Özel Haber: Sümeyye Aksu
Her geçen gün artan bireysel silahlanma güvenlik zafiyetini ortaya çıkarıyor. Ülke adeta mafyalarla Teksas’a dönerken, silahlanan şahıslar, husumetli olduğu kişilere ateş açarak hayattan koparıyor. Türkiye sosyal medyada görüntüleri yayılan silahlı saldırıları konuşuyor. Sadece İstanbul’da son 72 saatte çok sayıda silahlı saldırı görüntüsü sosyal medyaya yansıdı. Güvenlik kameralarına takılan saldırıların görüntüleri adeta infial yarattı. Esenyurt’taki tekel bayi vahşetinin ardından Gaziosmanpaşa’da ticari takside de silahlı saldırı olayı yaşandı. Çağlayan’da ise bir kişi sokakta arkadaşlarıyla sohbet ederken motosikletli şahıslar tarafından silahlı saldırıya uğradı. Tekil örnekler olmaktan çıkan olaylar adeta bir şiddet sarmalının içine girildiğinin izlenimini giderek pekiştiriyor. Öte yandan sadece İstanbul’da yaşanan olaylar değil yurdun dört bir yanından gelen haberler şiddet sarmalının ne denli büyük bir soruna dönüştüğünü gözler önüne seriyor.
Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Saral idam istedi
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Başdanışmanı ve Cumhurbaşkanlığı Yerel Yönetim Politikaları Kurulu Üyesi Oktay Saral ise, Esenyurt'taki tekel bayi saldırısının failleri için idam istedi. Erdoğan'ın Başdanışmanı Oktay Saral, Twitter hesabından, yakalanan Özer'in fotoğrafıyla birlikte yaptığı paylaşımda, “Bu namussuz için ve onlara ortaklık eden alçaklar için yaşasın idam. Kısasta hayat vardır aksi halde ailelerin yüreği soğumaz" ifadesini kullandı. Silahlanmadaki artışın nedenini ve yaratacağı tehlikeyi Umut Vakfı koordinatörü Ebru İlke Bingör ile konuştuk.
“2023 yılında 1938 silahlı şiddet olayı basına yansıdı”
Bireysel silahlanmanın her geçen gün arttığını söyleyen Bingör, yasaların gözden geçirilmesi yönünde çağrı yaptı. 2023 yılının 211 gününde Türkiye genelinde 1938 silahlı şiddet olayının basına yansıdığını dikkat çeken Bingör, “Basına yansıyan bu silahlı şiddet olaylarında 1200 kişi öldü, 1960 kişi de yaralandı. Bu silahlı şiddet olaylarının; uzun namlulu silahlar dahil 1653’ün de silahlar kullanıldı (397’sinde Keleş, uzun namlulu silahlar dahil tüfekler, 1187’sinde tabancalar, 60’ında beylik silahları), 285’inde ise çoğunluğu bıçaklar olmak üzere kesici aletler kullanıldı” dedi.
“Türkiye adeta suç cenneti haline geldi"
Türkiye’nin adeta suç cenneti haline geldiğini vurgulayan Bingör sözlerini şöyle sürdürdü;
“Bireysel silahlanma ve ona paralel olarak silahlı şiddet oranı artış kaydediyor. Silah satıcıları adeta ülkede at oynatıyor. Mafya sokaklarda çatışıyor, evleri, işyerlerini silahla tarıyor. Baskınlar yapıyor, sokaklarda çatışıyor… Biz bireysel silahlanmaya “dur” denilmesini, yasal düzenlemeler yapılmasını beklerken maalesef hiçbir şey yapılmayarak, “cezasızlık” uygulanarak adeta silahlanma teşvik ediliyor… Sonuçta da olayların önü alınamıyor ya da alınmıyor.”
“Silahlanmayı önleyici tedbirler almayanlar suçludur”
“Sık sık çıkarılan aflar da adeta suçluya teşvik gibi” diyen Bingör, “Yine bir örtülü af söz konusu. 31 Temmuz itibariyle açık cezaevine geçmesine 3 yıl kalan bazı hükümlüler açık cezaevine nakledilecek ve 3 ay sonra da tahliye edilecek. Sonuç olarak milletvekili seçilen bir hukukçu cezaevinden çıkarılmıyorken pek çok suçlu 3 ay sonra aramızda dolaşıyor olacak. Ülkemizde bugün silahlanmadaki artıştan ve Teksas vari çatışmalar yaşanmasından ülkeyi yönetenler, silahlanmayı önleyici tedbirler almayanlar suçludurlar” değerlendirmesinde bulundu.
Vakfın en temel talepleri
Bingör, vakıf olarak en temel taleplerinin, Türkiye'de polis ve jandarma dışında tüm vatandaşların silah edinmesinin yasaklanması olduğunu vurguladı. Bireysel silahlanmanın azaltılması için hayata geçmesini istedikleri önerileriyse şöyle sıraladı:
“Hem jandarma hem de polis bölgesindeki verilerin ortak bir veri tabanıyla her an ulaşılabilir olması gerekiyor. İkincisi, aile içi şiddette yapıldığı gibi mutlaka kamu spotu yapılması lazım. Türkiye'de her yıl 600-800'e yakın kişi havaya ateş edilen maganda kurşunuyla ölüyor. Havaya ateş etmeyi yasaklamak lazım. En azından bilgilendirmek lazım. Üçüncüsü mutlaka ihbar hattı gerekiyor. Bu ihbar hattı lokal değil, mutlaka 112 içine alınmalı ve kayıt altına alınmalı. Dördüncüsü de olmazsa olmaz en önemli kural. Kadına yönelik şiddette, yüzde 20 civarında bu olaylarda silah kullanılıyor. Aile içi şiddette kullanıldığı için erkek eve silah alırken yani bulundurma silah ruhsatı için başvurduğunda mutlaka eş rızası istenmeli. Özellikle ailelerin boşanma aşamasında, iflas aşamasında belli bir süre beylik tabancalarına el konulduğunda en azından intihar riski veya cinayet riskini de önlediğini biliyoruz. Bütün gelişmiş ülkelerde bu yapılıyor”
“Ruhsatlı silah almanın yasal tedbirlerle zorlaştırılmalı”
Ruhsatlı silah almanın yasal tedbirlerle daha fazla zorlaştırılmasını isteyen Bingör, “Kişi silah ruhsatı talebi bulunduğunda dilekçesinin belli bir süre bekletilmesi gerekiyor. Çünkü kişi durup dururken silah ruhsatı talebinde bulunmuyor. Bir olay yaşıyor, çözüm üretemiyor. Silahla çözme doğrultusunda bir düşünce gelişiyor. O öfkeyle beraber başvuruyor. Onun için birçok ülkede 15 gün, 30 gün hatta 45 gün bekleme süreleri var. O süre bittikten sonra dilekçesinin işleme konulması bizim ülkemizde maalesef yok. Kişi başvurduğunda hemen ruhsat veriliyor. Nerede satılıyorsa silah alıyor, ardından işlemler başlatılıyor. Bu son derece sakıncalı” dedi.