Fahrettin Altun, Cumhurbaşkanı Dış Politika ve Güvenlik Başdanışmanı Akif Çağatay Kılıç da katıldı. İletişim Başkanlığı tarafından yapılan açıklamada, görüşmede İsrail’in Gazze ve Filistin topraklarına yönelik saldırıları, insani yardımların Gazze’ye yeterli düzeyde ve kesintisiz ulaştırılması için yapılması gerekenler, bölgede adil ve kalıcı barış süreci ile ilgili konuların ele alındığı belirtildi.

ABD ve İran’la iki kanaldan diyalog

İran’ın İsrail’e saldıracağı bilgisinin kesinleşmesinin ardından ilk temas 10 Nisan’da ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken ile Dışişleri Bakanı Hakan Fidan arasında gerçekleşti. Bu görüşmede, İran’ın tepkisinin sınırlı ve orantılı olması gerektiği yönünde görüş alışverişinin yapıldığı Türk ve Amerikalı yetkililerce teyit edildi. Aynı zaman biriminde ABD Merkezi Haber Alma Teşkilatı (CIA) Başkanı William Burns’ün de Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) Başkanı İbrahim Kalın ile temasa geçerek İran’ın İsrail’e saldırısına ilişkin Washington’un mesajlarının Tahran’a iletilmesi ricasında bulunduğu Türk basınına yansıdı.

Erdoğan’dan Irak’a 12 yıl sonra ilk ziyaret

Cumhurbaşkanı Erdoğan 12 yıl aradan sonra ilk kez Irak'ı ziyaret edecek. Irak ziyaretinin ilk durağı Başkent Bağdat, ikinci durağı ise Erbil olacak. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Iraklı mevkidaşı Abdüllatif Reşid ve Başbakan Muhammed Şiya es-Sudani ile görüşecek. Ardından iki ülke arasında, güvenlikten, enerjiye, ticaretten, su kullanımına, ulaştırmadan, sağlığa kadar pek çok alanı içeren bir stratejik çerçeve anlaşmasına imza atılacak.

Barzani ile görüşme

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Bağdat temaslarının ardından Erbil'e geçecek. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Irak Kürt Bölgesel Yönetimi Başkanı Neçirvan Barzani ile bir görüşme gerçekleştirecek. Erdoğan Erbil temaslarında Irak Türkmen Cephesi yetkilileri ve Türkmen toplumunun önde gelen isimleriyle de bir araya gelecek.

Almanya Cumhurbaşkanı Steinmeier ilk kez Türkiye’ye geliyor

Almanya Cumhurbaşkanı Frank-Walter Steinmeier ve Almanya Başbakanı Olaf Scholz ilk kez Türkiye'ye geliyor. Bu ziyaret Almanya Cumhurbaşkanı Steinmeier'in Türkiye ziyareti Almanya ile Türkiye arasındaki diplomatik ilişkilerin 100'üncü yıldönümünü kutlamak ve onurlandırmak amacıyla düzenleniyor

Türkiye’nin son dönemde gerçekleştirdiği yoğun diplomasi trafiğiyle ilgili Savunma Araştırmaları Uzmanı Mehmet Onur Şahin, Elips Haber’e açıklamalarda bulundu.

“İsrail’in saldırıları küresel düzeyde bir kimlik bunalımı yaratıyor”

Türkiye’nin Ortadoğu’daki ziyaretlerini çok önemli bulduğunu söyleyen Mehmet Onur Şahin, “İsrail’in işlediği uluslararası suçlar ve sebep olduğu yıkım aslında ABD’ye ve uluslararası örgütlere de karşı bir hareket. İsrail aktif bir şekilde uluslararası hukuku yok sayıyor. Uluslararası hukuk hem hukukun hem de siyasetin nesnesi. İsrail’e olan siyasi destek ve İsrail’in hukuk karşısındaki suçları uluslararası sistemde bir yırtılmaya sebep oluyor. Çünkü İsrail’i siyaseten desteklemek isteyen ABD veya uluslararası kuruluşlar hukuki yönleriyle İsrail’in işlediği suçları itiraf etmeye teslim olmak durumunda kalıyorlar. İsrail’in saldırıları uluslararası düzende bir kimlik bunalımı yaratıyor” dedi.

“Türkiye tarafların tartışma ortamında bir araya gelebileceği bir zemin oluşturuyor”

Türkiye’nin tarafların bir araya gelebileceği bir zemini oluşturan arabulucu ülke rolüne dikkat çeken Şahin sözlerini şöyle sürdürdü;

“Libya’da da benzer bir durum oldu. Libya’da BM’nin desteklediği bir hükümet var. BM’nin desteklediği hükümete karşı Rusya uzantılı Wagner grupları ve Fransa beraber hareket ediyor. Fransa’nın Libya’daki petrolden elde edebileceği çıkarlar onun uluslararası hukuki zeminde paydaşı olduğu BM’ye karşı konumlandırıyor. Yani siyasi çıkarları hukuki pozisyonunu boşa çıkarıyor. Türkiye’nin Libya’da BM’nin tanıdığı Ulusal Mutabakat Hükümeti’ne desteği, uluslararası hukuktaki pozisyonuyla örtüşürken siyasi çıkarlarıyla da çatışmıyor.”

