Türkiye, Gezi davasında ‘hükümeti ortadan kaldırmaya teşebbüs’ suçlamasıyla ağırlaştırılmış müebbet hapse mahkum ettiği Osman Kavala’nın başvurusunda Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM), savunma yaptı.
Adalet Bakanlığı, Dışişleri Bakanlığı aracılığıyla Bakanlar Komitesi’ne gönderdiği savunmada yargılamanın siyasi olmadığını savundu.
“Makul süreyi aşmaz, öngörülebilir ve kabul edilebilirdir”
T24’ten Gökçer Tahincioğlu’nun haberine göre Adalet Bakanlığı Kavala’nın iç hukuk yollarını tüketmeden AİHM’ye başvuru yapıldığını iddia etti:
“Kavala, iç hukuk yollarını tüketmeden AİHM’ye başvurmuştur. Başvurucunun tutuklu olduğu dosyaya ilişkin yeni AYM başvurusu yapılmış, bu başvuru sonuçlanmamıştır. Başvurucunun AYM önündeki başvuru sonuçlanmadan AİHM’ye gelmesi “başvuru yollarının tüketilmemesi sebebiyle kabul edilemezlik sebebidir. AYM’nin önündeki başvuru yeni bir başvurudur. AYM’nin iş yükü göz önünde bulundurulmalıdır. Kavala’nın dosyasının AYM önünde hala sonuçlanmamış olması makul süreyi aşmaz, öngörülebilir ve kabul edilebilirdir.”
“Yerel mahkemeler bu yüzden uygulamadı”
Türkiye, AİHM kararının bugüne kadar uygulanmamasının sorumlusunun da yine AİHM olduğunu savundu. AİHM’nin ilk ihlal kararının Kavala’nın tutuklanmasına ilişkin olduğunu, bu ceza dosyasının sonuçlandığını belirtti.
Ceza davası sonuçlanmadan önce Kavala’nın belirtilen dosyadan tahliye edilip farklı bir dosyadan tutuklandığını, casusluk suçuyla verilen bu tutuklamaya ilişkin yargılamanın daha sonra sürdüğünü ifade etti. Yanıtta, “Başvurucunun tutukluluğunun sebebi, AİHM kararındaki dosya değil, yeni bir dosya olan TCK md. 328’deki casusluk suçlamasıdır. Bu yüzden de AİHM’nin öncelikle başvuru yollarının tüketilmemesinden kabul edilemezlik vermesi, daha sonra da 2019 tarihli önceki kararındaki bulgularla şimdiki dosyayı karıştırmaması gerekir” dedi.
Heyetteki AKP’li üye
Türkiye, daha önce beraat kararı veren mahkemenin bazı üyeleri hakkında disiplin soruşturması açılması, mahkumiyet kararı veren heyette geçmişte AKP üyesi olan bir hakimin yer alması konularına da şu yanıtı verdi:
“Beraat kararı veren hakimlere farklı nedenlerle açılan disiplin soruşturması, ceza yargılaması üzerinde negatif bir etki yaratmamıştır. Disiplin soruşturması açılması, bağımsız ve tarafsız mahkemede yargılanma hakkını engellemez. Siyaseten angaje olduğu iddia edilen 13. Ceza Mahkemesi’ndeki yargıcın tarafsızlığını/ bağımsızlığını kaybettiğine dair hiçbir somut delil yoktur.”
“Açıklamaların etkisi yok”
Türkiye, iktidarın ve Cumhurbaşkanı’nın Kavala hakkındaki açıklamalarının yargılamaya etkisi olup olmadığı konusunda da “Başvurucuya dair hükümet görevlilerinin beyanlarının zamanlama, içerik ve bağlamı dikkate alındığında masumiyet karinesini zedeleyen bir husus yoktur çünkü başvuranın suçluluğuna dair bir değerlendirme içermemektedir” şeklinde savunma yaptı.