“İsrail ve İran, kendi toplumlarından desteğini kaybetmiş ülkeler”

“İsrail ve İran için ortak temel bir şey var. Bu iki rejim de kendi toplumlarından desteğini kaybetmiş iki ülke” diyen Şahin, “Yani pamuk ipliğiyle ayakta kalmaya çalışan, sürekli baskı-tehdit ve sürekli sorun çıkarmak zorunda kalan rejimler bunlar. İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun ayakta tutmaya çalıştığı ırkçı rejim, İsrail’deki demokratları baskılıyor. İran da kendi içindeki muhalifleri bastırmak zorunda. Dışardaki düşmana dikkat çekmek, iç siyasette birlik olmayı kolaylaştırır. Dolayısıyla bu basit bir danışıklı dövüştür, iç siyasete yönelik hareketlerdir. Bu sırada Gazze’deki açlık, çokça konuşulan füzelerden çok daha büyük bir yıkıma sebep olmuştur. İsrail İran geriliminin artması, İsrail’e karşı uluslararası zeminde artan seslere, İran tehdidi ile bir nebze ket vurmuştur.” diye konuştu.

“Nüfussuzlaştırma tehdidine karşı somut adımların atılması gerekiyor”

Türkiye’nin Mısır, Irak ve ABD ziyaretleriyle bağlarını tekrar canlandırarak bölgede oluşabilecek sorunlara karşı önlemler almaya çalıştığını söyleyen Şahin sözlerini şöyle sürdürdü;

“Gazze’deki Filistinlilerin Güney’e doğru göç etmeye zorlandığı nüfussuzlaştırma senaryosu Mısır üzerinde ciddi bir baskı kuruyor. Mısır kapıyı sadece göçmenlerin getirebileceği ekonomik külfetle karşı karşıya kalmak için kapalı tutmak istemiyor. Aynı zamanda, bu senaryo ile bölgenin tamamen İsrail’in kontrolü altına geçmesini de önlemek istiyor. Bu Filistin’in yok olması demek. Nüfussuzlaştırma ve ilhak, Türkiye dahil birçok ülke için ciddi kaygı yaratan bir senaryo. Bu noktada İsrail’e karşı atılabilecek somut adımları konuşmak gerekiyor. Türkiye siyasi söylemlerin yanında ticari ambargolar da koydu. Fakat bölge ülkeleri ne kadar ve hangi ticaretten vazgeçecek, nasıl adımlar atacak bilmiyorum. Bu insaniyet namına üzücü bir şey”

“Hukuki erozyonun sonuçları çok ağır olabilir”

Dünyada hukuki erozyonun sonucunun çok ağır olacağını belirten Şahin, “Eğer İsrail’in yaptıklarının bir karşılığı olmazsa, farklı yerlerde benzer yıkımları görebiliriz. Uluslararası düzlemde hukukun üstünlüğü, o hukukun bizzat kurucusu ülkeler tarafından siyasi çıkarlara kurban ediliyor. Eğer bu yapılanlar cezalandırılmaz ve uluslararası hukuka güven yeniden temin edilmezse, adaletsizlik kanıksanır. Benzer suçlar Ukrayna’da, Afrika’da, Latin Amerika’da, Hindistan’da, Çin’de, Orta Doğu’da artarak işlenir” değerlendirmesinde bulundu.

“Türkiye bölgede barış için belirleyici bir ülke”

Türkiye’nin bölgesinde belirleyici bir ülke olduğuna dikkat çeken Şahin sözlerini şöyle tamamladı;

“Türkiye tam anlamıyla egemen bir devlet gibi davranabilen bir ülke. Ortadoğu’da aşınan uluslararası hukukun tamiri gerekli. Türkiye’nin ziyaretleri bu bağlamda çok önemli. Yoksa baktığınız zaman Türkiye’nin ziyaret ettiği ülkelerle ilişkisi olumlu değildi aslında. Türkiye’nin bölgedeki ziyaretleri komşularla iletişim kurmak, mevcut ve olası sınamalara karşı beraber önlemler almak ve aşınan uluslararası hukukun tamiri için bir yol planı oluşturmak açısından çok kıymetli. Bu çabaların amacı Gazze’deki yıkımın bir an önce durması, savaşın büyümesinin engellenmesi ve siyasetin, hukuki düzlemi tamamen yok etmesinin engellemesidir.”

Muhabir: Sümeyye Aksu